Sonunda ık olan 5 harfli 78 kelime var. IK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ık olan kelimeler listesine ya da başında ık olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SADIK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Doğru, gerçek
    • "Haftada bir iki kere beni görmeye geleceğine dair verdiği söze sadık kalmıştır." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli
    • "Birisi onu alsa en sadık kadın olacak, en güzel yemekleri pişirecekmiş." (Çetin Altan)

KANIK

  1. [sıfat] Kanaatkâr
  2. Tokgözlü

CACIK

  1. [isim] Yoğurt, ayran içine hıyar veya marul doğranarak yapılan, çoğu kez sarımsaklı, iştah açıcı yiyecek

KALIK

  1. Kalmış, artmış
  2. Eskimiş
  3. Evlenme çağı geçmiş, evde kalmış (kız)
  4. Eksik, noksan

CIVIK

  1. [sıfat] Fazla suyla karıştığı için biçimini koruyamayacak kadar sulanmış
    • "Cıvık kar."
    • "Cıvık hamur."
    • "Cıvık çamur."
  2. Soğuk ve can sıkıcı şakalar yapan (kimse)

KIYIK

  1. [sıfat] Kıyılmış olan

BIYIK

  1. [isim] Üst dudak üzerinde çıkan kıllar
    • "Bıyık ve kaşlarımdaki aklar saçlarımdakinden daha azdı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Çocuklar, şimdilik ele güne karşı onların ana, babası olmakla övünmemize bıyık altından gülmektedirler." (Haldun Taner)
    • "Çocukları ve bıyıkları terlemeye yüz tutmuşları selamlıktan çağırdılar." (Refik Halit Karay)
    • "Bıyık buran, göğüs geren erleriz." (Enis Behiç Koryürek)
  2. Balıklarda deri uzantısı
  3. Asma vb. bitkilerde, sarılıp tutunmaya yarayan sürgün

GICIK

  1. [isim] Boğazda duyulup aksırtan, öksürten yakıcı kaşıntı
    • "Bronşit filan desem öksürük değil, gıcık bile yok..." (Sermet Muhtar Alus)
    • "Ne yalan söylemeli, yazı müdürünü gıcık etmekten özel bir zevk alıyordu." (Atilla İlhan)
    • "... gıcık tutmuş gibi manalı manalı öksürdü." (Mahmut Yesari)
  2. Beyaz renkli, dağlıç koyununa benzer vücut yapısında, kuyruğu son omurlara kadar yağ kitlesi ile kaplı ve bu sebeple alt kısmı yuvarlakça görünen, kaba, karışık yapağılı bir koyun türü
  3. Sözleriyle, davranışlarıyla karşısındakini kızdıran, sinirlendiren, sıkan (kimse)

ANLIK

  1. [sıfat] Kısa süren, bir an içinde olan, enstantane
    • "Beni hatırlatıyor, benimle olmayı anlık bir duygu hâlinde olsa da istiyor muydu?" (Tarık Buğra)
  2. [isim] Duyu ve iradeden ayrı olarak düşünülen bilme melekesi, anlama gücü, usa vurma, yargılama, müdrike, entelekt

PIŞIK
...
SIRIK

  1. [isim] Değnekten uzun ve kalınca ağaç
    • "Duvarların üstüne yan yana henüz kesilmiş kavak sırıkları dizilmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

TAKIK
...
YIKIK

  1. [sıfat] Yıkılmış olan, harap, viran
    • "Oradaki yıkık evin kapısından belki gökyüzüne gireceğiz." (Reşat Nuri Güntekin)

SARIK

  1. [isim] Sarılarak meydana getirilen başlık
    • "O artık sarığı ile, cübbesi ve lapçınları ile tam bir hoca efendi idi." (Tarık Buğra)
  2. Kavuk, fes gibi bazı başlıkların üzerine sarılan tülbent, şal vb

SAPIK

  1. [sıfat] Tavır ve davranışları normal olmayan veya geleneklerden, törelerden ayrılan, anormal (kimse), gayritabii, anormal
    • "Sapık düşünce."
  2. Delice davranışları olan, meczup

SINIK

  1. [sıfat] Kırık, çıkık
  2. Yenilmiş, bozguna uğramış

ÇARIK

  1. [isim] İşlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan ayakkabı
    • "Tozla örtülmüş çarıklarının eskiliği belli olmuyor." (Ömer Seyfettin)
  2. Araba yokuş aşağı giderken tekerleği frenlemek için altına sürülen demir levha
  3. Para cüzdanı
    • "Kızı bu çarık sözünün para cüzdanı manasına geldiğini bilmeden dinler..." (Refik Halit Karay)

BIDIK

  1. [sıfat] Kısa ve tıknaz

ALLIK

  1. [isim] Al olma durumu
    • "Yanaklarının allığından kinaye, ona alyanak lakabını takmışlar." (Sermet Muhtar Alus)
  2. Kadınların süs için yanaklarına sürdükleri al boya

SABIK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Geçen, önceki, eski
    • "Yorucu çalışmalar sonunda sabık bakanların ne derece hüner sahibi olduklarını tespit etmiştir." (Atilla İlhan)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü