Başında ö olan 7 harfli 136 kelime var. Ö harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ö harfi olan kelimeler listesine ya da sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ö bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖYLEYSE
-
-
o hâlde
- "Ben öyle bir şey demedim." (Refik Halit Karay)
- "Öyle veya böyle, bir amatör, bir heveskâr işte." (Tarık Buğra)
- "Bana öyle gelirdi ki çocuklar yalnız kışın büyürler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
o hâlde
- ÖLÜNMEK
-
-
Ölme işi yapılmak
-
Ölme işi yapılmak
- ÖRKLEME
-
-
[isim]
Hayvanların yere çakılan bir kazığa uzun bir iple bağlanarak belirli bir daire içerisinde otlamalarına izin verilen ve bu alandaki yem tamamen otlandıktan sonra kazığın yeri değiştirilmek suretiyle devam edilen bir otlatma sistemi
-
[isim]
Hayvanların yere çakılan bir kazığa uzun bir iple bağlanarak belirli bir daire içerisinde otlamalarına izin verilen ve bu alandaki yem tamamen otlandıktan sonra kazığın yeri değiştirilmek suretiyle devam edilen bir otlatma sistemi
- ÖVÜNMEK
-
-
[-le]
Bir niteliği sebebiyle kendini yücelmiş sayarak bundan abartmalı bir biçimde söz etmek, iftihar etmek
- "Sonra oyuncakları ile övünen bir çocuk gibi gülümseyerek ilave ederdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Övünmek gibi olmasın, sesim güzeldir."
-
[nsz]
Kendi kendisini övmek
- "Yaptığı fedakârlıktan övünüyor diye kadına kızardık." (Aka Gündüz)
-
[-le]
Bir niteliği sebebiyle kendini yücelmiş sayarak bundan abartmalı bir biçimde söz etmek, iftihar etmek
- ÖÇLENME
-
-
[isim]
Öçlenmek işi veya durumu
- "Dayanışma evet ama öçlenmeyi sürdürmek hayır demişti içinden." (Haldun Taner)
-
[isim]
Öçlenmek işi veya durumu
- ÖVÜNGEN
-
-
[sıfat]
Çok övünen, farfara
-
[sıfat]
Çok övünen, farfara
- ÖRTÜSÜZ
-
-
[sıfat]
Örtüsü olmayan
-
Örtülmemiş
- "İşte yalının penceresinde yengemin örtüsüz başı renkli bir demet..." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Açık seçik, gizlenmeyen
- "En ciddileri bile cıvıtan meclis, örtüsüz telmihlere, taşkın hareketlere de müsamaha etmeye başlamıştı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Örtüsü olmayan
- ÖTLEĞEN
-
-
[isim]
Çalı bülbülü
-
[isim]
Çalı bülbülü
- ÖYKÜNCE
-
-
[isim]
Fabl
-
[isim]
Fabl
- ÖPTÜRME
-
-
[isim]
Öptürmek işi
-
[isim]
Öptürmek işi
- ÖĞLEYİN
-
-
[zarf]
Öğle vakti
- "Her zaman öğleyin gelir, akşama doğru kalkardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[zarf]
Öğle vakti
- ÖLÇÜSÜZ
-
-
[sıfat]
Ölçülmemiş, ölçüsü alınmamış olan
-
[zarf]
Nereye varacağı düşünülmeksizin, yerli yersiz
- "Ölçüsüz konuşmak."
-
Pek çok, aşırı, gelişigüzel, rastgele
- "Şüphe yok ki ölçüsüz bir para israfı bu borçları daha çoğaltacak, hiç azaltmayacaktı." (Peyami Safa)
-
Ölçüsü olmayan, vezinsiz
-
[sıfat]
Ölçülmemiş, ölçüsü alınmamış olan
- ÖZELLİK
-
-
[isim]
Bir şeyin benzerlerinden veya başka şeylerden ayrılmasını sağlayan nitelik, hususiyet
- "Her kadının kendine göre bir özelliği oluyor." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir şeyin benzerlerinden veya başka şeylerden ayrılmasını sağlayan nitelik, hususiyet
- ÖNCÜLÜK
-
-
[isim]
Öncü olma durumu
-
Önderlik
- "Bu millet Batı tipi tiyatroyu Muhsin Ertuğrul'un öncülüğüne borçlu..." (Haldun Taner)
-
[isim]
Öncü olma durumu
- ÖNCESİZ
-
-
[sıfat]
Zamanda başlangıcı olmayan, ezelî
- "Evren öncesizdir."
-
[sıfat]
Zamanda başlangıcı olmayan, ezelî
- ÖLÜMSÜZ
-
-
[sıfat]
Hiçbir zaman ölmeyecek olan, ebedî, layemut
- "Nerede o süngü takmış birliğinin önünde ölümsüz gibi saldıran genç subay?" (Atilla İlhan)
-
Hiç unutulmayacak, daima anılacak olan, ebedî
-
[sıfat]
Hiçbir zaman ölmeyecek olan, ebedî, layemut
- ÖDEŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirine olan borçları ödeyip alacak verecek bırakmamak
-
Karşılık olarak benzer iş, hareket yapıp veya bir şey verip borçlu kalmamak
- "İçinden, yarın paydosu biraz erken çalar, ödeşiriz, diye düşündü." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Birbirine olan borçları ödeyip alacak verecek bırakmamak
- ÖĞLENCİ
-
-
[isim]
İkili öğretim yapan okullarda öğleden sonra ders gören öğrenci, sabahçı karşıtı
-
[isim]
İkili öğretim yapan okullarda öğleden sonra ders gören öğrenci, sabahçı karşıtı
- ÖLESİYE
-
-
[zarf]
Ölecek kadar
- "Yusuf Efendi seni ölesiye seviyor Feride, dedi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Ölecek kadar
- ÖLÜMÜNE
-
-
[zarf]
Her türlü olumsuzluğu var gücüyle göze alarak
-
[zarf]
Her türlü olumsuzluğu var gücüyle göze alarak