Sonunda ü olan 7 harfli 151 kelime var. Ü harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ü harfi olan kelimeler listesine ya da başında ü harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DÜRÜMCÜ
- ...
- GÖRÜNTÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Gerçekte var olmadığı hâlde varmış gibi görünen şey, hayalet
                    
                    
- 
                    
                        Herhangi bir nesnenin mercek, ayna vb. ile oluşturulan biçimi, hayal
                    
                    
- 
                    
                        Manzara
                    
                    
- 
                    
                        Herhangi bir nesnenin mercek, ayna vb. araçlarla oluşturulan biçimi, hayal
                    
                    
- 
                    
                        Sayı doğrusu üzerinde bir sayıya karşı gelen nokta
                    
                    
- 
                    
                        Bir film üzerinde sıralanmış resimlerin gösterici yardımıyla ekrana art arda düşürülmesi sonunda hareketin yeniden kurulmasıyla ortaya çıkan görünüş, görüntülük üzerindeki hareketli resimler bütünü
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Gerçekte var olmadığı hâlde varmış gibi görünen şey, hayalet
                    
                    
- KÜMÜLTÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kırlarda, ormanlarda eğreti olarak yapılmış bekçi veya avcı kulübesi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kırlarda, ormanlarda eğreti olarak yapılmış bekçi veya avcı kulübesi
                    
                    
- BÜTÜNCÜ
- ...
- DÜĞÜNCÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Düğün sahibi, toycu
                    
                    
- 
                    
                        Düğün çağrıcısı
                    
                    
- 
                    
                        Düğüne katılan kimse
                    
                    - "Düğüncüler akşama kadar güneş altında pişmiş, bıkmış, yanmış oldukları için rakı sofrasına pekçe sokuldular." (Memduh Şevket Esendal)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Düğün sahibi, toycu
                    
                    
- YÜZÜKSÜ
- ...
- BÖLÜNTÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Bölünmüş parça
                    
                    
- 
                    
                        Fraksiyon
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bölünmüş parça
                    
                    
- GÜLDÜRÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Güldürme özelliği olan şey
                    
                    
- 
                    
                        İlkel, yalın güldürme ögelerinden yararlanan, bazen inanırlığın sınırını aşan, güldürmeyi amaç edinen sahne eseri, komedi, fars
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Güldürme özelliği olan şey
                    
                    
- GÜBÜRCÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Çöpçü
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Çöpçü
                    
                    
- BİTÜMLÜ
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        İçinde bitüm bulunan
                    
                    - "Bitümlü petrol."
 
- 
                    
                        Bitümün bütün özelliklerini gösteren
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        İçinde bitüm bulunan
                    
                    
- ÇÖĞÜRCÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Çöğür (I) çalan kimse
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Çöğür (I) çalan kimse
                    
                    
- HÖPÜRTÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Höpürdetme biçimi ve tarzı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Höpürdetme biçimi ve tarzı
                    
                    
- GÜDÜMCÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Güdümcülükten yana olan kimse
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Güdümcülükten yana olan kimse
                    
                    
- PENCÜDÜ
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Tavla oyununda zarların üst yüzünün birinin beşli, öbürünün ikili gelmesi, beş iki
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Tavla oyununda zarların üst yüzünün birinin beşli, öbürünün ikili gelmesi, beş iki
                    
                    
- ÇÖKÜNTÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Çökme
                    
                    
- 
                    
                        Çöken şeylerin kalıntısı, enkaz
                    
                    
- 
                    
                        Suyun dibine çöken şeyler
                    
                    
- 
                    
                        Jeolojik bir olay sonunda oluşan toprak çöküklüğü
                    
                    
- 
                    
                        Gerileme, kriz, depresyon
                    
                    - "Dünya krizi, özellikle de afyon piyasasındaki çöküntü ondan da çok şey götürmüştü." (Tarık Buğra)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Çökme
                    
                    
- SUÇÜSTÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        İşlenirken yakalanılan suç, cürmümeşhut, meşhut suç
                    
                    
- 
                        [zarf]
                    
                        Suç işlerken
                    
                    - "Hırsız suçüstü yakalandı."
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        İşlenirken yakalanılan suç, cürmümeşhut, meşhut suç
                    
                    
- GÜRÜLTÜ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Aralarında uyum bulunmayan düzensiz seslerin bütünü, patırtı, şamata
                    
                    - "Gemi baş döndüren bir gürültüyle indi sulara." (Çetin Altan)
- "Barın bütün gürültüsünü bastıran kahkahaları bundan sonra başladı." (Necati Cumalı)
- "Bir gürültü çıkarmadan buradan gidiniz..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Karanlıkta bana çarpıp da gürültü yapmamaya dikkat ederek kapıyı açtım." (Hüseyin Cahit Yalçın)
 
- 
                    
                        Birçok kişinin karıştığı kavga, karışıklık veya tartışma
                    
                    - "İşçiler arasındaki gürültü."
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Aralarında uyum bulunmayan düzensiz seslerin bütünü, patırtı, şamata
                    
                    
- BÜRGÜLÜ
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Bürgüsü olan
                    
                    - "Islak kayanın ardına sinmiş, bürgülü bir kadınla yan yana oturuyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Bürgüsü olan
                    
                    
- GÖĞÜSLÜ
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Göğsü olan
                    
                    
- 
                    
                        Göğsü geniş olan
                    
                    
- 
                    
                        İri memeli (kadın)
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Göğsü olan
                    
                    
- KÜÇÜLTÜ
- ...
