Sonunda tı olan 8 harfli 46 kelime var. TI ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde tı olan kelimeler listesine ya da başında tı olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAHVALTI
-
-
[isim]
Genellikle sabahları yenilen hafif yemek
- "Sabah kahvaltısından sonra otelimden çıktım." (Ahmet Haşim)
- "Akşamları yemek yemiyor, kahvaltı ediyoruz."
-
Bu biçimde düzenlenmiş yemek
- "Bu sabah kahvaltı sofrasında üç kişiyiz." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Genellikle sabahları yenilen hafif yemek
- SARSINTI
-
-
[isim]
Sarsılma işi, birden sallanma
- "Bu sarsıntı ile başından fırlayıp yerde tekerlenen kasketini kovaladı, tekrar başına geçirdi." (Haldun Taner)
-
Titreme, titreyiş
- "Başını sırasının üstüne saklamış, omuzları hafif sarsıntılarla titriyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Deprem
-
Deprem sırasındaki yer hareketlerinin her biri
- "İkinci sarsıntıda evlerin tümü yıkıldı."
-
Bir kişi, toplum, kurum veya kuruluşun dengesini etkileyen, beklenmedik olumsuz değişiklik
- "Bu olgunluğa erişen toplumlar ise her türlü sarsıntıları en az zararla atlatırlar." (Necati Cumalı)
-
Kaza, ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü, sadme
-
[isim]
Sarsılma işi, birden sallanma
- ZIPÇIKTI
-
-
[isim]
Görgüsüz, fırsatçı kimse
- "Bu kadar milyon nasıl olur da bu eğlenceler zıpçıktısına milyonlar yağdırır?" (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Türedi
- "Bu devir kâtipliğin itibardan düştüğü devirdir; halk arasında sünepe kâtip, zıpçıktı kâtip gibi tabirler kullanılır." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Görgüsüz, fırsatçı kimse
- ZIMBIRTI
-
-
[isim]
Telli bir çalgıyı acemice çalarak çıkarılan çirkin ses
-
Bu çirkin sesi çıkaran şey
-
Adı hatırlanmayan veya söylenilmek istenmeyen ufak ve değersiz bir şeyi anlatmak için kullanılan bir söz, zırıltı, zamazingo, zamkinos
-
[isim]
Telli bir çalgıyı acemice çalarak çıkarılan çirkin ses
- ŞINGIRTI
-
-
[isim]
Şıngırdama sonucu çıkan ses
-
[isim]
Şıngırdama sonucu çıkan ses
- ŞIRFINTI
-
-
Seviyesi düşük, bayağı (kadın)
- "Raba şırfıntısını ballandıra ballandıra methetti." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Seviyesi düşük, bayağı (kadın)
- KIŞKIRTI
-
-
[isim]
Kışkırtma işi
- "Öfke baldan tatlıdır ve kışkırtılar, en kabız kafalara bile ilham verir, en kilitlenmiş talakatleri açar." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kışkırtma işi
- KÜLBASTI
-
-
[isim]
Közde veya ızgarada pişirilen kemiksiz et
- "Biraz et suyu ile iki parça külbastı yiyebildim." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Közde veya ızgarada pişirilen kemiksiz et
- KIVRANTI
-
-
[isim]
Kararsızlık, sıkıntı
- "... ne yapacağını bilememenin kıvrantısı içinde..." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kararsızlık, sıkıntı
- BAĞLANTI
-
-
[isim]
İki veya daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki, irtibat, bağlanak
- "Kar yüzünden çevre ile bağlantı kesildi."
- "Ne kadar çabalarsa çabalasın, hasta, içinde çırpındığı anla bağlantı kuramıyor." (Atilla İlhan)
-
İki şey arasında ilişki sağlayan bağ
- "Bütün ulaştırma bağlantıları tahrip edilmiştir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yüklenme, üstlenme, angajman
-
[isim]
İki veya daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki, irtibat, bağlanak
- SIYRINTI
-
-
[isim]
Kapta kalan yemek, yemek artığı
-
Bir bezden el ile koparılan uzunca parça
-
Sıyrık
-
[isim]
Kapta kalan yemek, yemek artığı
- BIKKINTI
-
-
[isim]
Bıkma duygusu
-
[isim]
Bıkma duygusu
- KEPBASTI
-
-
[isim]
Çift katlı büyük dalyan ağı
-
[isim]
Çift katlı büyük dalyan ağı
- ZANGIRTI
-
-
[isim]
Güçlü titremeyle oluşan ses, gürültü
- "Merdivenlerden bir adam yuvarlanıyormuş gibi bir zangırtıyla uyanır." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[isim]
Güçlü titremeyle oluşan ses, gürültü
- FIŞKIRTI
-
-
[isim]
Fışkıran bir şeyin çıkardığı ses
-
[isim]
Fışkıran bir şeyin çıkardığı ses
- KIVRINTI
-
-
[isim]
Kıvrım
-
Kıvrılan yer, dönemeç
- "Yolun kıvrıntısında."
-
[isim]
Kıvrım
- KAŞBASTI
-
-
[isim]
Başa ve alna bağlanan bağ, çatkı
-
[isim]
Başa ve alna bağlanan bağ, çatkı
- ÇALKANTI
-
-
[isim]
Deniz ve gölde dalgalanma
-
Çalkanmış şey
- "Yumurta çalkantısı."
-
Kalbur yardımıyla ayrılan çer çöp
-
Coşku
- "Lodos rüzgârı es esebildiğine / Dinmesin gönlümdeki çalkantı." (Behçet Necatigil)
-
Kargaşa ve bunalımın yol açtığı düzensiz, karışık, sıkıntılı durum
- "Beraat etmen büyük çalkantı yaratır basında." (Çetin Altan)
-
[isim]
Deniz ve gölde dalgalanma
- SAKLANTI
-
-
[isim]
Saklanan şey
-
[isim]
Saklanan şey
- ÇARPINTI
-
-
[isim]
Kalbin hızlı ve sık vurması
- "Müthiş bir kalp çarpıntısı ve korku ile kanepeden kalktı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Kalbin hızlı ve sık vurması