Sonunda ri olan 4 harfli 24 kelime var. Rİ ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ri olan kelimeler listesine ya da başında ri olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇERİ
-
-
[isim]
Asker
-
[isim]
Asker
- GERİ
-
-
[isim]
Arka, bir şeyin sonra gelen bölümü, art, alt taraf, ileri karşıtı
- "Amerikan barın gerisinden işaret eden barmen seslendi." (Necati Cumalı)
- "Arada gelenlerin çoğu kapıdan bakıp oturmadan geri dönüyorlardı." (Necati Cumalı)
- "İşler günden güne geri gidiyor."
- "Eteğim gayet fena olmuş, terziye geri gönderdim." (Mahmut Yesari)
-
Son, sonuç
- "Sen gerisini düşünme."
- "Koltuğu biraz geri al."
- "Oğlunun hiçbir dileğini geri çevirmezmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir şeyin sona kalan bölümü
- "Yazının gerisi yarın yayımlanacak."
-
Geçmiş, mazi
- "Artık geride özleyeceğim hiçbir şey yok." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Hayvanda boşaltım organının dışı
-
[sıfat]
Eksik gösteren (saat)
- "Bu saat beş dakika geridir."
-
[sıfat]
Aptal, anlayışsız
-
[sıfat]
Benzerlerine ayak uydurup ilerleyememiş, gelişememiş
- "Geri düşünce. Geri adam."
-
[zarf]
Geriye doğru
- "Bağına, bahçene, suyuna, toprağına veda ederek geri gidiyorum." (Falih Rıfkı Atay)
-
[ünlem]
"Geri dön, geri git!" anlamında bir söz
-
[isim]
Arka, bir şeyin sonra gelen bölümü, art, alt taraf, ileri karşıtı
- BERİ
-
-
[isim]
Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı
- "Biraz beriye geliniz."
-
[sıfat]
Bu uzaklıkta bulunan
- "Ağaçlardan, karanlığın beri tarafına doğru bir nehir akışı var." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[edat]
-den bu yana
- "Kar sabahtan beri yağmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı
- DERİ
-
-
[isim]
İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten
- "Bütün kemikleri, ince bir deri altında birer birer sayılıyordu." (Peyami Safa)
- "Bu efendi, derisi kemiklerine yapışmış, gözleri çukura kaçmış, hastaneye yatırılacak kılığa girmişti." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Bu tabakadan yapılmış
- "Üstünde yine o siyah deri pardösüsü, kolunda siyah deri çantası." (Necati Cumalı)
-
İşlenerek kullanılır duruma getirilmiş hayvan postu
- "Tefecilerin eline düşerse derisini yüzerler."
-
Soyulmadan yenen yemişlerin ince kabuğu veya soyulan yemişlerde kabuk altındaki zar
-
[isim]
İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten
- JÜRİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Seçiciler kurulu
-
Hakem heyeti
-
[isim]
Seçiciler kurulu
- BARİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Hiç olmazsa, hiç değilse, o hâlde, öyleyse
- "Hepsini at bir yana / Bari o günlerin bana / Şiirini söyle tatlı su." (Mustafa Seyit Sutüven)
-
[ünlem]
Keşke
- "Bari bir tatlı dili olsa..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[zarf]
Hiç olmazsa, hiç değilse, o hâlde, öyleyse
- EĞRİ
-
-
[sıfat]
Doğru veya düz olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpık, münhani, doğru karşıtı
- "Eğri bir yol."
-
Yay gibi kavislenmiş, eğmeçli, mukavves
- "Eğri kılıç."
-
Yatay veya düşey olmayan, bütünüyle bir yana eğilmiş bulunan, eğik, mail
- "Eğri bir masa."
-
[zarf]
Yanlış bir biçimde
- "Gazetecilik bu oğlum, eğri, doğru yazılıp çıkmalı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Bir olayın şiddetindeki azalış ve çoğalışları gösteren çizgi
- "Sıcaklık eğrisi. Hava nemi eğrisi."
-
[isim]
Doğru veya düz olmayan çizgi, yüzey
-
[sıfat]
Doğru veya düz olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpık, münhani, doğru karşıtı
- KARİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Okuyucu, okur
- "Gözümle görür, kulağımla işitir, karilerime doğrusunu bildirirdim." (Refik Halit Karay)
-
Kur'an'ı kurallarına uygun bir biçimde okuyan kimse
-
[isim]
Okuyucu, okur
- ITRİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Itırlı, kokulu
-
[sıfat]
Itırlı, kokulu
- SARİ
-
-
[isim]
Hint kadınlarına özgü giysi
-
Bu giysinin yapıldığı kumaş
- "Sari denir kumaşa bürünen, ayağı bilezikli ve burunları incili veya mücevherli kadınlar..." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Hint kadınlarına özgü giysi
- ŞERİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Şeriatla ilgili
-
[sıfat]
Şeriatla ilgili
- HURİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cennette yaşadığına inanılan kız
- "Aydan arıdır yüzleri / Misk amberdir sözleri / Cennette huri kızları." (Yunus Emre)
-
[isim]
Cennette yaşadığına inanılan kız
- CARİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Geçerli olan, yürürlükte olan
- "Memlekette bu konunun hükmü hâlâ caridir."
-
Akan
-
[sıfat]
Geçerli olan, yürürlükte olan
- PERİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Doğaüstü güçleri olduğuna inanılan, hayal ürünü varlık
- "Cinden, periden, umacıdan çok korkardım." (Halide Edip Adıvar)
-
Çok güzel, alımlı, becerikli kadın
-
[isim]
Doğaüstü güçleri olduğuna inanılan, hayal ürünü varlık
- BİRİ
-
-
[zamir]
Bir tanesi
- "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bilinmeyen bir kimse
- "İhtimal hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Yüklem durumunda olan bir ad tamlamasının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatan bir söz
- "Kendisi vaktiyle arabacının biri idi."
-
[zamir]
Bir tanesi
- FERİ
- ...
- DİRİ
-
-
[sıfat]
Yaşamakta olan, yaşayan, canlı, ölü karşıtı
- "Senin ölün değil, bana dirin lazım." (Ömer Seyfettin)
-
Güçlü, zinde
- "Diri bir adam."
- "Pirinçler biraz diri kalmış."
-
Solmamış, pörsümemiş
- "Diri çiçek. Diri yaprak."
-
Gereği kadar pişmemiş
-
[sıfat]
Yaşamakta olan, yaşayan, canlı, ölü karşıtı
- ASRİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çağdaş
-
[sıfat]
Çağdaş
- MİRİ
- ...
- VERİ
-
-
[isim]
Bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öge, muta, done
- "İstatistik veriler."
-
Bir sanat eserine veya bir edebî esere temel olan ana ilkeler
- "Bir romanın verileri."
-
Bilgi, data
-
Bir problemde bilinen, belirtilmiş anlatımlardan bilinmeyeni bulmaya yarayan şey
-
Olgu, kavram veya komutların, iletişim, yorum ve işlem için elverişli biçimli gösterimi
-
[isim]
Bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öge, muta, done