Başında ok olan 7 harfli 26 kelime var. Ok ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ok olan kelimeler listesine ya da sonu ok ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ok bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- OKURLUK
- ...
- OKŞATMA
-
-
[isim]
Okşatmak işi veya durumu
-
[isim]
Okşatmak işi veya durumu
- OKUYUCU
-
-
[isim]
Sürekli olarak gazete, dergi vb. okuyan, okur, kari
- "Sevgili okuyucularım, hepinize şen, mesut, kısmetli ve bereketli yıllar dilerim." (Burhan Felek)
-
Şarkıcı
-
Türkücü
-
Düğüne çağrı yapan kimse
-
[isim]
Sürekli olarak gazete, dergi vb. okuyan, okur, kari
- OKARİNA
- ...
- OKLAMAK
-
-
[nsz]
Ok gibi fırlamak
-
[-i]
Okla vurmak
-
[nsz]
Ok gibi fırlamak
- OKRAMAK
-
-
[nsz]
Acıkmış, susamış olan at yiyecek veya su gördüğü zaman kişnemek
-
[nsz]
Acıkmış, susamış olan at yiyecek veya su gördüğü zaman kişnemek
- OKSALAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Billurları idrarda bulunabilen ve idrar yolunda taş yapan kalsiyum oksalatın kısa biçimi
-
[isim]
Billurları idrarda bulunabilen ve idrar yolunda taş yapan kalsiyum oksalatın kısa biçimi
- OKULDAŞ
-
-
[isim]
Okul arkadaşı
-
[isim]
Okul arkadaşı
- OKUTMAK
-
-
[-i]
Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak
-
[nsz]
Okuma işini yaptırmak
- "Kumandan paşaya bu akşam şiir okutmak istiyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Ders vermek, bir konu üzerinde yetiştirmek
- "Lisede İngilizce okutuyor."
-
Satarak elinden çıkarmak
- "Bana iki sandık çay verdi. Bunları al okut! dedi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak
- OKKALIK
-
-
[sıfat]
Herhangi bir okka ağırlığında veya oylumunda olan
- "Açlık, sıcak, ihtiyarlık üç bin okkalık bir yük gibi sırtına çökmüştü." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Herhangi bir okka ağırlığında veya oylumunda olan
- OKSİJEN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 8, atom ağırlığı 16 olan, hidrojenle birleşerek suyu oluşturan, rengi, kokusu ve tadı olmayan, havada beşte bir oranında bulunan bir gaz, müvellidülhumuza (simgesi O)
-
[isim]
Atom numarası 8, atom ağırlığı 16 olan, hidrojenle birleşerek suyu oluşturan, rengi, kokusu ve tadı olmayan, havada beşte bir oranında bulunan bir gaz, müvellidülhumuza (simgesi O)
- OKŞANMA
-
-
[isim]
Okşanmak işi
-
[isim]
Okşanmak işi
- OKUNMAK
-
-
[nsz]
Okuma işine konu olmak
- "Sokak kapısını çalarken akşam ezanı okunuyordu." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Okunulmak
-
Belli olmak, açıkça görünmek
- "Bütün söyleyecekleri yüzünden okunuyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Davet edilmek, çağrılmak
-
[nsz]
Okuma işine konu olmak
- OKAZYON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Fırsat
-
[sıfat]
Kelepir
- "İlk zamanlar bilseniz ne okazyon şeyler düşüyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Fırsat
- OKÇULUK
-
-
[isim]
Ok yapma veya satma işi
-
Ok ve yay kullanılarak yapılan spor
-
[isim]
Ok yapma veya satma işi
- OKŞAYIŞ
-
-
[isim]
Okşama işi veya biçimi
- "Orada sıcak alna latif bir serinlik veren bir okşayış meltemi eser." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Okşama işi veya biçimi
- OKYANUS
-
Kelime Kökeni : Yunanca
-
[isim]
Kıtaları birbirinden ayıran engin, açık deniz, ana deniz, umman
- "Atlas Okyanusu. Hint Okyanusu."
-
[isim]
Kıtaları birbirinden ayıran engin, açık deniz, ana deniz, umman
- OKSİTLİ
- ...
- OKUTMAN
-
-
[isim]
Üniversitede yabancı dil, Türkçe ve inkılap tarihi gibi ortak, zorunlu dersleri öğretmek için görevlendirilen, uygulamalı çalışmaları yöneten öğretim elemanı, lektör
-
[isim]
Üniversitede yabancı dil, Türkçe ve inkılap tarihi gibi ortak, zorunlu dersleri öğretmek için görevlendirilen, uygulamalı çalışmaları yöneten öğretim elemanı, lektör
- OKSİYÜR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sivrikuyruk
-
[isim]
Sivrikuyruk