Sonunda uk olan 5 harfli 60 kelime var. UK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde uk olan kelimeler listesine ya da başında uk olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇOCUK

  1. [isim] Küçük yaştaki oğlan veya kız
    • "Çocuğun bir sütninesi vardı." (Refik Halit Karay)
    • "Çocuk gibi adam."
    • "Araya araya bu oyunu mu buldun? Ayol sen sahiden çocuk kalmışsın." (Refik Halit Karay)
    • "Ben de bir türlü ne olduğunu anlayamamıştım! Çocuktan al haberi derler... Boş laf değilmiş." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. Soy bakımından oğul veya kız, evlat
    • "Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Sen de çocuk gibisin, o adamın sözüne inanılır mı?"
  3. Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak
    • "Çocuk köşeyi dönerken ana arkasından su içmeye gitti." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  4. Genç erkek
  5. Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi
  6. Büyüklere yakışmayacak biçimde düşüncesizce davranan kimse
    • "Otuz yaşında ama hâlâ çocuk."
  7. Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse

MUCUK

  1. [isim] Bir çeşit küçük sinek

VURUK

  1. [sıfat] Çarpık, çarpılmış

KONUK

  1. [isim] Bir yere veya birinin evine kısa bir süre kalmak için gelen kimse, misafir, mihman
    • "Şatoda yaşayanlarla konuklar, buralarda, topluca yıkanırlarmış." (Salâh Birsel)
    • "Onun köyüne gittim, onun konuğu oldum orada on beş gün." (Yahya Kemal)
  2. Konakçının üzerindeki asalak

MAŞUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Sevilen, âşık olunan (erkek)
    • "Biz sevdik, âşık olduk, sevildik, maşuk olduk." (Yunus Emre)

HALUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Temiz huylu, iyi ahlaklı
    • "Ahmet Naci, ağırbaşlı, çalışkan ve haluk bir gençti." (Reşat Nuri Güntekin)

SUCUK

  1. [isim] Şişirilip kurutulmuş bağırsak içine baharlı et kıyması doldurularak yapılan bir tür yiyecek
  2. Ceviz, badem içi vb. şeyler, bir ipliğe dizildikten sonra nişasta ile koyulaştırılmış kaynar üzüm şırasına batırılarak yapılan tatlı yiyecek

BORUK

  1. [isim] Dağlarda yetişen, kokulu, süpürge ve yakacak olarak kullanılan bir ot türü

OTLUK

  1. [isim] Otu bol olan yer
  2. Kış için kurutulmuş ot yığını
  3. Ot konulan yer

KOŞUK

  1. [isim] Nazım, manzume
  2. Koşma, türkü

YUMUK

  1. [sıfat] Yumulmuş olan, yumulmuş gibi duran, yumulu
    • "Uyandı, silkindi, yumuk gözlerini açarak yere sıçradı." (Peyami Safa)
  2. Tombul
    • "Şen, kara gözlü, yumuk, renkli bir çehre!" (Reşat Nuri Güntekin)

POTUK

  1. [sıfat] Kırmalı ve geniş

ONLUK

  1. [sıfat] On birimden, on parçadan oluşan
  2. On üzerinden tam not alan
    • "Onluk bir öğrenci."
  3. [isim] On para, on kuruş, on lira veya on bin lira değerinde olan para
    • "Bir iki mecidiyenin arasına sıkışmış bir onluğu ararken arkadan bir araba geliyordu." (Memduh Şevket Esendal)

SÜLUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir yola girme, bir yol tutma
  2. Bir tarikata girme
    • "Süluk ehli."

SOĞUK

  1. [sıfat] Isısı düşük olan, sıcak karşıtı
    • "Bu el soğuktu ve titriyordu." (Peyami Safa)
    • "Soğuk almak yahut hırsızlara soyulmak tehlikesi de yok." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Suat ilgilerine heyecanla karşılık vermiyor, biraz uzak ve soğuk duruyordu." (Atilla İlhan)
    • "Bir cenaze alayında böyle bir latife az buçuk soğuk kaçmakla beraber pek yersiz de sayılmazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Üşütecek derecede ısısı olan
    • "Güneşli, soğuk bir gündü." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. [isim] Isının üşütecek kadar az veya düşük olması durumu
    • "Karın soğuğu başka bir tür soğuktur." (Sait Faik Abasıyanık)
  4. [zarf] İlgisiz, sevimsiz bir biçimde veya memnuniyetsizliğini belli ederek
  5. Duygudan, sevgiden yoksun olan, yakın ve içten olmayan, ilgisiz
    • "Soğuk tavırla birbirlerini selamlayıp uzaklaştılar." (Refik Halit Karay)
  6. Sevimsiz veya yersiz, antipatik
    • "Bu soğuk, yavan sözler zevkimi rencide ediyordu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  7. Cinsel istek duymayan
    • "Soğuk bir kadın."

SOLUK

  1. [isim] Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes
    • "Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Soluk aldığı bile hissedilmiyor." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Çıkrıkçılar yokuşunu bir sincap çevikliğiyle tırmanır ve yokuşun üst başında soluk soluğa kalırdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Ben, Falih'in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celal'in yanında almıştım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Ciğerlere hava alıp verme
    • "Hem biraz soluk alırım hem de adamcağızın gönlünü almış olurum." (Sermet Muhtar Alus)
  3. Tarz
    • "Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler."

OKRUK
...
MORUK

Kelime Kökeni : Ermenice

  1. [isim] Gençlere göre yaşlı anne, baba
    • "Bizim moruk ertesi güne devrisi der de ondan dilim alışmış." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yaşlı erkek

KUMUK
...
UZLUK

  1. [isim] Ustalık, işinin eri olma durumu, hazakat, ehliyet

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü