Başında u olan 5 harfli 50 kelime var. U harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde u harfi olan kelimeler listesine ya da sonu u harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında u bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ULAMA

  1. [isim] Ulamak işi
  2. Ulanan parça, ek, katkı, ilave
  3. Konuşmada art arda gelen kelimelerden birincisinin sonundaki ünsüzün, ikincisinin başındaki ünlüye ses bakımından bağlanarak söylenmesi: Ayırt etmek, ağaç altı, tertip etmek, art arda gibi
  4. [sıfat] Ulanmış

UZAMA

  1. [isim] Uzamak durumu
    • "Seyahatin uzaması ihtimali de çoktur." (Refik Halit Karay)

UÇMAN

  1. [isim] Pilot

USULİ
...
UMACI

  1. [isim] Öcü
    • "Özellikle cinden, periden, umacıdan çok korkardım." (Halide Edip Adıvar)

UYGUR
...
UYMAK

  1. [-e] Ölçüleri birbirini tutmak
    • "Ayakkabı ayağına iyi uydu."
  2. Renk, biçim vb. yönünden birbirini tutmak, uygun düşmek
    • "Kravat ceketine uymuş."
  3. Zevke, anlayışa uygun düşmek
    • "Sizin tutumunuz bizim görev anlayışımıza uyuyor."
  4. Bir inanca, bir anlayışa, bir duruma veya egemen bir güce uygun davranışta bulunmak
    • "Şu acayip sevdaları bırak, muhite uy, zamana uy, hayatını mükemmel kazanırsın." (Peyami Safa)
  5. Bağlı kalmak, tabi olmak
    • "Birtakım kayıt ve şartlara uymak zorundaydı."
  6. Uygun düşmek, münasip olmak
    • "Her cihette birbirine uyacak kadın erkek bulmak dünyada kabil değildir." (Hüseyin Cahit Yalçın)

UYSAL

  1. [sıfat] Başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı
    • "Kadın uysal olduğu zaman kuvvetlidir." (Aka Gündüz)

UTMAK

  1. [-i] Yenmek
  2. Oyunda yenmek, ütmek (II)

UYRUK

  1. [isim] Bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olma durumu, tebaa
  2. Bir kimsenin etkisi altında olma durumu, körü körüne bağlanma, gözü kapalı inanma
    • "Kimsenin uyruğuna girmeyen, küçük, iddiasız ama özgür bir yaşamla yetindi." (Haldun Taner)

UYGAR

  1. [sıfat] Fikir, sanat ve endüstri alanlarında çok büyük bir gelişme göstermiş olan, medeni, mütemeddin
  2. Kültürlü, eğitimli, görgü kurallarına uyan, medeni (kimse)
    • "Ona layık, uygar bir eş olmak için bütün aklını seferber ettiği ortadadır." (Haldun Taner)

UCUBE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan şey
    • "Bakımsızlıktan, pislikten yaralı bereli, karınları şiş, yüzleri sarı, sıska iki ucube hâlinde süründükten sonra ölmüşler." (Halide Edip Adıvar)

UYMAZ

  1. [sıfat] Aykırı, başka türlü, mugayir

UNSUR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Öge
    • "Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir." (Atatürk)

UMMAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Okyanus

UMUMİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Genel

ULUFE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Osmanlılarda kapıkulu askerlerine, saray ve devlet kuruluşlarındaki bazı görevlilere üç ayda bir verilen ücret

UÇMAK

  1. [nsz] Kuş, kanatlı böcek vb. hareketli kanatları yardımıyla havada düşmeden durmak, havada yol almak
    • "Biraz havalanıp bir başka kayaya kadar uçtu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Ben kimsenin hususi hayatına karışmayı asla sevmem ama şu Şahin Paşa, uçan kuşa borcu olduğunu herkes bilirken nasıl oluyor da kumarda bu kadar para kaybediyor." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "O birkaç gün içinde uçan kuştan medet umdum." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Sağıma baktım. İhtiyar yoktu. Güneşin ilk ziyalarıyla beraber kaybolan hayalet gibi sanki silinmiş, uçmuş gitmişti." (Ömer Seyfettin)
  2. Uçak vb. araçlar özel mekanizma ile yerden yükselmek, havada yol almak
  3. Sıvı, gaz veya buhar durumuna geçmek
  4. Rengi solmak
    • "Rengi birdenbire uçtu." (Peyami Safa)
  5. Rüzgâr veya başka bir itici güçle yerinden ayrılıp uzağa gitmek
    • "Bu gece tahta perde uçmuş."
  6. Yüksek yerden düşmek veya yuvarlanmak
  7. Belirmek
    • "Sakalı yeni çıkmış, yüzünde çocukça ifadeler uçuyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  8. Patlayıcı madde ile parçalanmak
  9. Uçar gibi dalgalanmak
    • "Elleri trençkotunun cebinde, gözlerini karşı kıyıya dikmiş, saçları savrulurcasına geriye uçuyor." (Atilla İlhan)
  10. Çok hızlı gitmek
    • "Hele bir asfalta çıkalım görürsünüz bey, derdi. Uçar bu bizim külüstür." (Reşat Nuri Güntekin)
  11. Hava yolu ile gitmek
    • "Yarın İstanbul'a uçuyorum."
  12. Yok olmak, ortadan kaybolmak
    • "Bütün kararları uçmuştu. Yüzünde iradesiz hatlar belirdi." (Sait Faik Abasıyanık)
  13. Çok sevinmek
  14. Keyif verici veya uyuşturucu madde aldıktan sonra hayal âlemine dalıp gitmek
  15. Aşırılmak
    • "Bizim kitaplar uçmuş."
  16. Dinî inanışa göre ruh ölümden sonra göğe yükselmek

UNLUK

  1. [isim] Değirmende unun biriktiği yer
  2. Ekmek fırınlarında unların bulunduğu bölüm, un deposu
  3. [sıfat] Un yapılmaya elverişli, temizlenmiş (buğday)

UZZAL
...
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü