Başında ya olan 6 harfli 94 kelime var. Ya ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ya olan kelimeler listesine ya da sonu ya ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında ya bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AY, YA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

YANICI
...
YANMAK

  1. [nsz] Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak
    • "Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir..." (Anayasa)
    • "Bir babam olduğunu, nasıl yana yana istediğini size anlatamam." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Herife bir tokat yahut bir yumruk yerleştiremediğine bile yandı durdu." (Peyami Safa)
    • "Ali Safa Bey bir şeye çok yanıp yakılıyordu, işini daha gizli görebilirdi." (Yahya Kemal)
  2. Ateş durumuna geçmek, tutuşmak
    • "Kömür yandı. Ocaktaki odun yandı."
    • "Her şeyden önce bir bakanlık koltuğuna kurulmak ihtirasıyla yanıp tutuştuğunu ve oraya varmak için her vasıtayı mübah saydığını sezip anlamamış mıydı?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  3. Isı, ışık veren bir konuma geçmek
    • "Gece oldu ışıklar yandı, yatsı vakti geldi." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Bütünü veya bir bölümü ateş veya sıcaklığın etkisi ile bozulmak, kömür durumuna geçmek
    • "Yemek yandı. Ekmek yandı."
  5. Isı etkisiyle vücudun bir yanı yara olmak, kızarmak veya rengi koyulaşmak
    • "Ateşe dokundu, eli yandı. Güneşten kolları yandı."
  6. Vücut veya nesnelerin ısısı artmak
    • "Ateşler içinde, günlerce titreyerek yanar." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Odamız yaz günleri çinkodan damın altında yanar durur." (Orhan Veli Kanık)
  7. Parlamak, parıldamak
    • "Birkaç batarya top, kızgın güneş altında pırıl pırıl yanıyor." (Falih Rıfkı Atay)
  8. Birtakım etmenlerin etkisiyle işe yaramaz duruma gelmek
    • "Kumaş boyadan yanmış. Ekinler dondan yanmış."
  9. Yanık acısına benzer bir acı duymak
    • "Boğazım yanıyor. Biberden ağzım yandı."
  10. Kendini göstermek, çabalamak
    • "Çocuklar, kendilerini beğendirmek için yanıyorlar." (Reşat Nuri Güntekin)
  11. Çok üzülmek
    • "Bu yaz tatil yapamayacağıma yanıyorum."
  12. Çok sevmek, büyük bir aşk ile sevmek
  13. Hükümsüz kalmak, değerini yitirmek
    • "Vaktinde değiştirilmeyen kâğıt paralar yandı."
  14. Zarara, kötülüğe uğramak
    • "Maazallah, birimize kitaptan rastgele bir şey soracak olsa yandığımız gündü." (Haldun Taner)
  15. Çocuk oyunlarında oyun dışı olmak
  16. Bir bir sıralamak, dile getirmek, dert dökmek, anlatmak
    • "Yazı yazmak, hayatımı anlatmak, kalbimi dökmek ihtiyacıyla yanıyorum." (Sermet Muhtar Alus)

YALMAN

  1. [sıfat] Eğik
  2. Sarp, dik
  3. [isim] Kesici ve batıcı araçların kesen veya batan bölümü
    • "İstanbul'dan çıkar padişahın fermanı / Gökte döner mızrağının yalmanı." (Halk türküsü)

YANCIK
...
YAZICI

  1. [isim] Bilgisayarda hazırlanan metnin yazılı sayfa hâlinde dökümünü veren araç
  2. Yazar
    • "Bazı gazete ve mecmuaların yazıcılarına fazla para verdiğinden şikâyet ediliyor." (Orhan Veli Kanık)
  3. Orduda yazı işleri ile uğraşan er veya erbaş
  4. Bir filmin yazılarını hazırlayan, yazıcı cihazı kullanan kimse

YAPBOZ

  1. [isim] Kesilmiş resim parçacıklarını birbirine uygun duruma getirerek asıl biçimi yeniden oluşturmaya dayanan bir tür çocuk oyunu

YAHUDİ
...
YAPMAK

  1. [-i] Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek
    • "Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." (Çetin Altan)
    • "Onca yolu iki saatte almışlar. -Yapma!"
    • "Yapma çocuğum, saat bozulur!"
    • "Şakir Efendi'ye garaz olmuşlardı. Ona yapmadıklarını bırakmadılar." (Memduh Şevket Esendal)
  2. [nsz] Olmasına yol açmak
    • "Durgun sular sıtma yapar."
  3. [nsz] Yol almak
  4. Onarmak, tamir etmek
    • "Bozulan saatimi saatçi yaptı."
  5. [nsz] Bir şeyi başka bir şey durumuna getirmek
    • "Ayrıca terbiye edeceğim, onu yaman bir polis köpeği yapacağım." (Refik Halit Karay)
  6. Bir dileği, bir isteği yerine getirmek, uygulamak, ifa etmek
    • "Şu işi yapıver, diye yalvarmıştı da enişte engel olmuştu." (Sermet Muhtar Alus)
  7. [nsz] Bir düşünceyi, bir davranışı, bir isteği işe dönüştürmek, gerçekleştirmek
    • "Elimi ağzına götürerek sus işareti yaptım." (Refik Halit Karay)
  8. Düzenli bir duruma getirmek
    • "Yatak yapmak. Yolu yaptılar."
  9. [nsz] Üretmek
    • "Ayakkabı yapmak."
  10. [nsz] Bir harekete, işe başlamak veya bir hareketle, işle uğraşmak
    • "Koşu yapmak. Sarsıntı yapmak."
  11. Zarara yol açmak
  12. Etkili olmak
  13. [nsz] Salgılamak, çıkarmak
    • "Tükürük bezleri tükürük yapar."
  14. [-e] Dışkı çıkarmak
    • "Çocuk, altına yapmış."
  15. Gerçekleştirmek
    • "İlk ve ortaöğrenimini Anadolu'da yapmıştır." (Yusuf Ziya Ortaç)
  16. Tehdit yoluyla birini herhangi bir duruma düşürmek
    • "Ben adamı ne yaparım biliyor musun?"
  17. [-i] Evlendirmek
    • "Bu kızı sana yapacağız."
  18. [yardımcı fiil] Bir durum yaratmak
    • "Fırının harlı ateşi yanaklarını pembe pembe yapmıştı." (Nezihe Araz)
  19. [yardımcı fiil] Edinmek, sahip olmak
    • "Servet yapmak. Altın yapmak."
  20. [yardımcı fiil] Bir kimseye bir meslek kazandırmak, yetiştirmek
    • "Onu da Üsküdar'daki ambar memuru yapmak suretiyle daireden uzaklaştırdı." (Haldun Taner)
  21. [nsz] Davranmak, hareket etmek
    • "İyi yapmıyorsunuz, çocuğu çok azarlıyorsunuz. Uyumuş gibi yapmak."
  22. [nsz] Olmak
    • "Bu kış çok soğuk yaptı."

YAŞLIK

  1. [isim] Yaş (II) olma durumu, ıslaklık
    • "Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor." (Refik Halit Karay)

YAKMAÇ

  1. [isim] Sıvı yakıtı kolayca yanabilecek taneciklere ayırarak püskürten araç, brülör

YAYMAK

  1. [-i] Bir şeyi açarak, düzelterek bir alanı örtecek biçimde sermek
    • "Kardeşleri çardağın içine, dışına yatakları yayıyorlardı." (Necati Cumalı)
  2. Birçok kimseye duyurmak
    • "Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı." (Refik Halit Karay)
  3. Çevreye dağılmasına sebep olmak
    • "Sıtmayı çevreye yayan sivrisineklerdir."
  4. [-i] Sınırı genişletmek
    • "Tozu yaymak. Lekeyi yaymak."
  5. [-i] Koyun, inek vb.ni otlatmak
  6. [-i] Dağınık ve düzensiz bir biçimde saçmak, dağıtmak

YAMYAŞ

  1. [sıfat] Çok yaş, sırılsıklam

YARALI

  1. [sıfat] Yarası olan, yaralanmış (kimse), mecruh
    • "Yaralılarımızı develer üstünde götürüyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Dertli, üzüntülü
    • "Bir yaralı adamdı. Her şeye layık ama layık olduğu hiçbir şeye kavuşamamış bir yaralı adamdı." (Yusuf Ziya Ortaç)

YARBAY

  1. [isim] Orduda rütbesi binbaşı ile albay arasında olan subay
  2. Kaymakam

YABANİ

  1. [sıfat] Doğada yaşayan, evcil olmayan (hayvan), evcil karşıtı
  2. Doğada kendiliğinden yetişen (bitki)
  3. Görgüsü olmayan, kaba ve hoyrat (kimse)
    • "Babası, dağdan gelme, dangıl dungul bir yabaniymiş." (Sermet Muhtar Alus)

YATMAK

  1. [nsz] Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak
    • "Dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak." (Nazım Hikmet)
    • "Yatıp kalkıp anama dua ediyorum."
    • "Yatıp kalktığım odamın penceresinden bakınca bir baştan bir başa bütün sokağı görüyordum." (Necati Cumalı)
  2. Uyumak veya dinlenmek için yatağa girmek
    • "Öteki, çok kadınla oynaşmış ve hatta yatıp kalkmış, sevda damarları kaşarlanmış bir gençti." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Yatay veya yataya yakın bir duruma gelmek, eğilmek
    • "Rüzgârdan bütün ekinler yattı. Gemi sağa yattı."
  4. Hastalık sebebiyle yatakta kalmak
    • "Gün geçmeden bronşiti, çarpıntısı tutar; yatak yorgan yatar." (Sermet Muhtar Alus)
  5. Geceyi geçirmek üzere bir yerde kalmak
    • "Bu gece nerede yatacağız?"
    • "Tavuk pazarındaki handa yatmakta devam ediyor." (Memduh Şevket Esendal)
  6. Boş yere beklemek
    • "Mallar depoda yatıyor."
  7. İşlemez, çalışmaz durumda kalmak
    • "Gemi limanda yatıyor."
  8. Bir özellik kazanmak için bir şeyin içinde beklemek
    • "Turşu sirkede yatıyor."
  9. Belli bir süreyi cezaevinde geçirmek
  10. Ölü gömülmüş olmak
    • "Mezarlık servilerinin altında ninelerim, teyzelerim yatarlardı." (Halikarnas Balıkçısı)
  11. Düz bir duruma gelmek, düzleşmek
    • "Kumaş iyice ütülenince yattı."
  12. [-le] Cinsel ilişkide bulunmak
  13. Bir düşünceyi veya bir öneriyi benimsemek, razı olmak
  14. Heves etmek, eğilmek
    • "Çalı süpürgelerinin kırmızı çiçeklerindeki bal kokusuna yatmışlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
  15. Bulunmak, var olmak
    • "Her ayrıcalık hevesinin kökeninde bir kompleks, bir göstermecilik duygusu yattığı görülür." (Haldun Taner)
  16. Olumsuz veya başarısız bir sonuç almak
    • "Takım bu sezon yattı."
  17. İşsiz kalmak, çalışmamak

YAVŞAK

  1. [isim] Bit yavrusu, sirke
  2. Geveze, yılışık kimse
    • "Sonra aynı yavşak, teklifsizlikle Binbaşı Ferit'in kadehini dikiyor." (Atilla İlhan)

YANGIN

  1. [isim] Zarara yol açan büyük ateş
    • "Yangın yaklaştığı için yaverleri ve dostları telaşta idi." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Bey, bana teselli verecek yerde sen de yangına körükle gidiyorsun." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Hastalıkta ateş
  3. Coşkunluk
  4. [sıfat] Tutkun, düşkün, âşık
    • "Haydi ben kumar yangınıyım fakat senin vaziyetin benimkinden daha vahim." (Mahmut Yesari)

YARAMA

  1. [isim] Yaramak işi

YAVAŞA

  1. [isim] Burunduruk

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü