Sonunda nç olan 62 kelime var. NÇ ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde nç olan kelimeler listesine ya da başında nç olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
CİHARIPENÇ
HINCAHINÇ
GEPEGENÇ
DİPDİNÇ, GEPGENÇ, KISKANÇ, KORKUNÇ, SATRANÇ, ŞATRANÇ, TİKSİNÇ
ALDANÇ, BASINÇ, BİLİNÇ, BOĞUNÇ, DALINÇ, DAYANÇ, DİRENÇ, GÖNENÇ, GÜLÜNÇ, GÜVENÇ, İĞRENÇ, İLGİNÇ, İSPENÇ, İSTENÇ, KAKINÇ, KASINÇ, KAZANÇ, KIVANÇ, KULUNÇ, NARENÇ, PİRİNÇ, SAPINÇ, SEVİNÇ, TURUNÇ, ÜRKÜNÇ, USTUNÇ, YALINÇ
AVUNÇ, EDİNÇ, ERİNÇ, EZİNÇ, İLENÇ, İNANÇ, ÖDÜNÇ, ÖVÜNÇ, ÖZENÇ, USANÇ, ÜŞENÇ, UTANÇ, ÜZÜNÇ
DİNÇ, GENÇ, GÖNÇ, HINÇ, KONÇ, LİNÇ, PANÇ, PENÇ, PUNÇ, TUNÇ, VİNÇ
İNÇ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CİHARIPENÇ
- ...
- HINCAHINÇ
-
-
[sıfat]
Dopdolu
-
Ağzına kadar, tıka basa dolu olarak
- "Kaldıkları otelin karşısındaki kahve her gece hıncahınç dolu." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Dopdolu
- GEPEGENÇ
-
-
Gepgenç, pek genç
-
Gepgenç, pek genç
- KISKANÇ
-
-
[sıfat]
Kıskanma huyunda olan (kimse), günücü, hasetçi, hasut
- "İlk tanıştığımız günlerde ben kıskanç ve fenaydım." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Kıskanma huyunda olan (kimse), günücü, hasetçi, hasut
- TİKSİNÇ
-
-
[sıfat]
Tiksinilen
-
[sıfat]
Tiksinilen
- GEPGENÇ
-
-
[sıfat]
Çok genç
- "Ölüm bu gepgenç, bu dipdiri insanı yatağında değil, bir kapı önünde ayakta aldı götürdü." (Haldun Taner)
-
[zarf]
Çok genç olarak, çok gençken
- "Gepgenç öldü."
-
[sıfat]
Çok genç
- DİPDİNÇ
-
-
[sıfat]
Çok sağlıklı, çok canlı
-
[sıfat]
Çok sağlıklı, çok canlı
- SATRANÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İki kişi arasında altmış dört kareli bir tahta üzerinde değerleri ve adları değişik olan on altışar siyah ve beyaz taşlarla oynanan bir oyun
- "İki kişiyi birden satrançta mat ettim." (Aka Gündüz)
-
[isim]
İki kişi arasında altmış dört kareli bir tahta üzerinde değerleri ve adları değişik olan on altışar siyah ve beyaz taşlarla oynanan bir oyun
- ŞATRANÇ
- ...
- KORKUNÇ
-
-
Çok korkulu, korku veren, dehşete düşüren, müthiş
- "Bizi buraya getiren arabacı yolda birtakım korkunç şeyler söyledi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Herhangi bir özelliğiyle şaşkınlık veren
-
Çok aşırı, pek çok, güçlü, şiddetli
- "Kendini korkunç bir pehlivan sanırmış ki adını Çelikkol koymuş." (Memduh Şevket Esendal)
-
Çok korkulu, korku veren, dehşete düşüren, müthiş
- NARENÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Turunç
-
[isim]
Turunç
- BİLİNÇ
-
-
[isim]
İnsanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği, şuur
- "İnsanın herhangi bir araçla ne yaşadığının bilincine varmasının bir doyum ve haz kaynağı olduğu unutulmamalıdır." (Ahmet Cemal)
- "Zırhlı otomobilin mitralyözü tarafından biçilir biçilmez, bilincini yitiriyor." (Atilla İlhan)
-
Bir toplumdaki ruhsal etkinliklerin veya ruhsal durumların bütünü
-
Dimağ
-
Temel bilgi, temel görüş
-
Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci, şuur
- "Davranışlarını bir an önce bilincinin denetiminden kurtarmak için kadehleri birer dikişte boşaltmaya mı başladı?" (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
İnsanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği, şuur
- KULUNÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şiddetli omuz ve sırt ağrısı
- "Nefesi, kulunca, sıtmaya, havaleye, saraya, çarpıntıya birebirmiş." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Ayağıma fena kulunç girdi, diye topallayarak onları takip etti." (Burhan Felek)
-
[isim]
Şiddetli omuz ve sırt ağrısı
- KASINÇ
-
-
[isim]
Bir veya birkaç kasın irade dışı, ağrılı ve geçici olarak kasılması, kramp
-
[isim]
Bir veya birkaç kasın irade dışı, ağrılı ve geçici olarak kasılması, kramp
- KAKINÇ
-
-
[isim]
Öfke, kızgınlık
-
[isim]
Öfke, kızgınlık
- KIVANÇ
-
-
[isim]
Övünç, iftihar
-
Sevinç
- "Yeni dostluklar kurmuş olmanın kıvancı içinde ev sahiplerimizden ayrıldık." (Melih Cevdet Anday)
- "Genç kızın sıcak ilgisini hissetmekten ayrı bir kıvanç duyması kadar doğal bir şey olamayacağı da ortadadır." (Haldun Taner)
-
[isim]
Övünç, iftihar
- GÖNENÇ
-
-
[isim]
Bolluk, rahatlık ve varlık içinde iyi yaşama, refah
- "Yurtta istediğimiz gönenci sağlamak için çok çalışmalıyız."
-
[isim]
Bolluk, rahatlık ve varlık içinde iyi yaşama, refah
- İSPENÇ
-
-
[isim]
Bodur bir cins horoz veya tavuk
-
Tarımla uğraşan Hristiyan uyruktan alınan bir tür vergi
-
[isim]
Bodur bir cins horoz veya tavuk
- DAYANÇ
-
-
[isim]
Sabır
-
Dayanak
- "Ülkemizin ve geleceğimizin dayancı olan gençlik..."
-
[isim]
Sabır
- PİRİNÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Buğdaygillerden, kökleri bol su içinde yetişen bir bitki (Oryza sativa)
- "Oradaki uçsuz bucaksız pirinç bataklıklarının sahibidir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bu bitkinin besin olarak kullanılan taneleri
-
[isim]
Buğdaygillerden, kökleri bol su içinde yetişen bir bitki (Oryza sativa)