Başında ye olan 8 harfli 75 kelime var. Ye ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ye olan kelimeler listesine ya da sonu ye ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ye bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EY, YE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YEMENİCİ
-
-
[isim]
Yemeni yapan veya satan kimse
- "Mektepli yemeniciye davulun üstünden yirmi beş kuruşu göstererek..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Yemeni yapan veya satan kimse
- YERLEŞİM
-
-
[isim]
Yerleşme, iskân
-
[isim]
Yerleşme, iskân
- YETİŞKİN
-
-
[sıfat]
Yetişmiş, olgunlaşmış
-
Evlenme çağına gelmiş (kız)
- "Hem de yetişkin, yosma bir kadın beni erkek yerine koymuştu." (Necati Cumalı)
-
Beden, ruh ve duygu bakımlarından olgunluğa erişmiş olan (kimse)
-
Gelişimin herhangi bir yönünde veya tümünde duraklama düzeyine erişmiş olan
-
[isim]
Kanunların belirttiği belli bir yaşı aşmış, toplumsal sorumluluklarını bilme durumunda olan genç
-
[sıfat]
Yetişmiş, olgunlaşmış
- YEDİEMİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birden çok kişi arasında hukuki durumu çekişmeli olan bir malın, çekişme sonuçlanıncaya kadar emanet olarak bırakıldığı kimse
-
[isim]
Birden çok kişi arasında hukuki durumu çekişmeli olan bir malın, çekişme sonuçlanıncaya kadar emanet olarak bırakıldığı kimse
- YEĞNİLME
-
-
[isim]
Yeğnilmek işi veya durumu
-
[isim]
Yeğnilmek işi veya durumu
- YETİNMEK
-
-
[-le]
Bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, kanaat etmek, iktifa etmek
- "Çaydan hazzetmez, sabah kahvaltılarında dahi kahveyle yetinir." (Atilla İlhan)
-
[-le]
Bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, kanaat etmek, iktifa etmek
- YERLİLİK
- ...
- YENİŞMEK
-
-
[nsz]
Birbirini yenmeye çalışmak
-
Çekişmek
- "... nasıl da bir darılır, bir barışır, yenişirdik. Hoştu doğrusu..." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Birbirini yenmeye çalışmak
- YERİNMEK
-
-
[-e]
Acınmak, teessüf etmek
-
Pişman olmak
-
[-e]
Acınmak, teessüf etmek
- YELKENCİ
-
-
[isim]
Yelken diken kimse
-
Yelkenleri açma, indirme, toplama vb. işlerde çalışan gemici
-
[isim]
Yelken diken kimse
- YELTENİŞ
-
-
[isim]
Yeltenme işi veya biçimi
- "Onu taklide yeltenişlerin üzerine, tam beni mektebe götürüp getirmeye başladığı..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Yeltenme işi veya biçimi
- YEMCİLİK
-
-
[isim]
Yemci olma durumu
-
[isim]
Yemci olma durumu
- YEŞERTME
-
-
[isim]
Yeşertmek işi
-
[isim]
Yeşertmek işi
- YEMLİKLİ
-
-
[sıfat]
Yemliği olan
- "Şu gördüğün yer için her ne söylesen caiz / Ahırdan farkı o yemliklidir bu yemliksiz." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[sıfat]
Yemliği olan
- YETERLİK
-
-
[isim]
Yeterlilik
-
[isim]
Yeterlilik
- YETİŞMEK
-
-
[-e]
Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak
- "Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti." (Ömer Seyfettin)
-
Vaktinde tamam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak
- "Bu giysi yarına yetişmeli."
-
Vaktinde varmak, vaktinde bulunmak
- "Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Bir işe başlamış olanlara veya gidenlere sonradan katılmak
- "Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Değmek, uzanıp dokunabilmek
- "Ben o dala yetişemem. Bu ip kuyunun dibine yetişmez."
-
Vakit bulmak, yapabilmek
- "Ben bu kadar işe yetişemem."
-
[nsz]
Yetmek, yeter olmak, kâfi gelmek
- "Bu para yetişir. Bu yemek hepimize yetişir."
-
Bir zamanda yaşamış olmak, bir zamanı veya kimseyi görmüş olmak
- "Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm." (Peyami Safa)
-
[nsz]
Üremek, büyümek, olmak
- "Şu Marmara kıyılarında o sene bol meyve yetişmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-de]
Eğitim görmüş olmak, öğrenmek, gelişmek
- "İşte bu kadronun içinde yetişecektim ben." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
İş görebilecek yaşa gelmek, büyümek
-
Yardım etmek, yardımına koşmak
- "Tam o sırada talih imdadıma yetişti." (Refik Halit Karay)
-
[-e]
Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak
- YEDİLMEK
-
-
[nsz]
Yedeğe alınarak götürülmek
-
[nsz]
Yedeğe alınarak götürülmek
- YELYUTAN
-
-
[isim]
Atlarda hava yutmanın yol açtığı bir hastalık
-
[isim]
Atlarda hava yutmanın yol açtığı bir hastalık
- YEŞİLLİK
-
-
[isim]
Yeşil olma durumu
-
Yeşil bitkileri çok olan yer
-
Marul, maydanoz, tere, roka vb. çiğ yenen sebzelerin genel adı
-
Yeşil ot
-
[isim]
Yeşil olma durumu
- YETKİSİZ
-
-
[sıfat]
Herhangi bir işte yetkisi olmayan
-
[sıfat]
Herhangi bir işte yetkisi olmayan