Başında o olan 6 harfli 148 kelime var. O harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde o harfi olan kelimeler listesine ya da sonu o harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında o bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- OKLAVA
-
-
[isim]
Hamur açmakta kullanılan silindir biçiminde uzunca, ince değnek
- "Yufkacılar burada açarlar, koskocaman oklavalarla." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Hamur açmakta kullanılan silindir biçiminde uzunca, ince değnek
- OKKALI
-
-
[sıfat]
Kiloca fazla olan, ağır çeken
- "... ablak yüzlü, okkalı bir adamdı nazır hazretleri." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Çok, fazla
- "Müfettiş Bey, öncekilerden çok daha okkalı bir yudum içti." (Tarık Buğra)
-
Ağır
- "Önce Bekir'in omzuna okkalı bir sille indirdi." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Kiloca fazla olan, ağır çeken
- OKUMAK
-
-
[-i]
Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak bunu sessizce çözümleyip anlamak veya aynı zamanda seslere çevirmek
- "Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu." (Falih Rıfkı Atay)
- "Gerçi her gece yatmadan evvel okuyup üflerse de çok geçmeden yine uyanır ve kalkardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[nsz]
Yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek
- "Gazete bile okumak istemiyorum." (Burhan Felek)
-
[nsz]
Bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek
- "Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Şarkı, türkü, şiir vb.ni sesli olarak veya ezgi ile söylemek
- "Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Bir şeyin anlamını çözmek
- "Şifre okumak."
-
Hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek
-
Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak
- "Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melalinde aşkının matemini okumayayım, diye mi?" (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Sövmek, küfretmek
-
Bir yere çağırmak, davet etmek, okuntu göndermek
-
[-i]
Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak bunu sessizce çözümleyip anlamak veya aynı zamanda seslere çevirmek
- OLİVİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sarımsı yeşil renkli, cam parıltılı, magnezyum ve demirli silikat, peridot
-
[isim]
Sarımsı yeşil renkli, cam parıltılı, magnezyum ve demirli silikat, peridot
- OOSFER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yumurta hücresi
-
[isim]
Yumurta hücresi
- ODUNCU
-
-
[isim]
Odun kesen veya satan kimse
-
[isim]
Odun kesen veya satan kimse
- OYMALI
-
-
[sıfat]
Oymaları bulunan, oymalarla süslenmiş olan
- "Anasını yanındaki oymalı, yaldızlı kanepeye oturttu." (Reşat Enis)
-
[sıfat]
Oymaları bulunan, oymalarla süslenmiş olan
- OKULLU
-
-
[isim]
Bir okula devam eden kimse, öğrenci
-
[isim]
Bir okula devam eden kimse, öğrenci
- OTONOM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Özerk, muhtar
- "Bu otonom bölgelerde Zeta, 1040'ta Bizans'a karşı isyan ederek yarım asır mücadeleden sonra ikinci Sırp devleti vücuda geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Özerk, muhtar
- OTOKAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Toplu geziler için yapılmış büyük otobüs
-
[isim]
Toplu geziler için yapılmış büyük otobüs
- OYULMA
-
-
[isim]
Oyulmak işi
-
[isim]
Oyulmak işi
- OKLAMA
-
-
[isim]
Oklamak işi veya durumu
-
Hedef noktaları dairesel olarak belirlenmiş nişan tahtasına küçük okların atılmasıyla oynanan bir tür oyun
-
[isim]
Oklamak işi veya durumu
- ONEJİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hidratlı doğal oksit
-
[isim]
Hidratlı doğal oksit
- OBUACI
-
-
[isim]
Obua çalan kimse
-
[isim]
Obua çalan kimse
- OKUTMA
-
-
[isim]
Okutmak işi
- "Ertesi gün, onu okutmaya başlayacağını, adam edeceğini müjdeledi." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Okutmak işi
- OTOBAN
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Otoyol
-
[isim]
Otoyol
- OTOPSİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ölüm sebebini belirlemek amacıyla bir cesedi inceleme işi, ölü açımı
-
[isim]
Ölüm sebebini belirlemek amacıyla bir cesedi inceleme işi, ölü açımı
- OYUNCU
-
-
[isim]
Herhangi bir oyunda oynayan kimse
- "Oyuncuları meydana çağırıyor ve düdüğümü çalıyorum." (Peyami Safa)
-
Sinema, perde veya bir gösteride rol alan sanatçı, aktör, aktris
- "Hiç kibar sınıfından, asilzade bir gencin oyuncu olduğunu gördünüz mü?" (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Oyunu seven
- "Oyuncu kedi."
-
[sıfat]
Düzenci, hileci
-
[sıfat]
Çok oyun yapan, oyundan oyuna geçen (kimse)
- "Oyuncu bir pehlivan."
-
[isim]
Herhangi bir oyunda oynayan kimse
- OLUŞMA
-
-
[isim]
Oluşmak işi, teşekkül
-
[isim]
Oluşmak işi, teşekkül
- OTORAY
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ray üzerinde işleyen motorlu taşıma aracı
-
[isim]
Ray üzerinde işleyen motorlu taşıma aracı