Sonunda uk olan 5 harfli 60 kelime var. UK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde uk olan kelimeler listesine ya da başında uk olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KORUK

  1. [isim] Henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm
    • "Hüseyin Ağa, aşağıda koruk sıkmış, buğulu bardaklarla geldi." (Yusuf Ziya Ortaç)

BUÇUK

  1. [sıfat] ... ve yarım
    • "Üç buçuk senedir ben bu sallantıya şahit oldum." (Peyami Safa)

MUCUK

  1. [isim] Bir çeşit küçük sinek

ÇOTUK

  1. [isim] Dışarıda kalmış ağaç kökü
  2. Kesilen ağacın topraktan yukarıda kalan bölümü
  3. Asma kütüğü, tevek

DORUK

  1. [isim] Dağ, ağaç vb. yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, zirve, şahika
  2. En üstün başarı düzeyi
    • "Dorukta yalnız kalmak ve doruktan başlamak ne kadar da zormuş meğer." (Tarık Buğra)
  3. Heyecan, sevinç, coşku vb. duygularda ulaşılan en üst nokta

ONLUK

  1. [sıfat] On birimden, on parçadan oluşan
  2. On üzerinden tam not alan
    • "Onluk bir öğrenci."
  3. [isim] On para, on kuruş, on lira veya on bin lira değerinde olan para
    • "Bir iki mecidiyenin arasına sıkışmış bir onluğu ararken arkadan bir araba geliyordu." (Memduh Şevket Esendal)

PAMUK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Ebegümecigillerden, koza biçimindeki meyvesi üç, dört, beş dilimli olan, sıcak bölgelerde yetişen tarım bitkisi (Gossypium)
  2. Bu bitkinin tohumlarının çevresinde oluşmuş ince, yumuşak tellerin adı
  3. Bu tellerin işlenmiş biçimi
    • "Yaraya pamuk koydu."
  4. [sıfat] Bu bitkinin işlenmiş biçiminden yapılmış
    • "Pamuk iplik. Pamuk bez."
  5. Yere serili halı, kilim vb. yaygıların üzerinde oluşan, uçuşabilen toz kümecikleri, hav

NATUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Düzgün, güzel ve kolaylıkla söz söyleyen

SUCUK

  1. [isim] Şişirilip kurutulmuş bağırsak içine baharlı et kıyması doldurularak yapılan bir tür yiyecek
  2. Ceviz, badem içi vb. şeyler, bir ipliğe dizildikten sonra nişasta ile koyulaştırılmış kaynar üzüm şırasına batırılarak yapılan tatlı yiyecek

ÇOCUK

  1. [isim] Küçük yaştaki oğlan veya kız
    • "Çocuğun bir sütninesi vardı." (Refik Halit Karay)
    • "Çocuk gibi adam."
    • "Araya araya bu oyunu mu buldun? Ayol sen sahiden çocuk kalmışsın." (Refik Halit Karay)
    • "Ben de bir türlü ne olduğunu anlayamamıştım! Çocuktan al haberi derler... Boş laf değilmiş." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. Soy bakımından oğul veya kız, evlat
    • "Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Sen de çocuk gibisin, o adamın sözüne inanılır mı?"
  3. Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak
    • "Çocuk köşeyi dönerken ana arkasından su içmeye gitti." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  4. Genç erkek
  5. Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi
  6. Büyüklere yakışmayacak biçimde düşüncesizce davranan kimse
    • "Otuz yaşında ama hâlâ çocuk."
  7. Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse

AYYUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Göğün en yüksek yeri
  2. Göğün kuzey yarım küresinde bulunan bir takımyıldızın en parlak yıldızı
    • "İktisadi bunalım ayyuka çıktı maşallah." (Haldun Taner)

YOLUK

  1. [sıfat] Yolunmuş olan
    • "Nuran, yoluk kaşlarını parmaklarıyla düzeltiyordu." (Mahmut Yesari)

DURUK

  1. [sıfat] Hareketi olmayan, belirli bir süre değişmeyen, statik, dinamik karşıtı
  2. Kuvvetlerin dengelenmesiyle ilgili olan
  3. [isim] Hareket etmeyen nesnelerin üzerindeki kuvvet dengeleri ile uğraşan bilim dalı, statik
  4. [isim] Dalgalı akımlı elektrik motor veya üreteçlerinde hareketsiz bölüm, stator

SOLUK

  1. [isim] Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes
    • "Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Soluk aldığı bile hissedilmiyor." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Çıkrıkçılar yokuşunu bir sincap çevikliğiyle tırmanır ve yokuşun üst başında soluk soluğa kalırdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Ben, Falih'in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celal'in yanında almıştım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Ciğerlere hava alıp verme
    • "Hem biraz soluk alırım hem de adamcağızın gönlünü almış olurum." (Sermet Muhtar Alus)
  3. Tarz
    • "Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler."

TULUK

  1. [isim] Tulum
    • "Kar tuluğundan çıkarılıp sıcak yapağıya sarıldığı zaman Adil Gazi biraz konuşabiliyordu." (Nezihe Araz)

UYRUK

  1. [isim] Bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olma durumu, tebaa
  2. Bir kimsenin etkisi altında olma durumu, körü körüne bağlanma, gözü kapalı inanma
    • "Kimsenin uyruğuna girmeyen, küçük, iddiasız ama özgür bir yaşamla yetindi." (Haldun Taner)

KONUK

  1. [isim] Bir yere veya birinin evine kısa bir süre kalmak için gelen kimse, misafir, mihman
    • "Şatoda yaşayanlarla konuklar, buralarda, topluca yıkanırlarmış." (Salâh Birsel)
    • "Onun köyüne gittim, onun konuğu oldum orada on beş gün." (Yahya Kemal)
  2. Konakçının üzerindeki asalak

SÜLUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir yola girme, bir yol tutma
  2. Bir tarikata girme
    • "Süluk ehli."

NUBUK
...
GOCUK

Kelime Kökeni : Bulgarca

  1. [isim] Tek parça hayvan postundan yapılan ceket
    • "Atını bir direğe bağlar, gocuğunu kafasına çeker, uyurdu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. İçi kürk, pelüş vb.nden yapılan kalın ceket

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü