Başında sı olan 7 harfli 70 kelime var. Sı ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde sı olan kelimeler listesine ya da sonu sı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında sı bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
IS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SIZILMA
- ...
- SINIRLI
-
-
[sıfat]
Sınırı olan, bir sınırla ayrılmış olan, hudutlu
-
Sınırlanmış, belirlenmiş, belirli
- "Bizim divan edebiyatımızın da halk edebiyatımızın da konuları sınırlıdır." (Necati Cumalı)
-
Az miktarda
- "Sınırlı hoca aylığının yarısını her ay kitaplara yatırır." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Sınırı olan, bir sınırla ayrılmış olan, hudutlu
- SIRITIŞ
-
-
[isim]
Sırıtma işi veya biçimi
- "Cüce rolünde halkı gülmekten katıltan sırıtış, Rakım'ın bütün buruşukluklarını kaplamış, ayrık gözleri evlerinden uğramış." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Sırıtma işi veya biçimi
- SIĞINTI
-
-
[isim]
Bulunduğu yerde kalması istenmeyen, varlığı gereksiz görülen kimse
- "Yıllarca süren sığıntı ezikliğinin hatırlanışı da vardır amcasında." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Bulunduğu yerde kalması istenmeyen, varlığı gereksiz görülen kimse
- SIZIRMA
-
-
[isim]
Sızırmak işi
-
[isim]
Sızırmak işi
- SIKIŞMA
-
-
[isim]
Sıkışmak durumu
- "İçinde garip bir sıkışma, ezilip büzülme duyuyordu." (Peyami Safa)
-
[isim]
Sıkışmak durumu
- SIRITMA
-
-
[isim]
Sırıtmak işi
- "Bu karşılıklı sırıtma ne kadar sürüyor, bilmem." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Sırıtmak işi
- SIVAMAK
-
-
[-i]
Sıva ile kaplamak, sıva vurmak
- "Duvarı sıvamak."
-
[-i]
Harcı bir yere vurmak
- "Çimentoyu duvara sıvamak."
-
Bulaştırmak
- "Yüzünün bütün derisini kulaklarının arkasına kadar bir krem tabakasıyla sıvadı." (Peyami Safa)
-
Okşamak, sıvazlamak
- "Zehra Hanım Tevfik'in ebesiydi ve onu çok severdi. Arkasını sıvardı, teselli verdi." (Halide Edip Adıvar)
-
Küfretmek
-
[-i]
Sıva ile kaplamak, sıva vurmak
- SIYIRGA
-
-
[isim]
Harmanda sap toplamaya veya damlardan karı küremeye yarayan araç
-
Kar küremekte kullanılan büyük kürek
-
[isim]
Harmanda sap toplamaya veya damlardan karı küremeye yarayan araç
- SIKIŞIK
-
-
[sıfat]
Sıkışmış bir durumda olan
- "Size bu kadar ücreti niye ödemekteyiz, böyle sıkışık anlarımızda?" (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Sıkışmış bir durumda olan
- SIYIRGI
-
-
[isim]
Lüle taşı işlemeciliğinde kullanılan bir tür bıçak
-
[isim]
Lüle taşı işlemeciliğinde kullanılan bir tür bıçak
- SIRADAĞ
-
-
[isim]
Ortak özellikler gösteren, aralarında uzunlamasına vadilerin bulunduğu dağlar dizisi
-
[isim]
Ortak özellikler gösteren, aralarında uzunlamasına vadilerin bulunduğu dağlar dizisi
- SIYIRIŞ
-
-
[isim]
Sıyırma işi veya biçimi
-
[isim]
Sıyırma işi veya biçimi
- SIFATLI
- ...
- SISKACA
- ...
- SIKILIK
-
-
[isim]
Sıkı olma durumu
-
Cimrilik
-
[isim]
Sıkı olma durumu
- SINANIŞ
- ...
- SIZISIZ
-
-
[sıfat]
Sızısı olmayan
-
[sıfat]
Sızısı olmayan
- SIKINTI
-
-
[isim]
İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet
- "İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı." (Peyami Safa)
- "İki ateş arasında epeyce sıkıntı çektik." (Aka Gündüz)
- "Bir derdi, bir sıkıntısı olup da öyle susup durduğu akşamlar bile yanında bulunmaktan hoşlanıyoruz." (Nurullah ataç)
-
Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, meşakkat, mihnet
- "Sıkıntı ve ıstırapla sağa sola döndüm." (Aka Gündüz)
-
Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı
- "İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bulunmama durumu
- "Bu kış yine, kok kömürü sıkıntısı baş gösterecekmiş." (Haldun Taner)
-
Sorun, problem, mesele
- "Atatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu." (Burhan Felek)
-
[isim]
İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet
- SINATMA
-
-
[isim]
Sınatmak işi
-
[isim]
Sınatmak işi