Başında ya olan 5 harfli 110 kelime var. Ya ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ya olan kelimeler listesine ya da sonu ya ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ya bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AY, YA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YAHUT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[bağlaç]
Veya, ya da
- "Artık bunları rüyanızda yahut romanlarda görebilirsiniz." (Ömer Seyfettin)
-
Bir düşünceden cayıldığında "daha doğrusu, iyisi" anlamlarında kullanılan bir söz
-
[bağlaç]
Veya, ya da
- YAKIŞ
-
-
[isim]
Yakma işi veya biçimi
-
[isim]
Yakma işi veya biçimi
- YAĞSI
-
-
[sıfat]
Yağı andıran, yağa benzeyen, yağ gibi, yağımsı
-
[sıfat]
Yağı andıran, yağa benzeyen, yağ gibi, yağımsı
- YAYIM
-
-
[isim]
Yayma işi
-
Kitap, gazete vb. okunacak şeylerin basılıp dağıtılması, neşir
- "Kitap ve gazete yayımı işi bizim can davamızdır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Herhangi bir eserin radyo ve televizyon aracılığıyla dinleyiciye, seyirciye ulaştırılması, neşir
-
[isim]
Yayma işi
- YAYLI
-
-
[sıfat]
Yayı olan
- "Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor." (Tarık Buğra)
-
Ok ve yayla silahlanmış
-
[isim]
Üstü ve yanları kapalı, dört tekerlekli, altında yayları olan, atla çekilen bir tür binek arabası, yaylı araba
- "Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla / Savrulmaya başladı karlar etrafımızda." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
[sıfat]
Yayı olan
- YANCI
-
-
[isim]
Düşmana karşı ilerleyen bir kuvvetin yandan gelebilecek baskınlardan korunmak amacıyla oluşturduğu emniyet birliği
-
[isim]
Düşmana karşı ilerleyen bir kuvvetin yandan gelebilecek baskınlardan korunmak amacıyla oluşturduğu emniyet birliği
- YAŞIT
-
-
Aynı yaşta olan kimselerden her biri
- "Sevim, yaşıtlarından boylu, inanılmayacak kadar çevik bir kızdı." (Atilla İlhan)
-
Aynı yaşta olan kimselerden her biri
- YAHEY
-
-
[ünlem]
Sevinç ve coşma anlatan bir söz
-
[ünlem]
Sevinç ve coşma anlatan bir söz
- YATAK
-
-
[isim]
Uyuma, dinlenme vb. amaçlarla üzerine veya içine yatılan eşya, döşek
- "Sabahleyin onu aynı güzellikte bulacağım ümidiyle yatağımdan fırladım." (Refik Halit Karay)
- "Gerçekten yatak yorgan, kolu boynu sargılar içinde, pestil gibi yatıyordu." (Haldun Taner)
- "Daha on yaşımda yokken annem yatağa düşmüştü." (Sermet Muhtar Alus)
- "Yorgunluktan yatağa seriliverdim."
-
Yün, pamuk, kuş tüyü vb. maddelere kılıf geçirerek yapılan şilte
-
Üzerine şilte konulan karyola, somya, kerevet vb
-
Irmak, çay, dere vb.nin, içinde aktıkları yer, akak, mecra
-
Katmanlaşmış herhangi bir madde yığını
- "Çakıl yatağı."
-
Bir şeyin çok bulunduğu yer
- "Av yatağı. Aslan yatağı."
-
Maden veya fosil ocaklarında birbirini izleyen iki maden, taş veya kömür tabakası arasında uzanan damar
-
Çanak biçimindeki bir havzada veya buna benzer bir oluşumda toplanmış petrol birikintisi
-
Gizli barınak veya bir suçluyu gizlice barındıran yer
- "Hırsız yatağı. Eşkıya yatağı."
-
Makinelerde hareketli bölümleri içine alan hareketli veya sabit parça
- "Namlu yatağı. Eksen yatağı."
-
Fideleri gömmek için toprakta açılan çukur
-
Turunçgilleri ve yumurta vb. ürünleri korumak üzere saman vb.nden yararlanılarak yapılan yer
-
Katmanlı bir kaya bütününde maden filizi veya taş döküntüsünden oluşan çok ince tabaka
-
[isim]
Uyuma, dinlenme vb. amaçlarla üzerine veya içine yatılan eşya, döşek
- YATMA
-
-
[isim]
Yatmak işi
- "Çocuklara yatma zamanının yaklaştığını başıyla anlatan bir mürebbiye edasıyla duruyor." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yatmak işi
- YANMA
-
-
[isim]
Yanmak işi
- "Vücudumda yanma ile beraber garip bir titreme de vardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir cismin oksijenle birleşmesi sırasında ortaya çıkan olayların tümü
-
[isim]
Yanmak işi
- YARIK
-
-
[isim]
Yarılarak açılmış yer, geniş çatlak
-
İnce bir çizgi durumunda açılmış yara
- "Kendini göstermek için terliklerini yarık topuklu tabanlarında şaplata şaplata geçmişti." (Haldun Taner)
-
Anlaşmazlık, bölünme
- "Şimdiden birtakım yarıklar açan siyasi rekabetten başka ne mana verilebilirdi?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Küçük bir ışık demeti elde etmek için ışık kaynağının önüne konulan, saydam olmayan bir düzlem üzerine açılmış, dikdörtgen biçiminde küçük delik
-
[sıfat]
Yarılarak açılmış veya yarılarak oluşmuş
-
[isim]
Yarılarak açılmış yer, geniş çatlak
- YARAŞ
-
-
[sıfat]
Bir kimseye kendini beğendirmek için alımlı davranan (kimse)
- "Öbürü ne kadar çekingen ve sessiz ise bu o kadar yaraş ve konuşkan, tam manasıyla bir İstanbul kadını." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Bir kimseye kendini beğendirmek için alımlı davranan (kimse)
- YATSI
-
-
[isim]
Güneşin batmasından bir buçuk, iki saat sonraki vakit
- "Babam yalnız ilk geceki fener alayına katıldı, yatsıdan az sonra eve döndü." (Necati Cumalı)
-
Yatsı ezanı
- "Gece olmuş, yatsılar okunmuş, daha damat bey gelmemişti." (Sermet Muhtar Alus)
-
Yatsı namazı
-
[isim]
Güneşin batmasından bir buçuk, iki saat sonraki vakit
- YANGI
-
-
[isim]
Vücudun mikroplara karşı koymak için herhangi bir yerine fazla kan hücumu ile orada şişkinlik, kırmızılık, ısı ve ağrı ile beliren irin toplaması, iltihap
- "Dolama bir yangıdır."
-
[isim]
Vücudun mikroplara karşı koymak için herhangi bir yerine fazla kan hücumu ile orada şişkinlik, kırmızılık, ısı ve ağrı ile beliren irin toplaması, iltihap
- YANIT
-
-
[isim]
Cevap
- "Türk Eli'nin uluları bu sorulara akıllıca ve gerçekçi yanıtlar bulamıyorlardı." (Nezihe Araz)
-
[isim]
Cevap
- YAYIN
-
-
[isim]
Basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete gibi okunan veya radyo, televizyon aracılığıyla halka sunulan, duyurulan, iletilen şey, neşriyat
-
[isim]
Basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete gibi okunan veya radyo, televizyon aracılığıyla halka sunulan, duyurulan, iletilen şey, neşriyat
- YALIZ
-
-
[sıfat]
Düz ve parlak (kas)
- "Yalız kas."
-
[sıfat]
Düz ve parlak (kas)
- YAVAŞ
-
-
[sıfat]
Hızlı olmayan, çabuk karşıtı
- "Yavaş bir yürüyüş."
-
Yumuşak huylu, yumuşak başlı
- "Yavaş adam. Yavaş at."
-
Alçak, hafif
-
[zarf]
Alçak, hafif bir biçimde
- "Yavaş tut, içinde kırılacak eşya var..." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Hızlı olmayarak
- "Yavaş vurdu."
-
[sıfat]
Hızlı olmayan, çabuk karşıtı
- YABAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İnsan yaşamayan ıssız yer
- "Kendini pek yabana atma. Olabilir ki bu kadın sana tutulmuştur." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Issız yerde yaşayan veya yetişen canlı
- "Yaban keçisi. Yaban kedisi. Yaban sarımsağı."
-
[sıfat]
Issız
- "Yalnız, yaban ormanda yaşayan yerliler bu zehrin ilacını bilirler." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yabancı, el, yerli halktan olmayan kimse
- "Yerliler bize yaban derler ve aramıza katılmazlardı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
İnsan yaşamayan ıssız yer