Başında u olan 4 harfli 71 kelime var. U harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde u harfi olan kelimeler listesine ya da sonu u harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında u bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- UCUZ
-
-
[sıfat]
Fiyatı yüksek olmayan, pahası az, düşük fiyatlı, pahalı karşıtı
- "Geceleri tiyatroların önünde saatlerce bekleyerek ucuz yerlere yerleşirdik." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Bizim tekrar tekrar dinlemeyi sevdiğimiz bu fıkrayı anlatırken o hâlâ bu işten ucuz kurtulmuş olmasının heyecanını duyardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Tezgâhtarlık, figüranlık derken kendini satmasını bilememiş, ucuza gitmişti." (Necati Cumalı)
- "Hem arabayı ucuza kapattım hem sağlama bağladım." (Aka Gündüz)
-
Az emekle elde edilen
- "Biletçi teşekkür etmekten, ben de bu kadar ucuz teşekkür toplamaktan kurtulduk." (Burhan Felek)
-
Adi, bozuk
- "Bu gerçeği dile getirenleri felaket habercisi diye nitelemek ancak ve sadece ucuz politikacı ağzına yakışır." (Aydın Boysan)
-
[sıfat]
Fiyatı yüksek olmayan, pahası az, düşük fiyatlı, pahalı karşıtı
- UFUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yıldızın batması
-
Ölme
-
[isim]
Yıldızın batması
- UTLU
-
-
[sıfat]
İffetli
-
[sıfat]
İffetli
- UZAK
-
-
[sıfat]
Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı
- "Mualla, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." (Peyami Safa)
- "Çocuklar ilk günü senden uzak durmuşlardı, nasıl bir kişi olduğunu kestiremiyorlardı." (Tarık Dursun K)
- "Ben uzak düşmemeye çalışır, karşılarında bir yere ilişirdim." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Arada çok zaman bulunan
- "Uzak bir gelecekte neler olacağı bilinmez."
-
Eli, gücü veya hükmü yetişmez
- "O böyle işlerden pek uzaktır."
-
İhtimali az olan
- "Ben bu işi çok uzak görüyorum."
-
Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan
- "Ne iyi! Sizinle birlikte uzak şeylerden bahsedebileceğiz." (Peyami Safa)
-
[isim]
Yakın olmayan yer
- "Fazla uzağa gitme."
-
[sıfat]
Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı
- UĞUR
-
-
[isim]
Bazı olaylarda görülen ve insana iyilik getirdiğine inanılan belirti veya bazı nesnelerde var olduğuna inanılan iyilik kaynağı
- "Onlar da uğurlar dilediler, aralarında konuşmaya başladılar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Emeti ile evlenmek, Satılmış'a uğur getirmişti." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Bu nitelikte olduğuna inanılan şey
-
Meymenet, kadem
-
Talih, şans
-
[isim]
Bazı olaylarda görülen ve insana iyilik getirdiğine inanılan belirti veya bazı nesnelerde var olduğuna inanılan iyilik kaynağı
- ULAK
-
-
[isim]
Haberci, haber veren kimse
- "Az sonra ulaklar oba beylerine haber ulaştırmak için atlanmışlardı." (Nezihe Araz)
-
[isim]
Haberci, haber veren kimse
- UZUN
-
-
[sıfat]
İki ucu arasında fazla uzaklık olan, kısa karşıtı
- "Pek canım istiyor, uzun etme!" (Peyami Safa)
- "Uzun lafın kısası, eleştirmeci okuyucuya faydalı, edebiyata faydalı bir yazıcıdır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Başlangıcı ile bitimi arasında fazla zaman aralığı olan, çok süren
- "Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece." (Âşık Veysel)
-
[zarf]
Ayrıntılı, derinlemesine
- "Uzun düşündüğünü unuttuğu ve düşüncelerinin yönünü kaybettiği bir anda yemeğe çağırdılar." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
İki ucu arasında fazla uzaklık olan, kısa karşıtı
- UTMA
-
-
[isim]
Utmak işi
-
[isim]
Utmak işi
- UYGU
- ...
- UÇLU
-
-
[sıfat]
Ucu olan, ucu çıkan
- "Bu iki uçlu davanın ise bence bir tek hedefi vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Filtreli (sigara)
-
[sıfat]
Ucu olan, ucu çıkan
- UŞAK
-
-
[isim]
Çocuk
- "Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş, oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
Herhangi bir bölgenin halkından olan erkek
- "Kim bilir, bu Anadolu uşaklarının her birinde ne cevherler vardır." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
Erkek hizmetçi
- "... kapının eşiğinde fraklı, beyaz eldivenli bir uşak duruyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Tayfa
- "Bir haykırma duyuldu. Uşakları koşturdum. Simit attırdım denize ama deniz geri vermedi." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[isim]
Çocuk
- UNLU
- ...
- UNSU
- ...
- URAY
-
-
[isim]
Belediye
-
[isim]
Belediye
- UMUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aldırış etme, önem verme
- "Kim aldırır? Annesi umurumda mıydı benim?" (Atilla İlhan)
- "Gece partileri için arkadaşlarını buldu mu artık dünya istediği gibi dönsün, umurunda olmazdı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Aldırış etme, önem verme
- URAN
-
-
[isim]
Teknik, sanayi, endüstri
-
[isim]
Teknik, sanayi, endüstri
- UÇUN
-
-
[isim]
Bayrağın uçkurluk karşısındaki kenarı
-
[isim]
Bayrağın uçkurluk karşısındaki kenarı
- UÇAR
-
-
[sıfat]
Uçan, uçucu
-
[sıfat]
Uçan, uçucu
- UZVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Organik
-
[sıfat]
Organik
- ULVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yüce
- "Doktor Hikmet, o vakit tabiatın bu ulvi manzarası karşısında sarsılarak biraz hakikate gelir gibi oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Gökle ilgili olan, semavi
-
[sıfat]
Yüce