Başında o olan 4 harfli 73 kelime var. O harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde o harfi olan kelimeler listesine ya da sonu o harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında o bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ORAL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Ağızcıl
  2. Sözlü
  3. [zarf] Ağız yoluyla
  4. Söze dayanan

ORUÇ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Tanrı'ya ibadet amacıyla yeme, içme vb. şeylerden belli bir süre veya biçimlerde kendini alıkoyma
    • "Eh, biz her vakit duamızı, orucumuzu eksik etmeyiz, çok şükür!" (Necati Cumalı)
    • "Akşam Rabia ile beraber oruç bozuyor, iftar ediyoruz." (Halide Edip Adıvar)
    • "Bütün sene cumadan gayri günlerde oruç tutarım." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Çok sevilen veya istenen şeylerden uzak durma
    • "Ayıplama kardeş, üç gündür lakırtı orucundayım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

OBJE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Nesne
    • "Şimdi bunlar sırf müzelik birer obje olarak duruyorlar." (Haldun Taner)

OTAĞ

  1. [isim] Büyük ve süslü çadır, çerge

OYUM

  1. [isim] Oyma işi
    • "Tünel açmak için bu dağın oyumu iki ay sürdü."

OKKA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] 1,282 kg veya 400 dirhemlik ağırlık ölçüsü birimi, kıyye
    • "Beş okka şekeri tam on gün idare ettik." (Aka Gündüz)
    • "Eğer gözünü açmaz, bu kör dövüşüne bir nihayet vermezsen muhakkak okkanın altına gidersin." (Reşat Nuri Güntekin)

ONUM

  1. [isim] Kötü bir durumdan kurtulma

ODAK

  1. [isim] Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer, mihrak
  2. Herhangi bir düşüncede, nitelikte olan kimselerin kaynağı veya bir şeyin toplandığı, yoğunlaştığı yer, mihrak
    • "Herkesin ilgisini çeken bir odak olmaktan mutluluk duyardı." (Muzaffer Uyguner)

OZAN

  1. [isim] Sazla şiirler söyleyen halk şairi, âşık
    • "Oralarda âşıklar, halkı coşturmak için ozanların kopuzlarını çalıyorlar." (Orhan Seyfi Orhon)
  2. Şiir yazan kimse, şair

OTEL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yolcu ve turistlere geceleme imkânı sağlamak, bunun yanında yemek, eğlence vb. hizmetleri sunmak amacıyla kurulmuş işletme
    • "Beyoğlu civarında bir otelde yatmıştım." (Sait Faik Abasıyanık)

ONAM
...
OPAK
...
ORTA

  1. [isim] Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer
    • "Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Herhangi bir taşralı kızın artık saklı kalma olasılığı ortadan kalkmış oluyordu." (Murathan Mungan)
    • "Böylelerinin kirayı biriktirdikten sonra bir para vermeden ortadan sır olanları çoktur." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "İşte bu söz üzerinedir ki Servet Bey, apartmana çıkmak emelini ciddi bir tasavvur hâlinde ortaya atmıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre
    • "Yılın ortası. Haftanın ortası. Günün ortası. Kışın ortası."
    • "Önemli olan, kötülüğü iyilikle beraber ortadan kaldırmaktır." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Ses duyan kız günün birinde ortadan kayboldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Ve yarından itibaren kılıcım -yani kalemim- elimde ortaya atılacaktım." (Ömer Seyfettin)
  3. Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm
    • "Seccadesini ortasından kesip ikiye böldüler." (Ömer Seyfettin)
    • "Mithat Paşa ve emsalini ortadan kaldırmak için ..." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Eski, büyük teşrifat kayıkları ortadan kalkmışsa da yine iki, üç çifte kayıklara rast gelinirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  4. İyi ile kötü arasındaki durum
  5. Öğretimde, öğrencinin değerlendirilmesinde geçer not ile iyi arasındaki derece
    • "Orta ile geçti."
  6. [sıfat] Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen
  7. [sıfat] Her iki yanında kendi türünden aynı nitelikte nesneler, durumlar bulunan
    • "Hademe orta bölmeyi açmak üzere koştu." (Refik Halit Karay)
  8. [sıfat] İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat
  9. Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer
  10. Orantı
  11. Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş
    • "Aut çizgisinden nefis bir orta..." (Haldun Taner)
  12. Yeniçeri Ocağında tabur

OLAY

  1. [isim] Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka
    • "O olaydan sonra bir daha yalnız kalmamıştık onunla." (Necati Cumalı)
    • "Hınzır sıfır, sağda da olsa solda da olsa olaylar yaratıyor." (Aydın Boysan)
  2. Önemli tarihsel olgu, fenomen
    • "Nötron bombası günümüzün olayıdır."

OPAL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Silisin hidratlı ve jelatinli bütün türlerini kapsayan değerli bir mineral, panzehir taşı
  2. İnce, düzgün dokunmuş pamuklu kumaş

OYUK

  1. [isim] Oyulmuş, içi boş ve çukur olan yer
    • "Birbirine karışmış nal oyuklarından gündüz beş on kişilik bir devriyenin geçip gittiği anlaşılıyordu." (Falih Rıfkı Atay)

ONCA

  1. [sıfat] O kadar, o denli
    • "Koca Yusuf onca atın içinden üç at seçememişti." (Yahya Kemal)
  2. [zarf] Ona göre, onun düşüncesine göre
    • "Onca yapılacak şey bir gelin entarisi, iki sofra da yemek..." (Memduh Şevket Esendal)

OLEY
...
OTLU

  1. [sıfat] Otu olan
    • "Ona çok güzel, sulak, otlu bir ova buldum." (Yahya Kemal)

OYUN

  1. [isim] Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence
    • "Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur."
    • "Ömer de bizimle idi ama oyunumu bozacağı için sana yüzünü göstermemiştim." (Refik Halit Karay)
    • "Millî takım güzel bir oyun çıkardı."
    • "Kendisine oyun ettim diye, benden kuşkulandığı hâlde gene bana başvuruyor." (Osman Cemal Kaygılı)
  2. Kumar
    • "Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar." (Peyami Safa)
  3. Şaşkınlık uyandırıcı hüner
    • "Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu."
  4. Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi
  5. Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü
    • "Zeybek oyunu."
    • "Büyük annem yeni dansları eski kabakçı Arapların oyunu kadar bile güzel bulmuyor." (Halide Edip Adıvar)
  6. Seslendirilmek veya sahnede oynanmak için hazırlanmış eser, temsil, piyes
  7. Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma
    • "Olimpiyat oyunları. Akdeniz oyunları."
  8. Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket
  9. Teniste, tavlada taraflardan birinin belirli sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç
  10. Hile, düzen, desise, entrika
    • "Atatürk hiçbir zaman onların oyununa kanmış değildir." (Haldun Taner)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü