Sonunda uk olan 5 harfli 60 kelime var. UK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde uk olan kelimeler listesine ya da başında uk olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KAVUK

  1. [isim] Pamuktan yapılmış, üzerine sarık sarılan erkek başlığı
    • "Vezir kavuğu."
    • "Boş bulundun, oğlum, hiç olmazsa bir iki saat kavuk sallayacaksın." (Memduh Şevket Esendal)
  2. İçi boş şey
  3. İdrar torbası

KABUK

  1. [isim] Bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, kendiliğinden oluşmuş sertçe bölüm, kışır
    • "Ağaç kabuğu."
    • "Meyve kabuğu."
    • "Midye kabuğu."
    • "Hani, insanın bir yerinde bir çıban çıkar da kabuk tutar." (Burhan Felek)
  2. Ekmeğin pişme sırasında içinden daha çok sertleşen dış bölümü
  3. Bir sıvı veya gazı dıştan saran, sert katman
    • "Yer kabuğu."
  4. Deri üzerinde bir yaranın veya sivilcenin kurumasıyla oluşan sertçe bölüm
  5. Bir hayvanı dıştan örten kitinli, kalkerli, silisli, kemiksi veya boynuzsu örtü, kavkı
    • "Herhâlde kabuklu bir deniz hayvanının kabuğu kesmiş olacak." (Sait Faik Abasıyanık)

AYYUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Göğün en yüksek yeri
  2. Göğün kuzey yarım küresinde bulunan bir takımyıldızın en parlak yıldızı
    • "İktisadi bunalım ayyuka çıktı maşallah." (Haldun Taner)

KOVUK

  1. [isim] Bir şeyin oyuk durumunda bulunan iç bölümü
    • "Arada sırada ben de sığınacak kovuk ararım." (Tarık Buğra)

SULUK

  1. [isim] Öğrencilerin okula su götürdükleri kap
  2. Kuş kafeslerinde su konan kap
  3. Tavukların su gereksinimlerini karşılamak üzere uzun, yuvarlak, küçük çanak veya damlalıklı biçimlerde değişik malzemeden yapılmış yarı otomatik veya otomatik düzen
  4. Büyükbaş hayvanların barındığı yerlerde su içmelerini kolaylaştıran küçük tekne veya havuz
    • "Ahırlarda her iki hayvandan birine suluk yapılması gerektiği de vurgulanmış." (Tarık Dursun K)
  5. Yarışçıların su, glikozlu su, çay veya meyve suları koymalarına yarayan su kabı
  6. Küçük çocukların başlarında, yer yer saç dökülmesi ve kabartılarla beliren bir deri hastalığı
  7. Oda içinde yıkanmak için ayrılmış küçük yer, gusülhane

VURUK

  1. [sıfat] Çarpık, çarpılmış

GUGUK

  1. [isim] "Tek başına kalmak veya oturmak" anlamında kullanılan guguk gibi kalmak veya guguk gibi oturmak deyimlerinde geçer

MORUK

Kelime Kökeni : Ermenice

  1. [isim] Gençlere göre yaşlı anne, baba
    • "Bizim moruk ertesi güne devrisi der de ondan dilim alışmış." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yaşlı erkek

SUYUK

  1. [isim] Organizmanın kan, lenf vb. sıvı bölümü

ÇOTUK

  1. [isim] Dışarıda kalmış ağaç kökü
  2. Kesilen ağacın topraktan yukarıda kalan bölümü
  3. Asma kütüğü, tevek

OKRUK
...
HALUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Temiz huylu, iyi ahlaklı
    • "Ahmet Naci, ağırbaşlı, çalışkan ve haluk bir gençti." (Reşat Nuri Güntekin)

YUMUK

  1. [sıfat] Yumulmuş olan, yumulmuş gibi duran, yumulu
    • "Uyandı, silkindi, yumuk gözlerini açarak yere sıçradı." (Peyami Safa)
  2. Tombul
    • "Şen, kara gözlü, yumuk, renkli bir çehre!" (Reşat Nuri Güntekin)

PAMUK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Ebegümecigillerden, koza biçimindeki meyvesi üç, dört, beş dilimli olan, sıcak bölgelerde yetişen tarım bitkisi (Gossypium)
  2. Bu bitkinin tohumlarının çevresinde oluşmuş ince, yumuşak tellerin adı
  3. Bu tellerin işlenmiş biçimi
    • "Yaraya pamuk koydu."
  4. [sıfat] Bu bitkinin işlenmiş biçiminden yapılmış
    • "Pamuk iplik. Pamuk bez."
  5. Yere serili halı, kilim vb. yaygıların üzerinde oluşan, uçuşabilen toz kümecikleri, hav

BOZUK

  1. [sıfat] Bozulmuş olan
    • "Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu." (Tarık Buğra)
  2. Görevini yapamaz duruma gelmiş (organ)
    • "Ağzındaki birkaç bozuk dişten şüphe ettim." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. [isim] Madenî para, bozuk para
    • "Hiç olmazsa birkaç kuruş bozuk ver!" (Memduh Şevket Esendal)
  4. Kötümser, gergin, huzursuz, karışık
    • "Bozgun sırasında Ankara'da meclisin havası pek bozuktu." (Falih Rıfkı Atay)
  5. Kızgın, sıkıntılı
    • "Süleyman'ı adada yüzü o kadar bozuk ve korkunç buldu ki." (Halide Edip Adıvar)

BURUK

  1. [sıfat] Burulmuş olan
  2. Tadı kekre olan (meyve)
    • "Vişne şerbetinin bu buruk tadı gerçek midir?" (Atilla İlhan)
  3. [isim] Uygun olmayan şartlar sonucu dönerek büyüyen ağacın kerestesi
  4. Alınarak küskünlük gösteren, gücenmiş (kimse)
    • "Rahmi'ye karşı o da ötekiler gibi buruktu." (Tarık Buğra)

BOĞUK

  1. [sıfat] Kısılmış (ses)
    • "Zeyno'nun birdenbire boğazından boğuk bir ses çıktı." (Halide Edip Adıvar)

BORUK

  1. [isim] Dağlarda yetişen, kokulu, süpürge ve yakacak olarak kullanılan bir ot türü

KONUK

  1. [isim] Bir yere veya birinin evine kısa bir süre kalmak için gelen kimse, misafir, mihman
    • "Şatoda yaşayanlarla konuklar, buralarda, topluca yıkanırlarmış." (Salâh Birsel)
    • "Onun köyüne gittim, onun konuğu oldum orada on beş gün." (Yahya Kemal)
  2. Konakçının üzerindeki asalak

OKLUK

  1. [isim] İçine ok konulan ve sırtta taşınan meşinden yapılmış ok kılıfı, sadak

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü