Başında söy olan 21 kelime var. Söy ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde söy olan kelimeler listesine ya da sonu söy ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında söy bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
SÖYLEMSEMEK, SÖYLENİLMEK, SÖYLEVCİLİK
SÖYLEMSEME, SÖYLENİLME
SÖYLENMEK, SÖYLEŞMEK, SÖYLETMEK
SÖYLEMEK, SÖYLENCE, SÖYLENİŞ, SÖYLENME, SÖYLENTİ, SÖYLEŞME, SÖYLETME, SÖYLEVCİ, SÖYLEYİŞ
SÖYLEME, SÖYLEŞİ
SÖYLEM, SÖYLEV
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SÖYLEVCİLİK
-
-
[isim]
Söylevci olma durumu
-
[isim]
Söylevci olma durumu
- SÖYLENİLMEK
-
-
[nsz]
Söylenmek
- "Bir aralık öyle söylenildi."
-
Herhangi biri söylenmek
- "Yabancıların önünde böyle ulu orta söylenilir mi?"
-
[nsz]
Söylenmek
- SÖYLEMSEMEK
-
-
[nsz]
Söyleniş özelliği taşımak
-
Söylemeye özen göstermek
-
[nsz]
Söyleniş özelliği taşımak
- SÖYLEMSEME
-
-
[isim]
Söylemsemek işi
-
[isim]
Söylemsemek işi
- SÖYLENİLME
-
-
[isim]
Söylenilmek işi
-
[isim]
Söylenilmek işi
- SÖYLEŞMEK
-
-
[nsz]
Karşılıklı konuşmak, hasbihâl etmek, sohbet etmek
- "Tanıdıklardan biri rast gelirse durup konuşmak, söyleşmek, dedikodu etmek de var." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir işin nasıl yapılması gerektiği konusunda konuşmak, müzakere etmek
-
[nsz]
Karşılıklı konuşmak, hasbihâl etmek, sohbet etmek
- SÖYLENMEK
-
-
[nsz]
Söyleme işi yapılmak
- "Suçluların ikisini de sağ bırakmayacağı söylenmekteydi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Kendi kendine konuşmak, kendi kendine bir şeyler söylemek
-
Çıkışmak, azarlamak, eleştirmek
- "Benim kırdığımı anlayınca bana söylenmeye başladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Sızlanmak, yakınmak
-
[nsz]
Söyleme işi yapılmak
- SÖYLETMEK
-
-
[-i]
Söylemesine yol açmak
-
Söylemek zorunda bırakmak, itiraf ettirmek
- "Öldüreceği, laf söyleteceği adamı diri diri fırına kor, gözünün önünde yakardı." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Söylemesine yol açmak
- SÖYLEVCİ
-
-
[isim]
Coşkulu ve güzel konuşan, hitabede bulunan kimse
- "İttihat ve Terakki'nin en iyi söylevcisi odur." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Coşkulu ve güzel konuşan, hitabede bulunan kimse
- SÖYLEYİŞ
-
-
[isim]
Bir kelimenin ses, hece, ton ve vurgu bakımından söylenme biçimi, söyleniş, sesletim, telaffuz
-
[isim]
Bir kelimenin ses, hece, ton ve vurgu bakımından söylenme biçimi, söyleniş, sesletim, telaffuz
- SÖYLENCE
-
-
[isim]
Efsane
-
[isim]
Efsane
- SÖYLENTİ
-
-
[isim]
Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet, şayia
- "Önce kulaktan kulağa fısıldanan bu söylentilerin meclis kürsülerinde açıkça ifade edildiği oluyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet, şayia
- SÖYLETME
-
-
[isim]
Söyletmek işi
-
[isim]
Söyletmek işi
- SÖYLEŞME
-
-
[isim]
Söyleşmek işi
-
[isim]
Söyleşmek işi
- SÖYLENME
-
-
[isim]
Söylenmek işi
-
[isim]
Söylenmek işi
- SÖYLENİŞ
-
-
[isim]
Söyleyiş, telaffuz
-
[isim]
Söyleyiş, telaffuz
- SÖYLEMEK
-
-
[-i]
Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak
- "Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Bir vakitler aralarında su sızmayan hatun kişiler şimdi birbirlerini çekemiyorlar, birbirlerinin arkasından söylemediklerini bırakmıyorlardı." (Haldun Taner)
-
Bir düşünceyi ileri sürmek, ortaya atmak
- "Hececiler kendilerinden sonra yeni bir edebî neslin yetişmediğini söylüyorlar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yapılmasını istemek
- "Biraz sonra nazırın yine beni istediğini söylediler." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Türkü, şarkı vb. okumak
- "Kanto söyler gibi hareketler ve taklitlerle söylediği şarkılar pek eğlenceli şeylerdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Yazmak, düzmek
- "Şiir söylemek."
-
[-e]
Haber vermek
- "Benim burada nasıl yaşadığımı görenler gidip babama da söylerler." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[-i]
Önceden bildirmek, tahmin etmek
- "Bir değil iki tane olduğunu size söylemiştim." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Herhangi bir şeyi bildirmek, anlatmak, demek istemek, hatırlatmak
- "Ne söyler bu türküler / Ay karanlık gecelerde yüzen gemiler." (Necati Cumalı)
-
[-i]
Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak
- SÖYLEME
-
-
[isim]
Söylemek işi
- "O zamana kadar hamallık, boyacılık, müvezzilik ve söylemesi ayıp hırsızlık yapmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Söylemek işi
- SÖYLEŞİ
-
-
[isim]
Arkadaşça, dostça karşılıklı konuşma, hasbihâl, sohbet
- "Rakısından mı, mezesinden mi yoksa söyleşilerin bal kıvamı kazanıp tatlı tatlı ağdalaşmasından mı, nedense." (Atilla İlhan)
-
Belli bir konuda alanla ilgili kişilerin katıldığı bilgilendirme toplantısı
-
Bir bilim veya sanat konusunu, konuşmayı andıran biçimde inceleyerek anlatan edebiyat türü, sohbet
-
[isim]
Arkadaşça, dostça karşılıklı konuşma, hasbihâl, sohbet
- SÖYLEM
-
-
[isim]
Söyleyiş, söyleniş, sesletim, telaffuz
-
Kalıplaşmış, klişeleşmiş söz, ifade
-
Bir veya birçok cümleden oluşan, başı ve sonu olan bildiri, tez
-
[isim]
Söyleyiş, söyleniş, sesletim, telaffuz