Başında va olan 6 harfli 26 kelime var. Va ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde va olan kelimeler listesine ya da sonu va ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında va bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AV
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VAHDET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir olma, tek olma, birlik, teklik
-
[isim]
Bir olma, tek olma, birlik, teklik
- VARYOS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Balyoz
-
[isim]
Balyoz
- VAKETA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
İnek derisinden bir tür ince meşin
-
[isim]
İnek derisinden bir tür ince meşin
- VATLIK
-
-
[sıfat]
Herhangi bir vat gücünde olan
-
[sıfat]
Herhangi bir vat gücünde olan
- VARSIL
-
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, zengin, yoksul karşıtı
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, zengin, yoksul karşıtı
- VANDAL
- ...
- VADELİ
-
-
[sıfat]
Vadesi olan
- "Kısa ve uzun vadeli hiçbir ödünç alma imkânı yoktu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Süresi sınırlanmış
-
[sıfat]
Vadesi olan
- VASATİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ortalama
- "Tıp kongresi, yaşlılık ve vasati insan ömrü üzerine eğilmiş." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Ortalama
- VANTUZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Deri üzerine yapıştırılarak çekip emmeye yarayan şişe vb. alet, çekmen
- "Doktor geldi, ilaç yazdı, sırtıma vantuz çekti." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Deri üzerine yapıştırılarak çekip emmeye yarayan şişe vb. alet, çekmen
- VAJİNA
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Döl yolu
-
[isim]
Döl yolu
- VATVAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dağ kırlangıcı
-
Yarasa
-
[isim]
Dağ kırlangıcı
- VAFTİZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Hristiyanlıkta yeni doğan çocuğun ilk günahı silmek ve onu Hristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem
-
[isim]
Hristiyanlıkta yeni doğan çocuğun ilk günahı silmek ve onu Hristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem
- VARİDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gelen şey
-
Gelen evrak
-
[isim]
Gelen şey
- VAZİFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ödev
- "Şimdi artık vazife bitmiş, gülüp eğlenmeye sıra gelmiştir." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Geçici Bakanlar Kurulu, seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür." (Anayasa)
- "Biz burada beklemişiz, onun vazifesi mi?"
-
Görev
- "Nedim bugün vazifesine geç geldi." (Aka Gündüz)
-
Günlük ücret, yevmiye
-
[isim]
Ödev
- VAKVAK
-
-
[isim]
Çocuk dilinde ördek
-
[isim]
Çocuk dilinde ördek
- VASITA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Araç
- "Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür." (Atatürk)
-
Aracı
- "Geçim bakımından da aynı yolu tutanlar vardır; memur kayırmak, mümkünse vasıta olmak suretiyle!" (Refik Halit Karay)
-
Aracılık
-
Taşıt
-
[isim]
Araç
- VATANİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yurtsal
- "Hepimizin el birliğiyle ve samimiyetle çalışmamız vatani bir vazifedir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Yurtsal
- VALİDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anne
- "Evde, yerinden kalkamayan seksenlik bir validem var." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Anne
- VARMAK
-
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
- "Köye akşama doğru ancak varabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Var, bildiğini yap. Varsın gelmesin."
- "Renkli televizyona varıncaya kadar ne varsa aldı."
-
Belli bir duruma veya düzeye gelmek
- "Yaşı elliye vardı. O şimdi yolun yarısına varmıştı."
-
Hoş olmayan bir sona ermek
- "Beni tahkir etmeye kadar varıyorsun." (Peyami Safa)
-
Bir şeyi iyice anlamak veya duymak
- "Tadına varmak. Sırrına varmak."
- "Varın söylen İrfani'ye yarım ölmesin." (İrfanî)
-
[-i]
Acımadan, çekinmeden yapmak
- "Eli varmak. Dili varmak."
-
Kadın, evlenmek
- "Gönül verdin derlerdi o delikanlıya / En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya." (Ahmet Muhip Dranas)
-
Bir durumdan başka duruma geçmek
- "Secdeye varmak. Uykuya varmak."
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
- VARLIK
-
-
[isim]
Var olma durumu, mevcudiyet, yokluk karşıtı
- "Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır." (Orhan Veli Kanık)
-
Var olan her şey
- "Canlı varlıklar."
-
Para, mal, mülk, zenginlik, variyet
-
Önemli, yararlı, değerli şey
- "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar." (Anayasa)
-
Ömür, hayat
- "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben." (Ahmet Kutsi Tecer)
-
Kalıcı olan, gelip geçici olmayan şey
-
[isim]
Var olma durumu, mevcudiyet, yokluk karşıtı