Sonunda sat olan 32 kelime var. SAT ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde sat olan kelimeler listesine ya da başında sat olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
MUHASSASAT, MUKADDESAT, MÜSELLESAT, TAHASSÜSAT
MÜESSESAT
TAHSİSAT, TEDRİSAT, TENKİSAT
HADİSAT, İKTİSAT, TESİSAT
ARASAT, BATSAT, BİLSAT, FIRSAT, MAKSAT, RUHSAT, SAMSAT, SÜRSAT, TUTSAT, YAPSAT
ALSAT, FESAT, HASAT, İFSAT, KESAT, MASAT, PUSAT, RASAT, VASAT, VÜSAT
USAT
A S T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AST, TAS
2 Harfli Kelimeler
AS, AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MUHASSASAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseye maaş, tayın vb. olarak verilmiş şeyler
-
Devlet bütçesinde devlet kuruluşları için ayrılmış para, ödenek
-
[isim]
Bir kimseye maaş, tayın vb. olarak verilmiş şeyler
- TAHASSÜSAT
- ...
- MÜSELLESAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Trigonometri
-
[isim]
Trigonometri
- MUKADDESAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kutsal sayılan inanç ve davranışlar
-
[isim]
Kutsal sayılan inanç ve davranışlar
- MÜESSESAT
- ...
- TEDRİSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öğretim
- "Tedrisatın yeniden nasıl düzenlenmesi, öğretmen kadrolarının nasıl güçlendirilmesi sorularını tartışıyorlar." (Haldun Taner)
-
[isim]
Öğretim
- TENKİSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Azaltmalar, eksiltmeler
-
[isim]
Azaltmalar, eksiltmeler
- TAHSİSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseye, bir kuruluş veya topluluğa ayrılmış para, ödenek
-
Bir işi gerçekleştirmek için ayrılmış para
- "Sonra tahsisat yoktur, gelecek sene bütçesine para konulacak diye bir lakırtı çıkardılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Bir kimseye, bir kuruluş veya topluluğa ayrılmış para, ödenek
- TESİSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belli bir işin sağlanmasına yardım eden araçların uygun yerlere döşenmesi veya döşenen bu araçların tümü, döşem
- "Kalorifer tesisatı."
-
[isim]
Belli bir işin sağlanmasına yardım eden araçların uygun yerlere döşenmesi veya döşenen bu araçların tümü, döşem
- HADİSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Olaylar, hadiseler
-
[isim]
Olaylar, hadiseler
- İKTİSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ekonomi
- "Biraz iktisat yapmaya mecburum." (Refik Halit Karay)
-
Tutum
-
[isim]
Ekonomi
- MAKSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İstenilen şey, amaç, gaye, erek
- "Bugün oraya gitmeden evvel, Maarif idaresine uğradım. Maksadım evrakı geriye almaktı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Hiçbir maksat gütmeyerek yaptığım bu ufak tefek hizmetler boşa gitti." (Reşat Nuri Güntekin)
- "İmzanın arkasına saklanan adam dost, düşman her kim olursa olsun maksat hasıl olmuştu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
İstenilen şey, amaç, gaye, erek
- BİLSAT
-
-
[isim]
Bilgileşim
-
[isim]
Bilgileşim
- YAPSAT
-
-
[isim]
Bina yapıp satma işi
- "Bir uygarlığın üzerine biz bir yapsat mimarisi kuruyorduk." (Selim İleri)
-
[isim]
Bina yapıp satma işi
- SÜRSAT
-
-
[isim]
Savaşa giden ordunun geçeceği yollar çevresindeki köylülerden savaş araç ve gereçlerini temin etmesi ve rayiç değeri üzerinden yiyecek satın alması
-
[isim]
Savaşa giden ordunun geçeceği yollar çevresindeki köylülerden savaş araç ve gereçlerini temin etmesi ve rayiç değeri üzerinden yiyecek satın alması
- RUHSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İzin, müsaade
-
İzin belgesi, ruhsatname
- "Belediye doktoru tarafından tasdik edilerek gömülmesine ruhsat verilir." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
İzin, müsaade
- FIRSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile
- "İnsan, dedim, kendine bir ad takmak fırsatını bin yılda bir ele geçiremez." (Memduh Şevket Esendal)
- "Fırsat bu fırsat deyip gelip görüyorlar, yiyip içiyorlar." (Burhan Felek)
- "Bir başka tanıdık kayığa daha rast gelerek ... görüşmeye fırsat buluyorlardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Evet mademki fırsat düşmüştü. Cesaretini göstermek lazımdı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile
- ARASAT
- ...
- SAMSAT
- ...
- TUTSAT
-
-
[isim]
Tutulu satış
-
[isim]
Tutulu satış