Başında v olan 6 harfli 83 kelime var. V harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde v harfi olan kelimeler listesine ya da sonu v harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında v bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VODVİL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Meyhanelerde söylenen neşeli, alaylı, taşlamalı şarkı
-
Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, şarkılara da yer verilen hafif güldürü
- "Şimdilik olaylar, vodviller kadar iç içe ve karmaşık." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Meyhanelerde söylenen neşeli, alaylı, taşlamalı şarkı
- VİLADİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğuştan (olan)
-
[sıfat]
Doğuştan (olan)
- VALİDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anne
- "Evde, yerinden kalkamayan seksenlik bir validem var." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Anne
- VERNİK
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bazı maddeleri parlatmak veya havanın etkisinden korumak için sürülen bir sıvı
- "Fırınlanmamış birader, iki yıl sonra pul pul olmaz mı bunun vernikleri?" (Haldun Taner)
-
[isim]
Bazı maddeleri parlatmak veya havanın etkisinden korumak için sürülen bir sıvı
- VURUCU
-
-
[sıfat]
Vuran, silah attığında hedefini vuran
-
[sıfat]
Vuran, silah attığında hedefini vuran
- VANTUZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Deri üzerine yapıştırılarak çekip emmeye yarayan şişe vb. alet, çekmen
- "Doktor geldi, ilaç yazdı, sırtıma vantuz çekti." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Deri üzerine yapıştırılarak çekip emmeye yarayan şişe vb. alet, çekmen
- VİKAYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Koruma
-
[isim]
Koruma
- VOLTAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Gerilim
-
[isim]
Gerilim
- VURTUT
-
-
[isim]
Silahla yaratılan kargaşalık
- "O vurtut içinde o da gitti."
-
[zarf]
Uzun uzun çekişerek, sıkı pazarlık ederek
- "Vurtut, bir milyon liraya aldım."
-
[isim]
Silahla yaratılan kargaşalık
- VİZYON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Görünüm
-
Ülkü
-
Gösterim
-
Geniş görüş, ileri görüş
-
[isim]
Görünüm
- VERESE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mirasçılar
-
[isim]
Mirasçılar
- VARMAK
-
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
- "Köye akşama doğru ancak varabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Var, bildiğini yap. Varsın gelmesin."
- "Renkli televizyona varıncaya kadar ne varsa aldı."
-
Belli bir duruma veya düzeye gelmek
- "Yaşı elliye vardı. O şimdi yolun yarısına varmıştı."
-
Hoş olmayan bir sona ermek
- "Beni tahkir etmeye kadar varıyorsun." (Peyami Safa)
-
Bir şeyi iyice anlamak veya duymak
- "Tadına varmak. Sırrına varmak."
- "Varın söylen İrfani'ye yarım ölmesin." (İrfanî)
-
[-i]
Acımadan, çekinmeden yapmak
- "Eli varmak. Dili varmak."
-
Kadın, evlenmek
- "Gönül verdin derlerdi o delikanlıya / En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya." (Ahmet Muhip Dranas)
-
Bir durumdan başka duruma geçmek
- "Secdeye varmak. Uykuya varmak."
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
- VİŞNAP
-
Kelime Kökeni : Bulgarca
-
[isim]
Vişne şurubu
-
[isim]
Vişne şurubu
- VESTON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Erkek ceketi
- "İçinden koca bir dolaba sığmayacak bir sürü esvaplar çıkmış: Çift sıra düğmeli vestonlar, yuvarlak vestonlar, kukuletalı seyahat paltoları..." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Erkek ceketi
- VATMAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tramvay sürücüsü
- "Yolda giderken / Vatman çan çalar, şoför korna." (Behçet Necatigil)
-
[isim]
Tramvay sürücüsü
- VİNTER
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Ağaç çemberler üzerine örülmüş torba biçimindeki balık ağı
-
[isim]
Ağaç çemberler üzerine örülmüş torba biçimindeki balık ağı
- VARSIL
-
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, zengin, yoksul karşıtı
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, zengin, yoksul karşıtı
- VARLIK
-
-
[isim]
Var olma durumu, mevcudiyet, yokluk karşıtı
- "Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır." (Orhan Veli Kanık)
-
Var olan her şey
- "Canlı varlıklar."
-
Para, mal, mülk, zenginlik, variyet
-
Önemli, yararlı, değerli şey
- "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar." (Anayasa)
-
Ömür, hayat
- "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben." (Ahmet Kutsi Tecer)
-
Kalıcı olan, gelip geçici olmayan şey
-
[isim]
Var olma durumu, mevcudiyet, yokluk karşıtı
- VEFALI
-
-
[sıfat]
Vefakâr
- "Hatırda kalan şey değişmez zamanla / Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye abla." (Ahmet Muhip Dranas)
-
[sıfat]
Vefakâr
- VESİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sebep, bahane
- "Arkadaşlar birer vesile ile dağıldılar ve beni Besim Bey'le yalnız bıraktılar." (Memduh Şevket Esendal)
- "İkide birde içimizden birine çatmak için vesile arıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bir vesile bulup size takdim edilmek pek kolay bir iş oldu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Evinde bazen namaz kılar ancak bir vesile olursa camiye giderdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Elverişli durum, fırsat
- "Muhasebeci, yerden temennalar, gevrek kahkahalar arasında bir vesile ile, kuru üzümden iki çekilmiş yirmi iki grado sert rakısını methetti." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sebep, bahane