Başında t olan 7 harfli 565 kelime var. T harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde t harfi olan kelimeler listesine ya da sonu t harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında t bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TEEHHÜR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gecikme
-
[isim]
Gecikme
- TELAKKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlayış, görüş
- "O zamanki telakkiye göre, sigara sporcuların uzak durması gereken yasakların başında gelirdi." (Haldun Taner)
- "Bu beğenilmeyi bir hak, güzelliğine karşı herkesin vermeye mecbur olduğu bir vergi telakki etmeye alışmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kabul etme, sayma
-
[isim]
Anlayış, görüş
- TINLAMA
-
-
[isim]
Tınlamak işi
- "Seslerindeki o küçümseyen tınlama, bakışlarının sürekli oynaklığı, başlarını şöyle geriye atışları hatta gülümseyişleri." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Tınlamak işi
- TEKALİF
- ...
- TAAFFÜN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kokuşma, pis kokma
-
[isim]
Kokuşma, pis kokma
- TAŞERON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Büyük bir işin bir bölümünü yaptırmayı, asıl müteahhitten kendi üzerine alan ikinci müteahhit
-
[isim]
Büyük bir işin bir bölümünü yaptırmayı, asıl müteahhitten kendi üzerine alan ikinci müteahhit
- TASFİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arıtma, ayıklama, temizleme
- "Biz lisanımızı tasfiye ediyoruz, yeni kelimeler buluyor, bulamazsak gelişigüzel uyduruyoruz." (Refik Halit Karay)
-
Özleştirme
- "Dilde tasfiye."
-
Bir ticaret kuruluşunun batması, kapanması vb. sebepler üzerine hesapların kesilmesi, alacaklılara, ortada kalan mal ve paradan paylarına düşen miktarın verilmesi, likidasyon
- "İmparatorluğu tasfiye etmek."
-
Türlü sebeplerle birçok kimsenin görevine son verme
-
[isim]
Arıtma, ayıklama, temizleme
- TATLICI
-
-
[isim]
Tatlı yapan veya satan kimse
-
Tatlı satılan yer
-
Tatlıyı seven kimse
-
[isim]
Tatlı yapan veya satan kimse
- TEMELLİ
-
-
[sıfat]
Herhangi bir nitelikte temeli olan
- "Sağlam temelli bir yapı."
-
Geçici olmayan, sürekli, kalıcı, devamlı, daimî
- "Sermet Muhtar, Akşam gazetesinin temelli imzalarından biri oldu." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[zarf]
(te'melli) Sürekli olarak
-
[zarf]
Büsbütün, tamamen
-
[sıfat]
Herhangi bir nitelikte temeli olan
- TOPAÇÇI
-
-
[isim]
Topaç yapan veya satan kimse
-
[isim]
Topaç yapan veya satan kimse
- TIPKISI
-
-
[isim]
Aynı
-
[isim]
Aynı
- TALAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzgün söz söyleme kolaylığı
- "Sakin ve çekingen Ahmet Naci, umulmaz bir talakat ve hararetle uzun uzun söyledi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Düzgün söz söyleme kolaylığı
- TANIMAK
-
-
[-i]
Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak
- "Zarfın üstündeki yazıyı hemen tanıdı." (Halide Edip Adıvar)
-
Daha önce görmüş olmak, ilişkisi bulunmak, bilmek
- "Onu bir de eski polisler tanır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimse veya şeyle ilgili, doğru ve tam bilgisi bulunmak
- "Sincapları yakından tanırım." (Ahmet Haşim)
-
Bilip ayırmak, seçmek, ayırt etmek
-
Varlığını kabul etmek
-
Boyun eğmek, yargısına uymak, saymak
-
Sorumlu bilmek
- "Ben arkadaşını tanımam, alacağımı senden isterim."
-
Bir şeyin yapılması, bitirilmesi için belli bir süre vermek
- "Ona borcunu ödemesi için üç günlük bir süre tanıdım."
-
[-i]
Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak
- TESANÜT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Omuzdaşlık
-
Dayanışma
-
[isim]
Omuzdaşlık
- TIKILMA
-
-
[isim]
Tıkılmak işi
-
[isim]
Tıkılmak işi
- TEREDDİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yozlaşma
- "Kadınlar ve biz, zavallı vitaminsiz ruhlu gençler bu tereddinin örnekleriydik." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yozlaşma
- TANYELİ
- ...
- TEEYYÜT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğru çıkma, gerçeklenme
-
[isim]
Doğru çıkma, gerçeklenme
- TAKVİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sağlamlaştırma, kuvvetlendirme, berkitme, pekiştirme
- "Onu sofraya gelen başka öteberi ile daha da takviye ettik." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yardımcı kuvvet, destek
- "Düşmanı, takviye gelinceye kadar oyalamak zorundaydılar."
-
[isim]
Sağlamlaştırma, kuvvetlendirme, berkitme, pekiştirme
- TALİPLİ
-
-
[sıfat]
Talip olan, talibi bulunan, talip
-
[sıfat]
Talip olan, talibi bulunan, talip