Başında v olan 8 harfli 82 kelime var. V harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde v harfi olan kelimeler listesine ya da sonu v harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında v bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VERİLMEK
-
-
[nsz]
Verme işine konu olmak
- "Geç vakit suarenin verileceği büyük konağa gittik." (Falih Rıfkı Atay)
- "Hiç böyle okkalı enayilik ettiğin yoktu. Ne oldu sana? Gene verilmiş sadakan varmış." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Verme işine konu olmak
- VEZİNSİZ
-
-
[sıfat]
Ölçüsü olmayan
- "Vezinsiz şiir."
-
Tartısız
-
[sıfat]
Ölçüsü olmayan
- VAKTİYLE
-
-
[zarf]
Bir zamanlar
- "Vaktiyle Harbiye Mektebinde Mustafa Kemal'e hocalık etmiş olan Miralay Esat Bey..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Zamanında, uygun zamanda
-
Oldukça eski bir zamanda
-
[zarf]
Bir zamanlar
- VURULMAK
-
-
[nsz]
Vurma işine konu olmak
- "Yatak odasının kapısı vuruluyordu." (Mithat Cemal Kuntay)
-
[-e]
Âşık olmak, gönül kaptırmak, sevdalanmak
- "Kim söylemiş beni / Süheyla'ya vurulmuşum diye." (Orhan Veli Kanık)
-
[nsz]
Vurma işine konu olmak
- VAKARSIZ
-
-
[sıfat]
Ağırbaşlı olmayan, onursuz
-
[sıfat]
Ağırbaşlı olmayan, onursuz
- VARSAYMA
-
-
[isim]
Varsaymak işi
-
[isim]
Varsaymak işi
- VEREVİNE
-
-
[zarf]
Verev biçimi verilerek
- "İpek mavi yorgan, düzgün bir biçimde verevine katlanmış, yarı yarıya açık duruyordu." (Erhan Bener)
-
[zarf]
Verev biçimi verilerek
- VİCDANEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Vicdan bakımından
- "Yoksa vazife başında bulunmadığım için vicdanen rahatsız ve hükûmet doktoru olarak da belki mesut olacaktım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Vicdan bakımından
- VOKALİST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir kişi veya sanatçı grubuna, şarkı söylerken belli bölümlerinde eşlik eden kişi veya grup
-
[isim]
Bir kişi veya sanatçı grubuna, şarkı söylerken belli bölümlerinde eşlik eden kişi veya grup
- VARLIKLI
-
-
[sıfat]
Malı mülkü olan, zengin (kimse)
- "Sonra telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Malı mülkü olan, zengin (kimse)
- VERESİYE
-
-
[zarf]
Karşılığı sonra ödenmek üzere, peşin karşıtı
- "Bunların içinde Nihat'a istediği kadar veresiye alabileceğini söyleyenler de var." (Peyami Safa)
- "Mütemadiyen veresiye veriyor ve müşteriler ay başında borç ödeyeceklerine Tevfik'e dert yanıyorlar." (Halide Edip Adıvar)
-
Özensiz, gönülsüz, önem vermeden
- "Çok veresiye iş görüyor."
-
[zarf]
Karşılığı sonra ödenmek üzere, peşin karşıtı
- VASIFSIZ
-
-
[sıfat]
Niteliği olmayan, niteliksiz
-
[sıfat]
Niteliği olmayan, niteliksiz
- VESİKACI
-
-
[isim]
Vesika işleriyle uğraşan kimse
-
[isim]
Vesika işleriyle uğraşan kimse
- VELHASIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Kısacası
- "Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[zarf]
Kısacası
- VURGUNCU
-
-
Para dalgalanmalarından yararlanarak kolay yoldan kazanç elde eden, muhtekir, spekülatör
- "Yukarıdaki hikâyemin kahramanlarıyla dolu binbir çarşıda, binbir vurguncuyu yakalamak imkânsızdır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Para dalgalanmalarından yararlanarak kolay yoldan kazanç elde eden, muhtekir, spekülatör
- VESTİYER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Otel, lokanta vb. yerlerde veya evlerde şapka, palto, pardösü gibi eşyayı bırakmak ve korumak için ayrılmış yer, askılık
- "Vestiyerde bir kadın şapkası unutulmuş olduğunu görmüştüm." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Otel, lokanta vb. yerlerde veya evlerde şapka, palto, pardösü gibi eşyayı bırakmak ve korumak için ayrılmış yer, askılık
- VARAGELE
-
-
[isim]
Bir şeyi, bir yerden bir yere çekerek götürüp getirmeye yarayan halat
-
Belirsizlik
- "Bir varagele içindeyiz. Mekanizmanın ipi ya şu yana ya bu yana ağdıracak ülkeyi." (Adalet Ağaoğlu)
-
[isim]
Bir şeyi, bir yerden bir yere çekerek götürüp getirmeye yarayan halat
- VUKUFSUZ
-
-
[sıfat]
Bilgisiz
-
[sıfat]
Bilgisiz
- VINLAMAK
-
-
[nsz]
Dönerken veya düz bir doğrultuda hızla hareket ederken "vın" diye ses çıkarmak
- "Bir kurşun vınlayarak başımın üzerinden geçti gitti." (Tarık Dursun K)
-
[nsz]
Dönerken veya düz bir doğrultuda hızla hareket ederken "vın" diye ses çıkarmak
- VASITALI
-
-
[sıfat]
Araçlı
-
Dolaylı
- "Vasıtalı vergi."
-
[sıfat]
Araçlı