Başında va olan 6 harfli 26 kelime var. Va ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde va olan kelimeler listesine ya da sonu va ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında va bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AV
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VADELİ
-
-
[sıfat]
Vadesi olan
- "Kısa ve uzun vadeli hiçbir ödünç alma imkânı yoktu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Süresi sınırlanmış
-
[sıfat]
Vadesi olan
- VARSIL
-
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, zengin, yoksul karşıtı
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, zengin, yoksul karşıtı
- VATANİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yurtsal
- "Hepimizin el birliğiyle ve samimiyetle çalışmamız vatani bir vazifedir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Yurtsal
- VASITA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Araç
- "Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür." (Atatürk)
-
Aracı
- "Geçim bakımından da aynı yolu tutanlar vardır; memur kayırmak, mümkünse vasıta olmak suretiyle!" (Refik Halit Karay)
-
Aracılık
-
Taşıt
-
[isim]
Araç
- VARGEL
-
-
[isim]
Herhangi bir makinenin bir doğrultuda gidip gelerek iş gören parçası
-
[isim]
Herhangi bir makinenin bir doğrultuda gidip gelerek iş gören parçası
- VANDÖZ
- ...
- VASATİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ortalama
- "Tıp kongresi, yaşlılık ve vasati insan ömrü üzerine eğilmiş." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Ortalama
- VARYOS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Balyoz
-
[isim]
Balyoz
- VAFTİZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Hristiyanlıkta yeni doğan çocuğun ilk günahı silmek ve onu Hristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem
-
[isim]
Hristiyanlıkta yeni doğan çocuğun ilk günahı silmek ve onu Hristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem
- VAZİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ödev
- "Şimdi artık vazife bitmiş, gülüp eğlenmeye sıra gelmiştir." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Geçici Bakanlar Kurulu, seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür." (Anayasa)
- "Biz burada beklemişiz, onun vazifesi mi?"
-
Görev
- "Nedim bugün vazifesine geç geldi." (Aka Gündüz)
-
Günlük ücret, yevmiye
-
[isim]
Ödev
- VANTUZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Deri üzerine yapıştırılarak çekip emmeye yarayan şişe vb. alet, çekmen
- "Doktor geldi, ilaç yazdı, sırtıma vantuz çekti." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Deri üzerine yapıştırılarak çekip emmeye yarayan şişe vb. alet, çekmen
- VAKVAK
-
-
[isim]
Çocuk dilinde ördek
-
[isim]
Çocuk dilinde ördek
- VARAKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Varak
- "Vazife esnasında hakaret diye zabıt varakası tutabilirdi." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Varak
- VANDAL
- ...
- VATMAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tramvay sürücüsü
- "Yolda giderken / Vatman çan çalar, şoför korna." (Behçet Necatigil)
-
[isim]
Tramvay sürücüsü
- VARİDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gelen şey
-
Gelen evrak
-
[isim]
Gelen şey
- VAMPİR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İnsanların kanını emdiğine inanılan yaratık
-
Yarasalardan, Yeni Dünya'nın tropik bölgelerinde yaşayan, kuyruksuz, kahverengi tüylü, arka bacakları yürümeye ve sıçramaya çok uygun, kan emici bir memeli türü (Vampyrus spectrum)
-
[isim]
İnsanların kanını emdiğine inanılan yaratık
- VATVAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dağ kırlangıcı
-
Yarasa
-
[isim]
Dağ kırlangıcı
- VAHDET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir olma, tek olma, birlik, teklik
-
[isim]
Bir olma, tek olma, birlik, teklik
- VARMAK
-
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
- "Köye akşama doğru ancak varabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Var, bildiğini yap. Varsın gelmesin."
- "Renkli televizyona varıncaya kadar ne varsa aldı."
-
Belli bir duruma veya düzeye gelmek
- "Yaşı elliye vardı. O şimdi yolun yarısına varmıştı."
-
Hoş olmayan bir sona ermek
- "Beni tahkir etmeye kadar varıyorsun." (Peyami Safa)
-
Bir şeyi iyice anlamak veya duymak
- "Tadına varmak. Sırrına varmak."
- "Varın söylen İrfani'ye yarım ölmesin." (İrfanî)
-
[-i]
Acımadan, çekinmeden yapmak
- "Eli varmak. Dili varmak."
-
Kadın, evlenmek
- "Gönül verdin derlerdi o delikanlıya / En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya." (Ahmet Muhip Dranas)
-
Bir durumdan başka duruma geçmek
- "Secdeye varmak. Uykuya varmak."
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak