Başında so olan 5 harfli 44 kelime var. So ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde so olan kelimeler listesine ya da sonu so ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında so bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SOFRA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Masa, sini vb. şeylerin, yemek yemek üzere hazırlanmış durumu
    • "Yemek vakti gelmiş, misafirler sofraya oturmuşlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Sofrayı topladıktan sonra yanımıza uğramadı." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Hanımlar sessiz hareketlerle ortaya iki sofra kurmuşlardı." (Aka Gündüz)
  2. Birlikte yemek yiyenlerin tümü
    • "Bizim sofra çok şendir."
  3. Genellikle tekerlek biçiminde, üzerinde yemek de yenebilen ayaklı hamur tahtası
    • "Bir gün sofra masasının altına saklanmıştım da beni bir türlü bulamamıştın." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. Halı göbeğinde daire biçimindeki çiçekli bölüm
  5. Anüs
    • "Çocuğun sofrası dışarı fırlamış."

SOYUT

  1. [sıfat] Soyutlama ile elde edilen, varlığı duyularla algılanamayan, mücerret, somut karşıtı, abstre
    • "En soyut konuları çok çarpıcı somut örneklerle herkesin anlayacağı bir yalınlığa getirirdi." (Haldun Taner)
  2. Anlaşılması, kavranılması güç

SOLAK

  1. [sıfat] Genellikle sol elini kullanan (kimse)
  2. [isim] Yeniçeri Ocağının, padişahın gözeticiliğini yapan asker sınıfı

SOLUK

  1. [isim] Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes
    • "Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Soluk aldığı bile hissedilmiyor." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Çıkrıkçılar yokuşunu bir sincap çevikliğiyle tırmanır ve yokuşun üst başında soluk soluğa kalırdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Ben, Falih'in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celal'in yanında almıştım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Ciğerlere hava alıp verme
    • "Hem biraz soluk alırım hem de adamcağızın gönlünü almış olurum." (Sermet Muhtar Alus)
  3. Tarz
    • "Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler."

SOMUT

  1. [sıfat] Varlığı duyularla algılanabilen, müşahhas, konkre, soyut karşıtı
    • "Taş, su, hava somut birer varlıktır."
  2. [isim] Somut olan şey

SORUŞ
...
SOKUM

  1. [isim] Lokma
  2. Yufka ekmeğinden yapılan dürüm

SOLCU

  1. Sol görüşlü partilerin yandaşı olan (kimse)

SOMAK

  1. [isim] Hayvanlarda yüzün çıkıntılı ve az çok sivri olan ön bölümü

SORMA

  1. [isim] Sormak işi

SORUM

  1. [isim] Sorumluluk
    • "Başkalarının okuyacağı bir yazıyı yazarken o yazının bize ne türlü bir sorum yüklediğini hiçbir vakit hatırdan çıkarmamalıyız." (Orhan Veli Kanık)

SOMON

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Som (III)

SOYLU

  1. [sıfat] Doğuştan veya hükümdar buyruğuyla, bazı ayrıcalıklara sahip olan ve özel unvanlar taşıyan (kimse), asaletli, asil
    • "Soylu kişidir, iyi bir öğrenim görmüştür, zekidir, yeteneklidir." (Necati Cumalı)
  2. İyi tanınmış, köklü bir aileden gelen (kimse), necip, kişizade, asil
    • "İzmir'in varlıklı ve soylu ailelerinden birinin tek erkek çocuğu." (Tarık Buğra)
  3. Saygı uyandıran, yücelik taşıyan
    • "Japonların soylu ve çetin savaşçılık gururuna, bu eğiliş ağır geldi." (Falih Rıfkı Atay)
  4. Soyu iyi nitelikli olan, iyi cins soydan gelen (at vb.)

SOYKA

  1. [isim] Ölünün üzerinden çıkan giysi

SONUÇ

  1. [isim] Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice
    • "Her koşu beklenilmeyen, şaşırtıcı bir sonuç verebilirdi." (Necati Cumalı)
    • "Çalışmaları sonuç vermedi."
  2. Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey
    • "Sınav sonucu."
    • "Görüşmelerden sonuç alınamadı."
  3. Öz, özet
  4. Bir yarışmada, spor karşılaşmasında tarafların elde ettikleri puan, sayı, skor
  5. Yazının veya sözün bitim bölümü

SOMYA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Şilteyi taşımaya ve ona esneklik vermeye yarayan, yaylı kerevet
    • "Onu uyandıran hafif bir somya gıcırtısı olmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)

SONAT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir veya iki çalgı için yazılmış, üç veya dört bölümden oluşan müzik eseri

SORUN

  1. [isim] Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem
    • "İskemlesinde sıkıntıyla kıpırdanarak iç geçirdiğini duydum, sorun çıkarmaya başladığımı düşünüyordu." (Ahmet Ümit)
  2. Sıkıntı veren durum, dert

SORGU

  1. [isim] Sorma işi
    • "Soracakları varmış yıllardır sorarlar / Anlaşılan bu sorgu daha yıllarca sürecek." (Atilla İlhan)
    • "Hayalimde polislerin beni karakola sürüklediklerini ve sıkı bir sorguya çektiklerini görüyordum." (Halide Edip Adıvar)
  2. Ceza muhakemeleri usul kanununa göre, sanığın araştırma konusu olayla ilgili olarak yargıç karşısındaki beyanı, istintak

SOKRA

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Güverte döşemelerinde iki ağacın uç uca gelmesiyle oluşan aralık

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü