Sonunda i olan 5 harfli 371 kelime var. İ harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde i harfi olan kelimeler listesine ya da başında i harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BAHRİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Denizle ilgili
-
[sıfat]
Denizle ilgili
- TERKİ
-
-
[isim]
Eyerin arka bölümü
- "Avluda terkiden yere atladığında öfkeden kudurmuştu." (Yahya Kemal)
- "Sonra atlarının terkisine aldılar, benimle beraber kaçtılar." (Haldun Taner)
-
Binek hayvanının sağrısı
-
[isim]
Eyerin arka bölümü
- İRADİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
İstençli
-
İstençli
- MERCİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Başvurulacak yer veya makam
- "O devirlerde devletin yüksek kademeli mercilerine 'kapu' denirdi." (Samiha Ayverdi)
-
[isim]
Başvurulacak yer veya makam
- ŞEMSİ
- ...
- BELKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Olabilir ki, muhtemel olarak
- "Belki de bu durumun kusuru bizde." (Burhan Felek)
-
[bağlaç]
Olsa olsa, ya ... ya ..., ihtimal
- "Belki bir sabah vakti, belki bir gece yarısı / Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz." (Zeki Ömer Defne)
-
[zarf]
Olabilir ki, muhtemel olarak
- HAYDİ
-
-
[ünlem]
İsteklendirmek, çabukluk belirtmek için kullanılan bir söz, hadi
- "Haydi! Sen git, beni yalnız bırak, bu akşam iyi değilim." (Atilla İlhan)
-
Kabul ve onama bildiren bir söz
-
Hafifseme, alay etme belirten bir söz
- "Haydi oradan be maskara. Bunları başkasına anlat!" (Necati Cumalı)
-
"Hoş görme" anlamında kullanılan bir söz
- "Haydi gelmedi, bari bir haber göndereydi!"
-
[zarf]
Haydi haydi
- "Ne kadar yaşayabilirdim? Altmış, yetmiş, doksan, haydi yüz sene." (Ömer Seyfettin)
-
[ünlem]
İsteklendirmek, çabukluk belirtmek için kullanılan bir söz, hadi
- LAFZİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sözün söylenişine, yapısına ait, sözle ilgili
-
[sıfat]
Sözün söylenişine, yapısına ait, sözle ilgili
- YELLİ
-
-
[sıfat]
Yeli çok olan, rüzgârlı
- "Yelli bir tepe."
-
Çok yellenen
-
İşveli, fıkırdak
-
[sıfat]
Yeli çok olan, rüzgârlı
- YETKİ
-
-
[isim]
Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet
- "Büyük Millet Meclisi Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmişti." (Tarık Buğra)
- "Türkiye Büyük Millet Meclisi soru, Meclis araştırması ... yollarıyla denetleme yetkisini kullanır." (Anayasa)
- "İdam hükümlerini doğrudan doğruya yerine getirme yetkisini vermiştir." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet
- SONKİ
- ...
- CEBRİ
- ...
- CİNSİ
- ...
- MAHFİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gizli, saklanmış
- "Bu hatıra kalbin mahfi bir köşesinde saklanır." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
Gizli, saklanmış
- RAGBİ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
On beşer kişilik iki takım arasında oval bir topla oynanan oyun
-
[isim]
On beşer kişilik iki takım arasında oval bir topla oynanan oyun
- HİNDİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tavukgillerden, XV. yüzyılda evcilleştirilerek Amerika'dan bütün dünyaya yayılan, boyun ve başı çıplak, parlak, yeşil ve esmer tüylü kümes hayvanlarının en büyüğü (Meleagris gallopavo)
-
[sıfat]
Aptal, şaşkın
-
[isim]
Tavukgillerden, XV. yüzyılda evcilleştirilerek Amerika'dan bütün dünyaya yayılan, boyun ve başı çıplak, parlak, yeşil ve esmer tüylü kümes hayvanlarının en büyüğü (Meleagris gallopavo)
- SİLKİ
-
-
[isim]
Uykuda sıçrama
-
[isim]
Uykuda sıçrama
- TEKLİ
-
-
[isim]
Bir sanatçının tek eserini seslendirdiği kaset
-
Tek yataklı otel odası
-
[isim]
Bir sanatçının tek eserini seslendirdiği kaset
- TERFİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Derece, makam bakımından yükselme
-
Yükseltme
- "Zafer üzerine orduda terfiler yapılmıştı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Derece, makam bakımından yükselme
- ÜZERİ
-
-
[isim]
Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı
- "Bunların üzerinden ustalıkla atlayarak gemiye doğru yürüdü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Varlık, kimlik
- "Bu sözler, Mebrure'nin üzerinde derin ve kuvvetli bir tesir bıraktı." (Peyami Safa)
-
Bir şeyin görülen yanı, yüzü
-
Bir şeyin dış yüzü, yüzey
-
Giysi
-
Vücut, beden
- "Gece sıcak olduğu için üzerine yalnız ince bir pike örtü örttük." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Artan, geriye kalan bölüm
- "Alışverişin üzeri."
-
Bazı tamlamalarda zaman bildiren bir söz
- "Sonra yine böyle durgun, yine sıcak, öğle üzerleri vardır, herkesin uykuya vardığı, araba seslerinin kesildiği, sokakların tenhalaştığı bomboş, çıplak öğle üzerleri." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı