Sonunda s olan 3 harfli 38 kelime var. S harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde s harfi olan kelimeler listesine ya da başında s harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KES

  1. [isim] Genellikle yakmak için kullanılan iri saman

KAS

  1. [isim] Tellerden oluşan ve kasılarak vücut hareketlerini sağlayan organ ve bu organın telsi dokusu, adale
    • "Kol kasları. Kalp kası."

AKS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Dingil

HAS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Özgü, öze, mahsus
    • "Anadolu'nun yüksek yaylalarına has, sessiz, pussuz, boz renkli gecelerden biriydi." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Katışıksız, en iyi cinsten, saf
    • "Has gümüş."
  3. Hükümdara özgü olan
    • "Has ahır. Has bahçe."
  4. İyi nitelikleri kendinde toplamış olan (kimse)
  5. [isim] Başmaklık

FIS
...
PAS

  1. [isim] Su içinde ve nemli havada metallerin, özellikle demirin yüzeyinde oksitlenme sonucunda oluşan madde
    • "Kapılardan ve kilitlerden paslar dökülüyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bazı asalak mantarların çeşitli bitkilerde oluşturduğu portakal sarısı veya kahverengi lekeler
    • "Hokkaların içinde mürekkep kurumuş, kalemler pas tutmuştu." (Ercüment Ekrem Talu)
  3. Bu lekelerden ileri gelen bitki hastalığı
  4. Genellikle midenin bozulmasından ötürü dilin üzerinde oluşan beyaz tabaka, bar
    • "Hastanın dilindeki pas."

PES

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [ünlem] Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için veya birinin şaşkınlık veren davranışlarına karşılık olarak kullanılan bir söz

TIS

  1. [isim] Kaz, kedi, yılan vb.nin çıkardığı ses

YAS

  1. [isim] Ölüm veya bir felaketten doğan acı ve bu acıyı belirten davranışlar, matem
    • "Sen gitmezsen Ankara'da yas tutmazlar, demek dilimin ucuna kadar gelmişken tuttum." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Ben gittiğimde karısı hasta olduğu için kliniğe götürülmüş, hepsi onun yasını tutuyordu." (Falih Rıfkı Atay)

FAS
...
PİS

  1. [sıfat] Leke, toz veya kirle kaplı olan, kirli, iğrendirici, murdar, mülevves
  2. Kendinde pislik olan veya pislenmiş olan
    • "Lağım suları pistir."
  3. Beğenilmeyecek durumda olan, kötü, zararlı
    • "Şu pis dünyanın acılarında bile öyle bir tat var ki her şeye razıyım." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Çirkin, sevimsiz olan
    • "Demin o pis, ukala suratıyla sırıta sırıta yanıma yaklaştı." (Reşat Nuri Güntekin)
  5. Dinleyenleri utandıracak durumda olan (söz)
    • "Pis sözler."
  6. İçinden çıkılması çok güç, karışık
    • "Pis bir iş."

PUS

  1. [isim] Görüş uzaklığını çok azaltmayan bir tür hafif sis
    • "Ortalığa ilk pus düşer düşmez dönüş saatini sezmiş gibi köy yönüne geçti ve bekledi." (Abbas Sayar )
  2. Bazı meyvelerin üzerinde oluşan, zamk veya sakıza benzeyen madde
  3. Yaprakların üzerinde görülen, örümcek ağını andıran böcek veya kurt yuvası
  4. Ağaçların kütük ve dallarındaki yosun
  5. Bazen meme başında oluşan kabuk

İRS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kalıtım

TAS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.nden yapılmış kap
    • "Tası tarağı toplayıp ortalıktan usul usul tüyüyorsunuz." (Tomris Uyar)
  2. [sıfat] Bu kabın alacağı miktarda olan
    • "İki tas pirinç."
  3. Başa giyilen metal koruyucu
    • "Tulumbacılar yangınlarda başlarına kalaylı taslar giyerler." (Salâh Birsel)

CIS

  1. [ünlem] Çocukları ateşe ve tehlikeli şeylere karşı uyarırken söylenen bir söz

ONS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Fransa'da 30,59 gr, İngiltere'de 28,349 gr ağırlığında bir ağırlık ölçüsü birimi

POS

  1. [sıfat] Gür ve uzun (bıyık)

MUS
...
ÇİS

  1. [isim] Bazı bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli öz su, kudret helvası
    • "Çis, hekimlikte müshil olarak kullanılır."

SES

  1. [isim] Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün
    • "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Gülsüm bu fena muamelelere ses çıkarmazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Üç defa ses veren bir küçük çanın altından bahçeye girdiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Çardaktan kocasının sesini yükselterek söylediğini duyan kadın, kahve takımlarını alıp çıktı." (Necati Cumalı)
  2. Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda yaptığı titreşim
    • "Boğukluğu benim kulağıma da ürkütücü gelen bir sesle sordum." (Refik Halit Karay)
    • "Her biri bir türlü feryada başlar / Güller seda verir, bağlar ses verir." (Âşık Veysel)
  3. Duygu ve düşünce
    • "Gençliğin sesini duyuran başka bir dergide ..." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. Herhangi bir davranış, tutum karşısında uyanan ruhsal tepki
    • "Vicdanın sesi. Aklın sesi."
  5. Aralarında uyum bulunan titreşimler

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü