Sonunda ük olan 5 harfli 46 kelime var. ÜK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ük olan kelimeler listesine ya da başında ük olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

YÖRÜK

  1. [sıfat] Yürük
  2. [isim] Yürük

GÖYÜK

  1. [sıfat] Yanık, yanmış
  2. [isim] Hastalık ateşi

YÜLÜK

  1. [sıfat] Ustura ile kesilmiş (kıl)

ÇÖKÜK

  1. [sıfat] Çökmüş, çukurlaşmış, içeri çekilmiş
    • "Gençken de yanakları çökük, kuru bir adamdı." (Memduh Şevket Esendal)

HÜYÜK
...
ÇÖZÜK

  1. [sıfat] Çözülmüş olan

BÜRÜK

  1. [isim] Çarşaf, baş örtüsü
  2. Duvak
    • "Attan iniyom attan / Bürüğüm yedi kattan." (Halk türküsü)

DÖKÜK

  1. [sıfat] Dökülmüş
    • "Başasistanın saçları dökük olduğundan onu doçent filan sanıyordu." (Haldun Taner)
  2. Çok eskimiş
  3. Dökümlü

GÜLÜK

  1. [isim] Hindi
  2. Sebze yetiştirmek için açılan ocak
    • "Kavağın dibine gülük yaptırdım / Basaksız evlere hayat yaptırdım." (Halk türküsü)

KÜTÜK

  1. [isim] Kalın ağaç gövdesi
    • "Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?" (Halide Edip Adıvar)
  2. Kesilmiş ağaç gövdesi
    • "Kenara iri zeytin kütükleri istif edilmişti." (Refik Halit Karay)
  3. Kesimden sonra ağaç gövdesinin toprakta kalan bölümü
    • "Çamlıkları yarıyoruz, ağaçların kütüklerinden atlıyoruz, ne bir köy ne bir ses var." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Asma fidanı
    • "Kütüklerin üstündeki koruklara otlar tırmanan bahçeyi bir daha geçiyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
  5. Resmî kayıt defteri, ana defter
  6. Nüfus kütüğü
  7. Kütük demir
  8. Görgüsüz, kaba kimse
    • "Biraz sonra bizim kütük kanepenin üstüne oturmuş, ayaklarıyla yerdeki yaprakları eziyordu." (Halide Edip Adıvar)

SÖNÜK

  1. [sıfat] Sönmüş olan
    • "Ağızlarında iki sönük sigarayla duran iki kız..." (Çetin Altan)
  2. Parlaklığı, hızı az veya azalmış olan, etkisiz, zayıf
  3. Göze çarpmayan, dikkat çekmeyen, silik
    • "Bu şehirde satışı bini geçmez, yerli lisanlarda sönük cerideler çıkar." (Yahya Kemal Beyatlı)

ÇÜRÜK

  1. [sıfat] Çürümüş olan
    • "Yabancı, kirli, çürük dişlerini göstererek gülümsüyordu." (Ömer Seyfettin)
  2. Sağlam ve dayanıklı olmayan
    • "Çürükleri barındırmaz yaylaların yaylası." (Haldun Taner)
  3. İş göremez, hastalıklı
  4. Sağlam bir temele veya kanıtlara dayanmayan
    • "Çürük dava. Çürük iddia."
  5. Sakat
  6. [isim] Vurma veya sıkıştırma yüzünden vücutta oluşan mor leke
    • "Hemen her gece sille tokat adamakıllı dayak yiyor, her yanı çürük içinde." (Atilla İlhan)

HÖYÜK

  1. [isim] Tarih boyunca türlü nedenlerle yıkılan yerleşme bölgelerinde, yıkıntıların üst üste birikmesiyle oluşan ve çoğu kez içinde yapı kalıntılarının gömülü bulunduğu yayvan tepe
  2. Toprak yığını, küçük tepe

HÖDÜK

  1. [sıfat] Görgüsüz, kaba, anlayışı kıt (kimse)
  2. Korkak, ürkek

ÜÇLÜK

  1. Üç tanesi bir arada bulunan, üç tane alabilen, üç taneden oluşmuş
  2. [isim] Basketbolda ceza alanı dışından atılan topun potaya geçirilmesi sonucu kazanılan üç sayı değerindeki atış

KÖPÜK

  1. [isim] Sabun, deterjan vb.nin suda erimesinden oluşan beyaz kabarcık
  2. Çalkanan, kaynatılan, mayalanan, yukarıdan dökülen sıvıların üzerinde oluşan hava kabarcıkları yığını
    • "Kahve köpüğü."
  3. Yapay olarak elde edilen, yumuşak ve esnek dolgu gereci
  4. Gaz ve buharların sıvı katmanları ile kuşatılmasından oluşan yığın
  5. Hayvanların, bazı kez de insanların ağzında görülen salyamsı kabarcıklar
    • "Hayvanın ağzından taşan beyaz köpüklere biraz da kan karıştı." (Haldun Taner)

YÜRÜK

  1. [sıfat] Çok ve çabuk yürüyen, iyi yol alan, hızlı giden, yörük
  2. [isim] Osmanlı İmparatorluğu'nda otuzar kişilik ocaklar olarak Rumeli'ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan tımarlı asker, yörük
  3. Göçebe olan, yörük
    • "Fakat göç ve yürük hayatı hareme ve kapalılığa gelmez." (Falih Rıfkı Atay)

KÖLÜK

  1. [isim] İş ve yük hayvanı

BÜZÜK

  1. [sıfat] Toplanarak büzülmüş
  2. [isim] Kalın bağırsağın sona erdiği yer, anüs
  3. [isim] Yüreklilik, cesaret

GÖÇÜK

  1. [isim] Çökmüş, kaymış toprak, çöküntü, yıkıntı
  2. Kaya veya cevherin kendi kendine yer altına doğru çökmesi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü