Başında ö olan 3 harfli 11 kelime var. Ö harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ö harfi olan kelimeler listesine ya da sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ö bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖGE
-
-
[isim]
Birleşik bir şeyi oluşturan basit şeylerden her biri, unsur, eleman
-
Başka şeylerin kendisinden türediği ilk madde, ilke, unsur
-
Bir cümleyi oluşturan özne, yüklem, tümleç vb. birimlerden her biri
-
Bir sınıf veya bir topluluğun bireylerinden her biri
- "O savaşı başarıya ulaştıran en kuvvetli öge, ne yabancıdan gördüğümüz yardım ne de bugünkü özel girişimcilerin gayretleridir." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Birleşik bir şeyi oluşturan basit şeylerden her biri, unsur, eleman
- ÖKE
-
-
[isim]
Deha sahibi kimse, dâhi
-
[isim]
Deha sahibi kimse, dâhi
- ÖHÖ
-
-
[isim]
Bir kimsenin kendi varlığını belli etmek, söylenen bir şey üzerine dikkat çekmek, birine takılmak vb. amaçlarla öksürür gibi yaparak çıkardığı ses
-
[isim]
Bir kimsenin kendi varlığını belli etmek, söylenen bir şey üzerine dikkat çekmek, birine takılmak vb. amaçlarla öksürür gibi yaparak çıkardığı ses
- ÖTE
-
-
[isim]
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera
- "Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Hasta da olsalar yapmıyorum işte! Ötesi var mı? İşte başhekim, git söyle." (Memduh Şevket Esendal)
- "Ötesi yok, bütün sinirlerim, iliklerim âşık oluverdi işte!" (Aka Gündüz)
-
Bir şeyin arkadan gelen bölümü
- "İşin ötesi kolay."
-
[sıfat]
Bulunulan yere göre karşı yanda olan
- "Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Daha fazla, çok
- "Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera
- ÖZE
-
-
[isim]
Bir türde, bir bireyde bulunan, aynı cinsten başka hiçbir türde veya bireyde rastlanılmayan, has
- "Gülmek insan türüne öze bir durumdur."
-
[isim]
Bir türde, bir bireyde bulunan, aynı cinsten başka hiçbir türde veya bireyde rastlanılmayan, has
- ÖCÜ
-
-
[isim]
Küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş hayalî yaratık, umacı
-
[isim]
Küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş hayalî yaratık, umacı
- ÖRK
-
-
[isim]
Hayvanları çayıra bağlamaya yarayan kalın ip, örük
-
[isim]
Hayvanları çayıra bağlamaya yarayan kalın ip, örük
- ÖLÜ
-
-
[sıfat]
Hayatı sona ermiş olan, artık yaşamıyor olan, diri karşıtı
- "Bir gün gelip ölülerimizi parayla taşıtacağımızda şüphe yok." (Memduh Şevket Esendal)
- "Arkadaşlarım ölü gibi uyuklarken, ben sabahlara kadar dans ediyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Üç yıldır bizim oralarda kuraklık var. Hele bu yıl ölü gözü kadar rahmet görmedik." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Sevim, Beyhan'ın ölümü öp diye ısrarla getirdiği pastasından bir dilim yedi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ölmüş insan, müteveffa, mevta
-
[isim]
Hayvan leşi
- "Bir tavuk ölüsü."
-
Güçsüz
- "Ölü kandil."
-
Çok durgun, hareketsiz
- "Ölü kentler, boş kaleler, eski saraylar." (Necati Cumalı)
-
Ekileme gücü olmayan, canlılığı olmayan
- "Ölü bir konuşması var."
-
[sıfat]
Hayatı sona ermiş olan, artık yaşamıyor olan, diri karşıtı
- ÖRF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek
- "Yaşandığı asrın örf ve âdetlerini belirtmek bakımından kıymetli bulmuyor değilim." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek
- ÖRÜ
-
-
[isim]
Örme işi
-
Yama olarak yapılan örgü
-
Tarlalarda sele karşı taştan yapılmış set
-
[isim]
Örme işi
- ÖRS
-
-
[isim]
Biçimleri yapılacak işe göre değişen, üzerinde maden dövülen, çelik yüzeyli, demir araç
- "Demir yalım gibi kızarmıştı. Küçücük örsünün üstüne koydu, dövmeye başladı." (Yahya Kemal)
- "Bana örs ve çekiç arası bir durumda kaldığından yakınmıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Üzerine çivi çakılacak ayakkabı geçirilen kunduracı aracı
-
[isim]
Biçimleri yapılacak işe göre değişen, üzerinde maden dövülen, çelik yüzeyli, demir araç