Sonunda t olan 3 harfli 61 kelime var. T harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde t harfi olan kelimeler listesine ya da başında t harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tarih öncesinden günümüze kadar değişik çağların ve uygarlıkların kültür değerlerini temsil eden eser veya kalıntı
-
[isim]
Tarih öncesinden günümüze kadar değişik çağların ve uygarlıkların kültür değerlerini temsil eden eser veya kalıntı
- JÜT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ihlamurgillerden, Hindistan ve Bangladeş'te yetişen, ip ve çuval yapımında kullanılan, liflerinden yararlanılan bir bitki (Corchorus capsularis)
-
Bu bitkinin liflerinden yapılan dokuma
-
[isim]
Ihlamurgillerden, Hindistan ve Bangladeş'te yetişen, ip ve çuval yapımında kullanılan, liflerinden yararlanılan bir bitki (Corchorus capsularis)
- NOT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı
- "Kitaplardan birinin kenarına bir not yazmışsın." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Not alıyorum, Türkçeye mısra mısra hemen tercüme ediyorum." (Refik Halit Karay)
- "Cevdet Paşa tezkeresine şöyle bir not düşmek zorunda kalır." (Salâh Birsel)
- "Bunu not edin de unutmayın."
-
Okullarda öğrencinin dersle ilgili bilgi ve beceri düzeyini göstermek üzere öğretmenlerce verilen sayı, derece
-
Bir şeyin niteliği üzerine edinilen kanı
-
[isim]
Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı
- ALT
-
-
[isim]
Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı
- "Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor." (Zeki Ömer Defne)
- "İlgili sözleşmelerin altına imzamızı koyarken bu imzaya sadık kalma konusunda ne ölçüde niyetliydik?" (Ahmet Cemal)
- "Bir şey değil, karşıdan bir otomobil filan gelir de altında kalırım diye korktum." (Burhan Felek)
- "Kısa kesmekten yanaydı ama paraları uzatsa altından bir çapanoğlu çıkar mıydı?" (Orhan Kemal)
-
Bir nesnenin tabanı
- "Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi imkânsızdı." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Altından kalkamayacağı suçlamalar ileri sürdüler."
-
Oturulurken uyluk kemiklerinin yere gelen bölümü
- "Altına sandalye çekmek."
-
Bir şeyin yere yakın bölümü
-
Yanan ocağın alevi
- "Fokurdamaya başlayan çaydanlığın altını kapadı." (Haldun Taner)
-
Birine göre alt aşamada olan kimse, madun
-
Sınıflamalarda ikinci derecede olan
- "Alt sınıf. Alt cins. Alt takım."
-
[sıfat]
Birkaç şeyden aşağıda olan
- "Yeleğinin alt düğmesi iliklenmemiş." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı
- KET
-
Kelime Kökeni : Ermenice
-
[isim]
Engel
-
[isim]
Engel
- PAT
-
-
[sıfat]
Yassı, basık
- "Ne de ıslak pat burnundaki mor mor meneviş." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[sıfat]
Yassı, basık
- RET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme
- "Dostundan ve ötekilerden kuvvetli bir ret bekliyordu." (Peyami Safa)
-
Aile bireylerinden birinin sorumluluğunu üstünden atma, varlığını tanımama, aileden saymama
- "Evlatlıktan ret."
-
[isim]
Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme
- BET
-
-
[isim]
Beniz kelimesi ile birlikte, "yüz rengi" anlamında ikileme oluşturan bir söz
- "... haykırıyordu. Müşterim bu sesi duyunca arabayı durdurdu. Beti benzi kalmadı. Eli ayağı titremeye başladı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Baksana, beti benzi kül kesildi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Paranın beti bereketi kalmadı."
-
Bereket kelimesi ile birlikte "bolluk" anlamında ikileme oluşturan bir söz
- "Ucuzluklarına hayret ettiğimiz her çeşit satıcılar, o bet bereket nereye kaybolmuş?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Beniz kelimesi ile birlikte, "yüz rengi" anlamında ikileme oluşturan bir söz
- KUT
-
-
[isim]
Mutluluk
-
[isim]
Mutluluk
- TAT
-
-
[isim]
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
- "Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor." (Refik Halit Karay)
- "Kelimenin de tadını alır, kafiyenin de." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Buradan itibaren anladım ki memleketin hiç tadı tuzu kalmamış." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ana çorbaya tuz atıyor, baba mancanın tadına bakıyor." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Tatlılık
- "Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş." (Refik Halit Karay)
- "Bir orman, tadına doyum olmayan bükülüşlerle denize kadar iniyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Hoşa giden durum, lezzet, zevk
- "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz." (Şevket Rado)
-
[isim]
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
- POT
-
-
[isim]
Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım
- "Ceketinin arkasındaki potlar, bugün mutlaka her zamandan çok ensesine binmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "İşlerin doğru gitmeyen, pot gelen yerleri çok ise de sorulunca söylenecek karşılıklar bulunmuştu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Gri redingotlu efendi, bir pot kırdığını hemen anlamış olacak ki sözünü çevirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Poker vb. iskambil oyunlarında oyuncuların tümünce ortaya sürülen eşit miktardaki para veya fiş
-
Yanlışlık, hata, gaf
-
[isim]
Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım
- MAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi
- "İki kişiyi birden satrançta mat ettim." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi
- AİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İlgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili
- "Burasını, kendisine ait olsa bu kadar canla başla çevirmeye uğraşmazdı." (Kemal Tahir)
-
[sıfat]
İlgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili
- GÖT
-
-
[isim]
Anüs
-
Alt taraf, dip
-
Kaba et, kıç, popo
-
Güç veya yüreklilik
-
[isim]
Anüs
- AST
-
-
[isim]
Alt
-
Birinin buyruğu altında olan görevli, madun
-
Birine göre alt aşamada olan kimse, madun
-
Rütbe veya kıdemce küçük olan asker
-
[isim]
Alt
- ZIT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Karşıt, ters
- "... devam ediyor, birbirine zıt birçok şeyler söylüyordu." (Ömer Seyfettin)
- "... ahlakını az çok bilirim, onunla zıt gitmeye gelmez." (Ahmet Haşim)
- "Niçin babanın zıddına basıyorsun evladım, seni hiç incitmemiş bir baba, bir gün bir fiske vurmadı, bir dediğin iki olmuyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Yalnız akrep kuyruğu gibi bükülmüş pomatlı ibrişim bıyıklar zıddıma gidiyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Karşıt, ters
- ZAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kimse, kişi
- "Tanıdıklarımdan bir zat, meyveleri hiç sevmez." (Ahmet Haşim)
-
Kendi, öz
- "Evvelki gün gelen kadın sizi istiyor, zatınızla konuşacakmış." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Kimse, kişi
- ART
-
-
[isim]
Arka, geri
- "Ardında kapı koyu karanlık bir sonsuzluğa açılıyordu." (Tarık Buğra)
- "Gidiş gelişin ardı hiç kesilmiyor."
- "Muhatabı da olmayan gecikmiş hesapların ardına düşüyordu." (Murathan Mungan)
-
Bir şeyin öbür yüzü
-
[sıfat]
Arkada bulunan
- "Art damak ünsüzü. Art teker."
-
[isim]
Arka, geri
- ÇAT
-
-
[isim]
Sert bir şeyin kırılırken çıkardığı ses
- "Sizin sevgili bir yerde durmaz, çat orada çat burada çat kapı arkasındadır." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Sert bir şeyin kırılırken çıkardığı ses
- VAT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Saniyede bir jullük iş yapan bir motorun güç birimi
-
[isim]
Saniyede bir jullük iş yapan bir motorun güç birimi