Sonunda zak olan 12 kelime var. ZAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde zak olan kelimeler listesine ya da başında zak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
ZİKZAK
ANZAK, ERZAK, KAZAK, KIZAK, KOZAK, MAZAK, MOZAK, SAZAK, SIZAK, TUZAK
UZAK
A K Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAZ
2 Harfli Kelimeler
AK, AZ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ZİKZAK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
Art arda birdenbire ters yöne açılar yapan kırık çizgi
-
Sık sık değişen görüş, düşünce veya davranış, istikrarsızlık
- "Yurdumuzun daha çok zikzaklar ülkesi olduğuna artık iyice alıştık." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Karşılıklı
- "Boğaziçi köylerinde oturanların birbirleriyle buluşmaları için zikzak vapurlar işlerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Art arda birdenbire ters yöne açılar yapan kırık çizgi
- TUZAK
-
-
[isim]
Kuş veya yaban hayvanlarını yakalamaya yarayan araç veya düzen
- "Sana bir tuzak kursak sen o tuzağa düşmezsin ey oğul!" (Sevinç Çokum)
-
Birini güç ve tehlikeli bir duruma düşürmek için kurulan düzen, komplo
- "Onun bana gönderdiği mektuplar filan hep tuzak, hep birer şantajdan ibaretti." (Osman Cemal Kaygılı)
- "... bütün işi pişirmiş, tuzağı kurmuş, son darbeyi indirmek üzere idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Kuş veya yaban hayvanlarını yakalamaya yarayan araç veya düzen
- KIZAK
-
-
[isim]
Kar veya buz üzerinde kayarak yol alan tekerleksiz taşıt
-
Ağaç tablaların kamburlaşmaması için liflere dikey konumda açılan kanala geçirilen uzun parça
-
Ambalajın dibine uzunluğuna çakılan, hem dip levhası elemanlarının tutturulmasını hem de ambalajın yerde kolayca kaymasını sağlayan kereste parçası
-
Tersanelerde üzerinde gemi yapılan, onarılan veya gemiyi suya indirip sudan çıkarmaya yarayan ızgara
-
[isim]
Kar veya buz üzerinde kayarak yol alan tekerleksiz taşıt
- KOZAK
-
-
[isim]
Kozalak
-
Metalden yapılmış, içine antlaşma ve padişah mektuplarının konulduğu kutu
-
[isim]
Kozalak
- MOZAK
-
-
[isim]
Domuz yavrusu
-
[isim]
Domuz yavrusu
- SAZAK
-
-
[isim]
Kuvvetli esen rüzgâr
- "Ne yaman esiyor Şad'ın sazağı / Kahpe felek bize kurdu tuzağı." (Halk türküsü)
-
Bataklık, sazlık
-
Mersin
-
[isim]
Kuvvetli esen rüzgâr
- MAZAK
-
-
[isim]
Kırlangıç balığıgillerden, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Marmara denizinde yaşayan, kırmızı renkli, lezzetli bir balık (Trigla lineata)
-
[isim]
Kırlangıç balığıgillerden, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Marmara denizinde yaşayan, kırmızı renkli, lezzetli bir balık (Trigla lineata)
- KAZAK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Baştan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst giysisi
-
Jokeylerin giydiği, göz alıcı renklerde bir tür ceket
-
[isim]
Baştan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst giysisi
- ANZAK
- ...
- ERZAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adı
- "Çarşıdan erzakını bile kendi pazarlık eder, kendi alır, kendi evine getirir." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adı
- SIZAK
-
-
[isim]
Dağ sırtlarında, taş aralarından sızan su, küçük pınar
-
[isim]
Dağ sırtlarında, taş aralarından sızan su, küçük pınar
- UZAK
-
-
[sıfat]
Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı
- "Mualla, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." (Peyami Safa)
- "Çocuklar ilk günü senden uzak durmuşlardı, nasıl bir kişi olduğunu kestiremiyorlardı." (Tarık Dursun K)
- "Ben uzak düşmemeye çalışır, karşılarında bir yere ilişirdim." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Arada çok zaman bulunan
- "Uzak bir gelecekte neler olacağı bilinmez."
-
Eli, gücü veya hükmü yetişmez
- "O böyle işlerden pek uzaktır."
-
İhtimali az olan
- "Ben bu işi çok uzak görüyorum."
-
Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan
- "Ne iyi! Sizinle birlikte uzak şeylerden bahsedebileceğiz." (Peyami Safa)
-
[isim]
Yakın olmayan yer
- "Fazla uzağa gitme."
-
[sıfat]
Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı