Başında çı olan 8 harfli 49 kelime var. Çı ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde çı olan kelimeler listesine ya da sonu çı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında çı bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇINSABAH
-
-
[zarf]
Sabahleyin, çok erken
-
[zarf]
Sabahleyin, çok erken
- ÇINLATMA
-
-
[isim]
Çınlatmak işi veya biçimi
- "Sahnenin önüne dizilen dört hoparlörden geçen saz sesleri, salonu çınlatmaya başladı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Çınlatmak işi veya biçimi
- ÇITÇITÇI
- ...
- ÇIKARMAK
-
-
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- "Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Sonunu getirmek
- "Bu para ile ayı çıkarırız."
-
[-i]
Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek
-
[-i]
Bulmak, ortaya koymak
- "Yalanını çıkarmak. Yanlışını çıkarmak."
-
[-i]
Hatırlamak
- "Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Döküntülü bir hastalığa tutulmak
- "Çiçek çıkarmak."
-
[-i]
Çok hoşlanmak
- "Lezzetini çıkara çıkara hikâyesine devam ediyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek
- "Öfkesini benden çıkardı."
-
[-i]
Sağlamak, elde etmek
- "Ekmeğini taştan çıkarmak."
-
[-i]
Gibi göstermek, bir davranış yüklemek
- "Birini hırsız çıkarmak. Suçlu çıkarmak."
-
Sindirim yolundan dışarı atmak
-
İlgisini keserek uzaklaştırmak
-
[-i]
Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak
- "İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Yayımlamak
- "Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[-i]
Gidermek
- "Lekeyi çıkarmak."
-
[nsz]
Sebep olmak, yol açmak
- "Bir dedektif bürosu açmış, hükûmet zorluk çıkardığından kapatmıştı." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Yapmak, üretmek
- "Bu terzi çok iş çıkarıyor."
-
[-e]
Sunmak
- "Konuklara çerez çıkardı."
-
[-e]
Göstermek
- "Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir şeyi bir örneğe göre yapmak
- "Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami..." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Yollamak, göndermek
- "Bir adam çıkarıp oğlunu yanına getirtti."
-
[nsz]
Yükü boşaltmak
- "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Resim yapmak
-
[nsz]
Fotoğraf çektirmek
-
[-i]
Söylemek
- "Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek
-
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- ÇIRAKMAN
-
-
[isim]
Üzerinde meşale yakılan kule veya demir direk
-
Balıkçıların balıkları kıyıya çekebilmek için geceleyin yaktıkları ateş
-
Çırakma
-
[isim]
Üzerinde meşale yakılan kule veya demir direk
- ÇIĞRIŞMA
- ...
- ÇIRPILMA
-
-
[isim]
Çırpılmak işi
-
[isim]
Çırpılmak işi
- ÇIKILMAK
-
-
[-e]
Dışarı veya yukarı gidilmek
- "Dağa çıkıldı. Bu havada dışarıya çıkılmaz."
-
[-e]
Dışarı veya yukarı gidilmek
- ÇIRPINTI
-
-
[isim]
Çırpınma
-
Suların ufak ve oynak dalgalarla kaynaşması
-
Ruhsal gerginliğin dışa vurması, ajitasyon
-
Aşırı uykusuzluk, titreme, silkinme durumu
-
[isim]
Çırpınma
- ÇIRPIŞMA
-
-
[isim]
Çırpışmak işi
-
[isim]
Çırpışmak işi
- ÇINARCIK
- ...
- ÇIKRIKÇI
-
-
[isim]
Çıkrık yapıp satan kimse
-
Elyaf fitillerini incelterek iplik veya elyaf yünü durumuna getiren ve boş makaralara saran bir makine
-
[isim]
Çıkrık yapıp satan kimse
- ÇILDIRIŞ
-
-
[isim]
Çıldırma işi veya biçimi
-
[isim]
Çıldırma işi veya biçimi
- ÇIĞIRTMA
-
-
[isim]
Çığırtmak işi
-
Basit, küçük, nefesli bir çalgı
- "Bu lakırtıların arasında çığırtma gibi ince çocuk sesi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Çığırtmak işi
- ÇINGILLI
- ...
- ÇINARLIK
-
-
[isim]
Çınar ağaçları çok olan yer
- "Bayramda o, kızlarla beraber arabaya biner, çınarlığa doğru çıkardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Çınar ağaçları çok olan yer
- ÇITLATIŞ
-
-
[isim]
Çıtlatma işi veya biçimi
-
[isim]
Çıtlatma işi veya biçimi
- ÇILGINCA
-
-
Deli gibi, delicesine, çılgıncasına
- "Mademki Salvotore'yi o derece kıskandım, demek ki kendisine çılgınca âşıktım." (Refik Halit Karay)
-
Aşırı bir biçimde
- "Gençler, çocuklar, günün kahramanına çılgınca tezahürat yapıyorlar." (Haldun Taner)
-
Deli gibi, delicesine, çılgıncasına
- ÇIRPINIŞ
-
-
[isim]
Çırpınma işi veya biçimi
- "O, şimdi herkes uyurken gündüzki yorgunluklarının, çırpınışlarının beyhudeliğini anlamıştı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Çırpınma işi veya biçimi
- ÇIRPINMA
-
-
[isim]
Çırpınmak işi
-
[isim]
Çırpınmak işi