Başında ö olan 5 harfli 63 kelime var. Ö harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ö harfi olan kelimeler listesine ya da sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ö bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖLÇÜM
-
-
[isim]
Ölçme işi
-
Ölçülerek elde edilen sonuç
- "Bu alanın ölçümü iki kilometrekaredir."
-
Ölçümleme sonucu, takdir
-
[isim]
Ölçme işi
- ÖNLEM
-
-
[isim]
Kötü veya yanlış bir şeyi önleyecek yol, tedbir
-
[isim]
Kötü veya yanlış bir şeyi önleyecek yol, tedbir
- ÖLMEZ
-
-
[sıfat]
Ölümsüz, kalıcı olan
- "Her kim ki olursa bu sırra mazhar / Dünyaya bırakır ölmez bir eser." (Âşık Veysel)
-
Çok dayanıklı, kolay eskimeyen
-
[sıfat]
Ölümsüz, kalıcı olan
- ÖREKE
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Eğrilmekte olan yün, keten vb. şeylerin tutturulduğu, bir ucu çatal değnek
-
[isim]
Eğrilmekte olan yün, keten vb. şeylerin tutturulduğu, bir ucu çatal değnek
- ÖTÜRÜ
-
-
[zarf]
Bir şeyden dolayı, bir şey yüzünden, dolayı, naşi
- "Sonunda biz bu hareketimizden ötürü on bir ay hapse mahkûm olduk." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
Bir şeyden dolayı, bir şey yüzünden, dolayı, naşi
- ÖRÜLÜ
-
-
[sıfat]
Örülmüş olan
- "Üçüncü itiraz, aruza, bütün yüksek şiirimizin örülü olduğunu görüp de sadık kalmak isteyenlerden geliyor." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Örülmüş olan
- ÖRÜCÜ
-
-
[isim]
Örme işi yapan kimse
-
Kumaş ve örgülerdeki yırtıkları, delikleri onaran kimse veya bu işlerin yapıldığı yer
-
Duvar yapan veya onaran kimse, yapı ustası
-
[isim]
Örme işi yapan kimse
- ÖNCÜL
-
-
[isim]
Bir çıkarımın öncüller kümesini oluşturan önermelerden herhangi biri, mukaddem
- "Top top olmuş güzellerin sürüsü / Öncül olmuş çeker gider birisi." (Halk türküsü)
-
Bir tasımda sonucu hazırlayan ilk iki önermeden her biri, mukaddem
-
Bir bilimsel çalışmada işe koyulurken, araştırmaya konu edilmeksizin doğru sayılan önerme
-
Kılavuz, öncü
-
[isim]
Bir çıkarımın öncüller kümesini oluşturan önermelerden herhangi biri, mukaddem
- ÖRTÜK
-
-
[sıfat]
Örtülü, kapalı
-
[sıfat]
Örtülü, kapalı
- ÖZGÜN
-
-
[sıfat]
Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal
- "Eskinin doğa ile uyuşan, özgün yapılarını yıkıp yerine yabancı, öykünme, yaratıcılıktan yoksun yapılar dikerek çirkinleştirdik." (Necati Cumalı)
-
Bir buluş sonucu olan, nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan
- "Özgün biçim."
-
Çeviri olmayan, asıl olan (metin)
-
[sıfat]
Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal
- ÖDÜNÇ
-
-
[isim]
İleride geri verilmek veya alınmak şartıyla alınan veya verilen şey
- "Kısa ve uzun vadeli hiçbir ödünç alma imkânı yoktu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
İleride geri verilmek veya alınmak şartıyla alınan veya verilen şey
- ÖDLEK
-
-
[sıfat]
Korkak, tabansız, yüreksiz
- "Oda arkadaşım geceleri bir tavşan gibi ödlekti." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Korkak, tabansız, yüreksiz
- ÖRMEK
-
-
[-i]
İplik, yün, tel, saz vb.ni birbirine dolayarak işlemek veya tezgâhta dokumak
- "Balık ağı örerken, ağları tamir ederken okur o!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kumaşlardaki delikleri elde iplikle besleyerek kapatmak
- "Paltonun sırtını güve yemişti de ben örmüştüm." (Burhan Felek)
-
Saç, yele vb. şeylerin tellerini birkaç bölüme ayırıp birbirine geçirmek yolu ile dağınıklıktan kurtarmak
- "Kız saçlarını örmüş."
-
Duvar yapmak veya onarmak
- "Bu duvarı iki günde ördüler."
-
Estetik kaygıyla, duygulu biçimde bir güzelliği ortaya koymak
- "Bu yeni zevke göre, şiir ve nesir örenler yok." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Müzik, edebiyat vb.nde bir özelliği oluşturmak, ortaya koymak
- "Yaşadıkça kendi kabuğunu yetiştiren sümüklü böcek gibi talihimizi biz kendimiz öreriz." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[-i]
İplik, yün, tel, saz vb.ni birbirine dolayarak işlemek veya tezgâhta dokumak
- ÖRDEK
-
-
[isim]
Perde ayaklılardan, evcil ve yabani türleri bulunan su kuşu (Anas)
- "Üç ördek onları görünce paytak paytak kaçıştılar." (Haldun Taner)
-
Yataktan kalkamayacak durumdaki erkek hastaların içine idrarlarını yaptıkları kap, lazımlık, oturak
-
Otobüs ve minibüs sürücülerinin yollardan aldıkları yolcular için kullandıkları bir söz
-
Hile ile para sızdırılacak kimse, enayi
-
[isim]
Perde ayaklılardan, evcil ve yabani türleri bulunan su kuşu (Anas)
- ÖLÇÜT
-
-
[isim]
Bir yargıya varmak veya değer vermek için başvurulan ilke, kıstas, mısdak, kriter
- "Geç kalmış bile olsak biz Batı'ya, Batı'nın uygarlık ölçü ve ölçütlerine çoktan uymuşuz." (Tarık Dursun K)
-
[isim]
Bir yargıya varmak veya değer vermek için başvurulan ilke, kıstas, mısdak, kriter
- ÖZEME
-
-
[isim]
Özemek işi veya durumu
-
[isim]
Özemek işi veya durumu
- ÖZERK
-
-
[sıfat]
Ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme yetkisi olan (kuruluş, devlet vb.), muhtar, otonom
-
[sıfat]
Ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme yetkisi olan (kuruluş, devlet vb.), muhtar, otonom
- ÖDEME
-
-
[isim]
Ödemek işi, tediye
-
[isim]
Ödemek işi, tediye
- ÖZDEK
-
-
[isim]
Kullanılmaya, harcamaya uygun, taşınması kolay eşya, ayniyat
-
İş yerlerinde eşya ve malzeme işleriyle ilgilenen bölüm, ayniyat
-
Duyularla algılanabilen, bölünebilen, ağırlığı olan nesne, madde
-
İnsanın çalışmasıyla bir amaç uğruna biçim verdiği veya yararlandığı doğal cisimler, nesneler
-
[isim]
Kullanılmaya, harcamaya uygun, taşınması kolay eşya, ayniyat
- ÖZENÇ
-
-
[isim]
İstek
-
İmrenme
-
[isim]
İstek