Sonunda ıl olan 5 harfli 24 kelime var. IL ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ıl olan kelimeler listesine ya da başında ıl olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FAZIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Faziletli, erdemli (kimse)
-
[sıfat]
Faziletli, erdemli (kimse)
- TIRIL
-
-
[sıfat]
Çıplak ve zayıf
-
Parasız, züğürt
- "Validenin hâli malum ... O benden tırıl..." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[sıfat]
Çıplak ve zayıf
- KAZIL
-
-
[isim]
Kıldan bükülmüş, çuval dikmekte kullanılan ip, sicim
-
[isim]
Kıldan bükülmüş, çuval dikmekte kullanılan ip, sicim
- TAHIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat
-
[isim]
Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat
- CIVIL
- ...
- ÇAKIL
-
-
[isim]
Çakıl taşı
- "Killi, kireçli toprak küçük çakıl parçalarıyla örtülüydü." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Çakıl taşı
- FASIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bölüm, kısım, devre
- "Kitabı kapadı, biraz durdu, sonra tekrar açarak o faslı sonuna kadar bir hamlede okudu." (Peyami Safa)
-
Dönem, devre
- "Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Belli bir sürede yapılan iş, karşılaşılan durum veya olay
- "Fazla olarak arada bir patronu çekiştirmek, dedikodu yapmak faslı da kapanacak." (Halide Edip Adıvar)
-
Peşrev, nakış, şarkı, saz semaisi vb. parçaların belli bir sıraya göre çalınıp söylenmesi
- "Radyo ince sazdan sultaniyegâh faslına başlamış." (Atilla İlhan)
-
Orta oyununa başlamadan önce saz takımının çaldığı köçek havası ve curcuna
-
Osmanlı ve Arap tiyatrosunda oyunun perde bölümü
-
[isim]
Bölüm, kısım, devre
- BATIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğru ve haklı olmayan
-
Çürük, temelsiz
-
Geçersiz
- "Bütün kıymet hükümlerinin batıl ve bütün ölçülerin bozuk olduğunu ispat yolunda birbiriyle müsabaka eden muharrir ve mütefekkirlerin adedi, o devirde, sayılmayacak kadar çoktu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Asılsız
-
[sıfat]
Doğru ve haklı olmayan
- TIFIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Küçük çocuk
-
[sıfat]
Zayıf, ufak tefek
-
[isim]
Küçük çocuk
- BICIL
-
-
[isim]
Aşık kemiğinin altında bulunan küçük bir kemik
-
Bu kemikle oynanan bir oyun
-
[isim]
Aşık kemiğinin altında bulunan küçük bir kemik
- CIBIL
-
-
[sıfat]
Çıplak
-
Yoksul, parasız, geçim darlığı çeken
-
[sıfat]
Çıplak
- PADIL
- ...
- TAŞIL
-
-
[isim]
Fosil
-
[isim]
Fosil
- AKÇIL
-
-
[sıfat]
Rengini atmış, ağarmış, içinde ak renk bulunan
- "Buruşuk, akçıl donlu bir bedevi." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Rengini atmış, ağarmış, içinde ak renk bulunan
- KIZIL
-
-
[isim]
Parlak kırmızı renk
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta / Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta." (Ahmet Haşim)
-
[sıfat]
Aşırı derecede olan
- "Softalar arasında kızıl bir kavga kopmuştu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Komünist
-
Genellikle küçük yaşlarda görülen, bulaşıcı, yüksek ateşli, kırmızı renkte geniş lekeler döktüren, kuluçka dönemi üç dört gün süren tehlikeli hastalık
-
Altın
-
[isim]
Parlak kırmızı renk
- VASIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ulaşan, varan
- "Biraz sonra tren Menemen'e vasıl oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Ulaşan, varan
- BAĞIL
-
-
[sıfat]
Görece
-
[isim]
Kendine özgü bir kımıldanışı olduğu hâlde başka bir cisme uyarak sürüklenen cismin görünürdeki kımıldanışının niteliği
-
[sıfat]
Görece
- HARIL
- ...
- NASIL
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[zarf]
Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz
- "Ben dudaklarımın ucuna gelen bir suali nasıl sorduğumu, niçin sorduğumu bilmiyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Acele etmez ağırdan alır, nasıl ki bu akşam da ağırdan alıyor." (Memduh Şevket Esendal)
- "Nasıl olmuşsa gece anam şişenin kırıldığının farkına varmamış." (Memduh Şevket Esendal)
- "Ölüm nasıl olsa gelecek diye düşündü." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir hareketin yapılış biçimine duyulan şaşkınlığı belirten bir söz
- "Falih Rıfkı Atay gibi en güzel Türkçeyi yazan bir muhabirin kaleminden bu satırlar nasıl çıktı?" (Orhan Seyfi Orhon)
-
İşin zorunlu olduğunu belirten bir söz
- "Bu yaptıklarından sonra ona nasıl kızmam?"
- "Okula nasıl gitmez!"
-
Ne kadar çok
- "Seni nasıl seviyorum."
-
Elbette, kesinlikle
- "Bak nasıl sınıfını geçecek!"
-
"Ben sana dememiş miydim, gördün mü?" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Nasıl, kitap kiminmiş?"
-
"Ne dediniz?" veya "iyi mi, beğendiniz mi?" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Nasıl, bir daha söyler misiniz?"
-
[sıfat]
Ne gibi, ne türlü
-
[zarf]
Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz
- HAŞIL
-
-
[isim]
Dokumacılıkta kullanılan unlu veya çirişli sıvı
-
[isim]
Dokumacılıkta kullanılan unlu veya çirişli sıvı