Başında ü olan 5 harfli 52 kelime var. Ü harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ü harfi olan kelimeler listesine ya da sonu ü harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ü bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÜFLEÇ
-
-
[isim]
Kaynak yapımında, metalleri kesme ve eritme işlemlerinde kullanılan, alev püskürten araç, hamlaç
-
Laboratuvarlarda yüksek ısı elde edilen araç, hamlaç
-
[isim]
Kaynak yapımında, metalleri kesme ve eritme işlemlerinde kullanılan, alev püskürten araç, hamlaç
- ÜSKÜP
- ...
- ÜNSÜZ
-
-
[sıfat]
Ünü olmayan, gösterişsiz, şöhretsiz
-
[isim]
Ses yolunda bir engele çarparak çıkan ses, sessiz, sessiz harf, konson, konsonant
-
[sıfat]
Ünü olmayan, gösterişsiz, şöhretsiz
- ÜZERE
-
-
[zarf]
Amacıyla
- "Müzakere bitince üç dört gün sonra gene evde buluşmak üzere ayrıldılar." (Peyami Safa)
-
Şartıyla
- "Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsiniz."
-
Neredeyse
- "Bu yangın kalbimizde başlıyorsa yani ümitsiz bir aşka düşmek üzere olduğumuzu hissedersek ne yapalım?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[edat]
Gibi
- "Daha önce belirtildiği üzere."
-
[zarf]
Amacıyla
- ÜSTAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse
- "Koca üstat hemen rasttan bestelediği bir şarkıyı mırıldanmaya başladı." (Aka Gündüz)
-
[ünlem]
Genellikle erkekler arasında senli benli konuşmada kullanılan bir seslenme sözü
- "Üstat! Nasılsınız?"
-
[isim]
Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse
- ÜZMEK
-
-
[-i]
Üzüntü vermek
- "Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak
- "Odunlar eşeğin sırtını üzüyordu." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[-i]
Üzüntü vermek
- ÜLKER
- ...
- ÜRDÜN
- ...
- ÜRKEK
-
-
[sıfat]
Çok ürken, korkuya çabuk kapılan
- "Burasını yaramaz çocukların kapatıldığı ceza hücresi sandığım için ürkerek geri çekiliyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Çekingen
- "Kız, benzi uçmuş, yarı ürkek, yarı yalvarışlı gülümsüyordu ona." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Çok ürken, korkuya çabuk kapılan
- ÜLGER
-
-
[isim]
Kadife, şeftali vb.nin üzerinde bulunan ince tüy
-
[isim]
Kadife, şeftali vb.nin üzerinde bulunan ince tüy
- ÜTÜLÜ
-
-
[sıfat]
Ütülenmiş, ütü ile buruşuklukları giderilmiş
- "Ayağında beyaz, yeni ütülü bir pantolon, üstünde bir fildekoz var." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Ütülenmiş, ütü ile buruşuklukları giderilmiş
- ÜÇGEN
-
-
[isim]
Üç tepe noktası, üç açısı, üç kenarı olan geometri biçimi, müselles
- "Tabanı otuz metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Bu biçimde olan
-
[isim]
Üç tepe noktası, üç açısı, üç kenarı olan geometri biçimi, müselles
- ÜZÜCÜ
-
-
[sıfat]
Üzüntü veren, acıklı
- "Üzücü bir durum."
-
[sıfat]
Üzüntü veren, acıklı
- ÜSLUP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz
- "Akşam içinde en büyük üstatların eserleri kadar mükemmel ve muhteşem olan tabiat bize bir eda ve üslup dersi verir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Bir sanatçıya, bir çağa veya bir ülkeye özgü teknik, renk, biçimlendirme ve söyleyiş özelliği, biçem, stil
- "Bu üslup ruhumun yazıma akseden hâletini gösteriyor." (Refik Halit Karay)
-
Sanatçının görüş, duyuş, anlayış ve anlatıştaki özelliği veya bir türün, bir çağın kendine özgü anlatış biçimi, biçem, tarz, stil
- "Üslup beyan aynıyla insandır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz
- ÜRKME
-
-
[isim]
Ürkmek durumu, tevahhuş
-
[isim]
Ürkmek durumu, tevahhuş
- ÜSERA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Esirler, köleler
- "Bulgarlara esir düşüp fedakâr emirberi Hasan Çavuşun marifetiyle üsera karargâhından firar edişi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Esirler, köleler
- ÜLSER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sindirim organlarında ve özellikle mide ile onikiparmak bağırsağında görülen yara, karha
- "Midesindeki ülsere salık verilmiş birkaç kocakarı ilacı her zaman iyi gelmez." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Sindirim organlarında ve özellikle mide ile onikiparmak bağırsağında görülen yara, karha
- ÜĞRÜM
-
-
[isim]
Çoğunlukla ayın neden olduğu, yerin dönme ekseninin yaptığı koni hareketindeki dönemsel salınım, nütasyon
-
[isim]
Çoğunlukla ayın neden olduğu, yerin dönme ekseninin yaptığı koni hareketindeki dönemsel salınım, nütasyon
- ÜLFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Alışma, kaynaşma
- "Kendilerine bir kimse bulunamıyor ki ülfet etsinler." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Tanışma, görüşme
- "Temiz ve metin bir insan olduğu ilk ülfetinden anlaşılırdı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Dostluk, ahbaplık
- "Ülfet belalı şey fakat uzlet sıkıntılı / Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Alışma, kaynaşma
- ÜŞENÇ
-
-
[isim]
Üşenme, üşengeçlik
- "Doğruyu aramanın üşenci ruhlara çöktü mü?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Üşenme, üşengeçlik