Başında o olan 6 harfli 148 kelime var. O harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde o harfi olan kelimeler listesine ya da sonu o harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında o bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- OFLAMA
-
-
[isim]
Oflamak işi
-
[isim]
Oflamak işi
- OKUMAK
-
-
[-i]
Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak bunu sessizce çözümleyip anlamak veya aynı zamanda seslere çevirmek
- "Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu." (Falih Rıfkı Atay)
- "Gerçi her gece yatmadan evvel okuyup üflerse de çok geçmeden yine uyanır ve kalkardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[nsz]
Yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek
- "Gazete bile okumak istemiyorum." (Burhan Felek)
-
[nsz]
Bir konuyu öğrenmek için okulda, bir öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek
- "Çabuk dil öğrenmedi, okumak istemedi." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Şarkı, türkü, şiir vb.ni sesli olarak veya ezgi ile söylemek
- "Salon boşalmaya başladı, biz şiirler okuyup dinliyoruz." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Bir şeyin anlamını çözmek
- "Şifre okumak."
-
Hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek
-
Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak
- "Yüzünü benden saklıyor. Niçin? Çehresinde, melalinde aşkının matemini okumayayım, diye mi?" (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Sövmek, küfretmek
-
Bir yere çağırmak, davet etmek, okuntu göndermek
-
[-i]
Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak bunu sessizce çözümleyip anlamak veya aynı zamanda seslere çevirmek
- OTUZAR
-
-
[sıfat]
Otuz sayısının üleştirme biçimi, her defasında otuzu bir arada, her birine otuz
-
[sıfat]
Otuz sayısının üleştirme biçimi, her defasında otuzu bir arada, her birine otuz
- ODACIK
-
-
[isim]
Küçük oda
- "Babadan kalma bu arsaya önce dört duvar örüp bir odacık yapıvermişti." (Reşat Enis)
-
[isim]
Küçük oda
- OYUNTU
-
-
[isim]
Oyulmuş bölüm
- "Ceketin kol oyuntusu iyi açılmamış."
-
Oyuk, çukur
-
[isim]
Oyulmuş bölüm
- OTOGAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şehirler arası çalışan motorlu taşıtların yolcularını aldıkları ve indirdikleri yer, garaj
-
[isim]
Şehirler arası çalışan motorlu taşıtların yolcularını aldıkları ve indirdikleri yer, garaj
- ORANLA
-
-
[zarf]
Herhangi bir şeye göre, herhangi bir şeyle kıyaslayarak, nispeten
- "Kahve caddeye oranla azıcık geride, bir bahçe içinde." (Salâh Birsel)
-
[zarf]
Herhangi bir şeye göre, herhangi bir şeyle kıyaslayarak, nispeten
- ORDULU
- ...
- ONAŞMA
-
-
[isim]
Onaşmak durumu
-
[isim]
Onaşmak durumu
- OZONLU
- ...
- OTLAMA
-
-
[isim]
Otlamak işi
-
[isim]
Otlamak işi
- ONUNCU
-
-
[sıfat]
On sayısının sıra sıfatı, sırada dokuzuncudan sonra gelen
-
[sıfat]
On sayısının sıra sıfatı, sırada dokuzuncudan sonra gelen
- OTARSİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir ülkede ekonomik alandaki gereksinimleri kendi kendine karşılamaya yönelen tutum
-
[isim]
Bir ülkede ekonomik alandaki gereksinimleri kendi kendine karşılamaya yönelen tutum
- ORKİDE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Salepgillerden, çiçeklerinin güzelliği dolayısıyla camekânlarda yetiştirilen birtakım bitki türlerinin ortak adı
-
[isim]
Salepgillerden, çiçeklerinin güzelliği dolayısıyla camekânlarda yetiştirilen birtakım bitki türlerinin ortak adı
- ODUNCU
-
-
[isim]
Odun kesen veya satan kimse
-
[isim]
Odun kesen veya satan kimse
- OTOLİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İşitme taşı
-
[isim]
İşitme taşı
- OKULLU
-
-
[isim]
Bir okula devam eden kimse, öğrenci
-
[isim]
Bir okula devam eden kimse, öğrenci
- ORGAZM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Cinsel uyarım ve zevkin en yüksek noktası
-
[isim]
Cinsel uyarım ve zevkin en yüksek noktası
- OTORAY
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ray üzerinde işleyen motorlu taşıma aracı
-
[isim]
Ray üzerinde işleyen motorlu taşıma aracı
- OLAĞAN
-
-
[sıfat]
Sık sık olan, olagelen, doğal, tabii, olmadık karşıtı
- "Dilimizi doğru yazmak, doğru konuşmak olağan değil, ulusal bir görevdir." (Tarık Buğra)
-
Alışılmış olan, normal
- "Mutluluğa, bolluğa alışmayacak, bunları olağan görmeyecek insan yoktur." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Sık sık olan, olagelen, doğal, tabii, olmadık karşıtı