Başında s olan 4 harfli 150 kelime var. S harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde s harfi olan kelimeler listesine ya da sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında s bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SOLO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Bir kişi tarafından söylenen veya çalınan müzik parçası
- "Saksafoncu, saksafonun borusunu havalara kaldırarak sololar yapıyordu." (Çetin Altan)
-
[isim]
Bir kişi tarafından söylenen veya çalınan müzik parçası
- SLAV
- ...
- SALI
-
-
[isim]
Haftanın üçüncü günü, pazartesi ile çarşamba arasındaki gün
-
[isim]
Haftanın üçüncü günü, pazartesi ile çarşamba arasındaki gün
- SAGU
-
-
[isim]
Ağıt
-
[isim]
Ağıt
- SİMA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yüz (II)
- "Beni bu sima altında tanımazsın." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Kimse, insan, tip
- "Eski tanıdığımız simalar bize şimdi, ne kadar uzak görünüyorlar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Yüz (II)
- SENT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Doların yüzde biri değerinde para birimi
-
[isim]
Doların yüzde biri değerinde para birimi
- SÜET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Podösüet
-
[isim]
Podösüet
- SECİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nesirde yapılan uyak
-
[isim]
Nesirde yapılan uyak
- SLAP
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Büyük yassı parça
-
[isim]
Büyük yassı parça
- SIMA
-
-
[isim]
Sımak durumu veya biçimi
-
[isim]
Sımak durumu veya biçimi
- SUAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Soru
- "Hatıralarını anlattığı sırada Atatürk'e bir sual sormuştum." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Soru
- SAYA
-
-
[isim]
Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü
-
Gebe koyunların karnındaki yavru yüz günlük olduğunda çobanların yaptığı tören
-
Yayla ve kırlarda hayvanlar için yapılan üstü samanla örtülü yer
-
Kadın giysisi
-
İş önlüğü
- "Sırtına giymiş sıkma sayayı / Yedeğine almış ağca mayayı." (Halk türküsü)
-
[isim]
Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü
- SİLO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tahıl vb. ürünlerin korunduğu, saklandığı veya depolandığı, genellikle silindir biçiminde ambar
-
[isim]
Tahıl vb. ürünlerin korunduğu, saklandığı veya depolandığı, genellikle silindir biçiminde ambar
- SEFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma
- "Her şahsa kendi ismiyle sefa geldin derdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Şöyle bir iki parça, sağlam nevinden irat ve akar edinip efendi efendi yan gel, sefana bak." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Uzun yıllar cefasını çektiği Yokuş'un sefasını sürecekti artık." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Eğlence, zevk, neşe
- "Beni tam manasıyla mesut eden de asıl bu çeşit tatil sefalarıydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma
- SURA
-
-
[isim]
Yumuşak ince bir tür ipekli kumaş
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılmış olan
-
[isim]
Yumuşak ince bir tür ipekli kumaş
- SASI
-
-
[sıfat]
Küf ve çürük gibi kokan
-
Kokuşmuş
-
Tatsız
-
[sıfat]
Küf ve çürük gibi kokan
- SAKE
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Pirinçten yapılan bir tür Japon rakısı
-
[isim]
Pirinçten yapılan bir tür Japon rakısı
- SEZÜ
-
-
[isim]
Mantar meşesi
-
[isim]
Mantar meşesi
- SIRT
-
-
[isim]
Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm
- "Arabacı katırın sırtına binmiş." (Falih Rıfkı Atay)
- "Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe'nin sırtı yere gelmişti." (Halide Edip Adıvar)
- "Pardösüyü sırtıma geçirdim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Çelişki içinde konuşur ve sırtında yumurta küfesi olmadığından dün ak dediğine bugün rahatlıkla kara diyebilir." (Haldun Taner)
-
İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı
- "Batı âlemi Türkiye'den vazgeçemez, bizi yalnız bırakamaz, askerî ihtiyaçlarımıza sırt çeviremez..." (Talât Halman)
- "Sırtına bir şey almadan sokağa fırladı."
-
Kesici araçların kesmeyen kenarı
- "Bıçağın sırtı."
-
Dağların veya tepelerin üst bölümü
- "Beşiktaş sırtları pırıl pırıl, aradaki boğaz parçası masmaviydi." (Orhan Veli Kanık)
-
İnsanın üstü
- "Ona ikinci rastlayışımda sırtında bir pardösü vardı." (Haldun Taner)
-
Bir şeyin üstü, üst bölümü
-
Dikilmiş veya ciltlenmiş kitaplarda dikişin bulunduğu bölüm
-
[isim]
Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm
- SPAM
- ...