Başında ça olan 6 harfli 68 kelime var. Ça ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ça olan kelimeler listesine ya da sonu ça ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ça bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AÇ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇARPAN
-
-
[isim]
Bir çarpma işleminde çarpılan sayının kaç kez tekrarlanacağını gösteren sayı, çoğaltan
- "7x3=7+7+7=21 işleminde 3 sayısı 7'nin çarpanıdır."
-
[isim]
Bir çarpma işleminde çarpılan sayının kaç kez tekrarlanacağını gösteren sayı, çoğaltan
- ÇARKIT
-
-
[sıfat]
Eski, bozuk, sakat
-
[sıfat]
Eski, bozuk, sakat
- ÇAPKIN
-
-
[sıfat]
Geçici aşklar ve ilişikler peşinde koşan (kimse), hovarda
- "Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın." (Peyami Safa)
-
Cinsellik hatırlatan
- "Bunlar, herhangi bir caz havasına uyar gibi omuz, gerdan kırar, kalça sallar ve mantolarını çapkın bir eda ile şöylece omuzlarının üstüne atıverirler." (Halide Edip Adıvar)
-
Haylaz
- "İyidir, hoştur ... ille velakin birazcık delişmendir, birazcık çapkındır." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[ünlem]
Okşayıcı bir seslenme sözü
- "Kostüm yeni, potinler yeni, gömlek yeni ... güveyi mi giriyorsun çapkın!" (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Geçici aşklar ve ilişikler peşinde koşan (kimse), hovarda
- ÇARŞAF
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yatağın üstüne serilen veya yorgan kaplanan bez örtü
- "Yatağında oturdu, alnında toplanan ter damlalarını çarşafının ucuyla sildi." (Halide Edip Adıvar)
- "Çarşaf kadar bir kâğıda künyemi yazmışlar." (Refik Halit Karay)
-
Kadınların kullandığı ve baştan örtülen, pelerinli, eteklikli sokak giysisi
- "Çabucak yatak odasına koştu, çarşafını giydi." (Peyami Safa)
-
[isim]
Yatağın üstüne serilen veya yorgan kaplanan bez örtü
- ÇAÇAÇA
-
Kelime Kökeni : İspanyolca
-
[isim]
Meksika'dan yayılmış, hareketli, modern bir dans
-
[isim]
Meksika'dan yayılmış, hareketli, modern bir dans
- ÇAKMAK
-
-
[isim]
Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası
- "Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı." (Burhan Felek)
-
Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti
-
Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
-
[isim]
Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası
- ÇATANA
-
-
[isim]
Filika büyüklüğünde, islimle işleyen deniz teknesi, küçük vapur, istimbot
- "Süslü, hususi birçok çarklı çatanalar geçer." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Filika büyüklüğünde, islimle işleyen deniz teknesi, küçük vapur, istimbot
- ÇAPRAZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Eğik olarak birbiriyle kesişen
- "Mitralyözler onu çapraza almış, kızıl iğneleriyle gövdesini delik deşik ediyorlardı." (Atilla İlhan)
-
İki taraflı, karşılıklı
- "Çapraz ateş."
-
[zarf]
Eğik bir biçimde
- "Boynuna çapraz astığı tüfeğini yokladı." (Samim Kocagöz)
-
[isim]
Bir tür olta iğnesi
-
[isim]
Kopça, düğme
-
[isim]
Güreşte rakibin koltuk altından kol geçirip sarma oyunu
-
[sıfat]
Eğik olarak birbiriyle kesişen
- ÇARKLI
-
-
[sıfat]
Çarkı olan
-
[isim]
Her iki yanda birer çarkı bulunan vapur
-
[sıfat]
Çarkı olan
- ÇARKÇI
-
-
[isim]
Kesici aletleri çarkla bileyen kimse, bileyici
-
Vapurlarda makine bölümünü yöneten kimse
- "Karısı bir deniz çarkçı subayının kızıdır." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Kesici aletleri çarkla bileyen kimse, bileyici
- ÇARPIK
-
-
Düzgünlüğünü yitirerek eğrilmiş, doğru karşıtı
- "İyice kararmış çarpık bir tahta kapı aralık duruyordu." (Çetin Altan)
-
Kötü
- "Oraya özellikle çarpık vasıfları olanları toplarlarmış." (Haldun Taner)
-
Gerektiği gibi olmayan, düzgün olmayan
-
[zarf]
Aksi, ters, huysuz bir biçimde
- "Nedense Makbule, bu davetten çarpık dönüyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Düzgünlüğünü yitirerek eğrilmiş, doğru karşıtı
- ÇAĞCIL
-
-
[sıfat]
Çağdaş
- "Kuşku yok ki çok modern, çağcıl bir roman." (Selim İleri)
-
Tekniğin, bilimin yeniliklerinden yararlanan, modern
- "Çağcıl fizik."
-
[sıfat]
Çağdaş
- ÇATMAK
-
-
[-i]
Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak
- "Avlusunda silahlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kereste vb.ni birbirine tutturmak
-
Bir şeyi yapmak için gerekli parçaları bir araya getirmek
- "Koca bir nahiye titreştik, odunsuz yattık / O büyük mektebi gördün ya, kışın biz çattık." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Yükü hayvana iki yanlı yüklemek
-
Başa yemeni, çatkı, yazma vb.ni bağlamak
-
Kaşı, yüzü sertlik, öfke bildiren bir duruma sokmak
- "Komiser o yana doğru geldiğinden polis kaşlarını çattı." (Haldun Taner)
-
[-e]
Üzücü, kızdırıcı veya şaşırtıcı olaylarla karşılaşmak
- "Hacı Mustafa bağırıyor, ömründe böyle bir işe çatmadığını söylüyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-e]
Yazıyla veya sözle sataşmak
- "Böyle söyler de sonra yemek biraz azca çıkarsa yahut pek düzgün olmasa aşçıya çatacak gibi olur." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Rastlamak, karşılaşmak
- "Nerden çattım böylesi bir güzele..." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[nsz]
Sırası gelmek, zamanı gelmek
- "Bir karara varma zamanı gelip çatmıştı." (Cahit Uçuk)
-
[-e]
Gemiler birbirine çarpmak
-
[-i]
Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak
- ÇAPARİ
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Beden, köstek ve iğne bölümlerinden meydana gelen, her bir iğneye hindi, horoz, kaz, martı, tavuk, ördek vb. kuşların kanat, kuyruk tüyleri takılan çok iğneli bir tür olta takımı
-
[isim]
Beden, köstek ve iğne bölümlerinden meydana gelen, her bir iğneye hindi, horoz, kaz, martı, tavuk, ördek vb. kuşların kanat, kuyruk tüyleri takılan çok iğneli bir tür olta takımı
- ÇAPÇAK
-
-
[isim]
Çamçak
-
Ağzı açık fıçı
- "Elimi çapçağa daldırdım, karidesi bıyığından yakaladım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Çamçak
- ÇARPIŞ
-
-
[isim]
Çarpma işi veya biçimi
-
[isim]
Çarpma işi veya biçimi
- ÇARDAŞ
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
İki veya dört zamanlı Macar halk dansı
-
[isim]
İki veya dört zamanlı Macar halk dansı
- ÇAYELİ
- ...
- ÇAVLAN
-
-
[isim]
Şelale
- "Çavlan sesinden öte bir şey duyulmuyordu şimdi." (Cahit Uçuk)
-
[isim]
Şelale
- ÇARDAK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tarla, bahçe vb. yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak
-
Asma vb. bitkilerin dallarını sardırmak için direklerle yapılmış yer
- "Evin bahçeye açılan tahta kapısının üstündeki çardakta koruklar sarkıyordu." (Oktay Rifat)
-
Kameriye
- "Çardağın boşluğuna girdiğimiz vakit durmuş, eliyle yanağımı sıkmış, çenemi okşamıştı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Tarla, bahçe vb. yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak