Sonunda ntı olan 7 harfli 46 kelime var. NTI ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ntı olan kelimeler listesine ya da başında ntı olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I N T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
TIN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TAŞINTI
-
-
[isim]
Sel suları ile taşınmış taş, toprak
-
[isim]
Sel suları ile taşınmış taş, toprak
- KARINTI
-
-
[isim]
Anaforlarda oluşan çevrinti
-
Geminin yanından vurarak gemiyi sarsan dalga
-
[isim]
Anaforlarda oluşan çevrinti
- ÇALINTI
-
-
Çalınmış olan
- "Çalıntı otomobil."
-
Çalınmış olan
- DAYANTI
-
-
[isim]
Dayanıklık
-
[isim]
Dayanıklık
- AĞLANTI
-
-
[isim]
Hafif hafif ağlama
- "Şehrin dar sokaklarında günlerce ağlantı, inilti işitiliyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Hafif hafif ağlama
- DOLANTI
-
-
[isim]
Gezip dolaşılan yer, alan
-
[isim]
Gezip dolaşılan yer, alan
- SIĞINTI
-
-
[isim]
Bulunduğu yerde kalması istenmeyen, varlığı gereksiz görülen kimse
- "Yıllarca süren sığıntı ezikliğinin hatırlanışı da vardır amcasında." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Bulunduğu yerde kalması istenmeyen, varlığı gereksiz görülen kimse
- KIYINTI
-
-
[isim]
Açlık sebebiyle midede duyulan eziklik
- "Midemde bir kıyıntı var."
-
Herhangi bir sebeple vücutta duyulan kırıklık
-
İnce ince doğranmış küçük parça
- "Tahta kıyıntısı."
-
[isim]
Açlık sebebiyle midede duyulan eziklik
- BAKINTI
-
-
[isim]
Temel gereksinimleri karşılama
- "Üç yaşına kadar valideler çocuklarına pek az bir şey öğretebilecek veyahut hemen hiçbir şey öğretemeyecek, yalnız bir bakıntıdan ibaret bulunan hizmetlerinde bile..." (Ahmet Mithat)
-
[isim]
Temel gereksinimleri karşılama
- SAKINTI
-
-
[isim]
Sıkıntıya yol açabilecek durumlara karşı alınan önlem, ihtiyat
-
[isim]
Sıkıntıya yol açabilecek durumlara karşı alınan önlem, ihtiyat
- YAKINTI
-
-
[isim]
Yakılan bir şeyin kalıntıları
- "Düşmanın yakıp yıktığı köylerin yakıntı ve yıkıntıları..." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Şikâyet
-
[isim]
Yakılan bir şeyin kalıntıları
- YIKINTI
-
-
[isim]
Yıkılma, yıkım, mahvolma
-
Yıkılan bir şeyin parçaları, kalıntıları, enkaz
- "Ateşoğlu'nun evinin biraz ötesinde bir ev yıkıntısı keşfettim." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Ruhsal bakımdan yıkılma, yıkım, mahvolma
-
[isim]
Yıkılma, yıkım, mahvolma
- YIĞINTI
-
-
[isim]
Bir araya yığılmış şeyler kümesi
-
[isim]
Bir araya yığılmış şeyler kümesi
- KUŞANTI
-
-
[isim]
Giyecek, kuşanılacak şey
-
[isim]
Giyecek, kuşanılacak şey
- BAĞINTI
-
-
[isim]
Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ
-
Görelik
-
İki veya daha çok nitelik arasında matematik işlemleri yardımı ile kurulan bağlılık veya eşitlik
- "Bir dairenin "r" yarı çapı ile alanı arasında şöyle bir bağıntı vardır: S=r²."
-
[isim]
Bir nesneyi başka bir nesne ile uyarlı kılan bağ
- KALINTI
-
-
[isim]
Artıp kalan şey, bakiye
-
Bir kentten veya mimarlık eserinden artakalan bölüm, yıkıntı, harabe, enkaz
- "Efes, Bergama'nın kalıntıları, ulaştıkları uygarlığı serer gözler önüne." (Necati Cumalı)
-
İz, işaret
-
Bir toplum, kültür, uygarlık vb.nden artakalan şey
- "Bu babacan, filozof ve hazırcevap insanlar kuşağı, tükenen bir görgü devrinin son kalıntıları gibidir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Artıp kalan şey, bakiye
- SIKINTI
-
-
[isim]
İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet
- "İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı." (Peyami Safa)
- "İki ateş arasında epeyce sıkıntı çektik." (Aka Gündüz)
- "Bir derdi, bir sıkıntısı olup da öyle susup durduğu akşamlar bile yanında bulunmaktan hoşlanıyoruz." (Nurullah ataç)
-
Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, meşakkat, mihnet
- "Sıkıntı ve ıstırapla sağa sola döndüm." (Aka Gündüz)
-
Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı
- "İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bulunmama durumu
- "Bu kış yine, kok kömürü sıkıntısı baş gösterecekmiş." (Haldun Taner)
-
Sorun, problem, mesele
- "Atatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu." (Burhan Felek)
-
[isim]
İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet
- SIZINTI
-
-
[isim]
Sızan şey
- "Bu testinin çatlağı hiçbir sızıntı göstermemişti." (Aka Gündüz)
-
Genellikle iltihaplanma sebebiyle deri veya mukozada beliren sıvı, akıntı
-
[isim]
Sızan şey
- KATINTI
-
-
[isim]
Birbirine katılmış karışık şeylerin her biri
- "Birçok dillerin katıntısı bir lehçe."
-
[sıfat]
Hayvan sürüsüne dışarıdan gelip katılan (hayvan)
-
[isim]
Birbirine katılmış karışık şeylerin her biri
- SULANTI
-
-
[isim]
Sulanma, cinsel isteği gösterme, asılma
- "Ben erkek kalmak isterim, sulantı bana düşer ama beceremiyorum, odasından da ayrılamıyorum." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Sulanma, cinsel isteği gösterme, asılma