Başında ni olan 7 harfli 26 kelime var. Ni ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ni olan kelimeler listesine ya da sonu ni ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ni bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
N İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
İN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- NİLÜFER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Nilüfergillerden, yaprakları yuvarlak ve geniş, çiçekleri beyaz, sarı, mavi, pembe renkte, durgun sularda veya havuzlarda yetişen bir su bitkisi (Nymphea)
-
[isim]
Nilüfergillerden, yaprakları yuvarlak ve geniş, çiçekleri beyaz, sarı, mavi, pembe renkte, durgun sularda veya havuzlarda yetişen bir su bitkisi (Nymphea)
- NİŞANLI
-
-
[isim]
Evlenmek için söz verip yüzük takmış olan kimse, adaklı
- "Bir gün nişanlınız size koyu al renkli karanfiller gönderecektir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Belirleyici bir işareti, alameti, nişanı olan kimse
-
[isim]
Evlenmek için söz verip yüzük takmış olan kimse, adaklı
- NİKELSİ
-
-
[sıfat]
Nikeli andıran, nikele benzeyen, nikel gibi
-
[sıfat]
Nikeli andıran, nikele benzeyen, nikel gibi
- NİŞANCI
-
-
[sıfat]
Attığı kurşun, taş vb. ile hedefi vurmakta ustalık kazanmış olan
-
[isim]
Padişah divanı üyesi olan, antlaşma, berat, menşur, name ve fermanların başına tuğra çeken görevli, tevkici, tuğrakeş
-
[sıfat]
Attığı kurşun, taş vb. ile hedefi vurmakta ustalık kazanmış olan
- NİCELİK
-
-
[isim]
Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen veya azalıp çoğalabilen durumu, kemiyet, miktar, kantite
- "Bir şeyin niceliğinden çok niteliğine önem vermeli."
-
Bir şeyin eşit parçalara bölünebilen ve ölçülebilir olan yanları
-
Genellikle sayılabilen, toplamı doğrudan sayı olarak belirtilebilen genel özellik
-
[isim]
Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen veya azalıp çoğalabilen durumu, kemiyet, miktar, kantite
- NİZASIZ
- ...
- NİYABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Naiplik
-
[isim]
Naiplik
- NİYETLİ
-
-
[sıfat]
Niyeti olan, niyet eden
- "En kuşkulu insanlar çoğu zaman en kötü niyetliler arasından çıkıyor." (Haldun Taner)
-
Oruç tutmakta olan (kimse)
-
[sıfat]
Niyeti olan, niyet eden
- NİÇİNLİ
- ...
- NİKELLİ
-
-
[sıfat]
Birleşiminde nikel bulunan
-
Nikelle kaplanmış
-
[sıfat]
Birleşiminde nikel bulunan
- NİKOTİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tütün yapraklarından çıkarılan, renksiz, açıkta bırakıldığında havadan oksijen alarak esmerleşen, 247 °C'de kaynayan, 1,033 yoğunluğunda çok zehirli bir alkaloit (C10H14N2)
-
[isim]
Tütün yapraklarından çıkarılan, renksiz, açıkta bırakıldığında havadan oksijen alarak esmerleşen, 247 °C'de kaynayan, 1,033 yoğunluğunda çok zehirli bir alkaloit (C10H14N2)
- NİTELİK
-
-
[isim]
Bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik, vasıf, keyfiyet
- "Niteliğini kestiremediği müzmin iştahsızlıktan yorgun düşmüş." (Atilla İlhan)
-
Bir şeyin iyi veya kötü olma özelliği, kalite
-
Bireyi, nesne veya yaşantının bir yönünü ötekilerden ayırt etmeye yarayan ve ölçebilen özellik, keyfiyet
-
[isim]
Bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik, vasıf, keyfiyet
- NİŞADIR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Amonyak
-
[isim]
Amonyak
- NİĞDELİ
- ...
- NİNELİK
-
-
[isim]
Nine olma durumu, büyük annelik
-
[isim]
Nine olma durumu, büyük annelik
- NİŞASTA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tahıl tanelerinden, mercimek, bezelye vb. bakla türleri veya patates gibi birtakım yumrulardan özel yöntemlerle çıkarılan una benzer bir madde
- "Buğday nişastası. Mısır nişastası. Patates nişastası. Pirinç nişastası."
-
[isim]
Tahıl tanelerinden, mercimek, bezelye vb. bakla türleri veya patates gibi birtakım yumrulardan özel yöntemlerle çıkarılan una benzer bir madde
- NİHAYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Son
- "Ben nihayete doğru yanımdaki çocuğu dürterek kalktım." (Ömer Seyfettin)
- "Tekaüt olduktan sonra doktorlara inat, oburluğa, nargileye bir nihayet vermemişti." (Ömer Seyfettin)
-
[zarf]
(ni'ha:yet) Sonunda
- "Uzun bir münakaşadan sonra nihayet işi şakaya dökmek zorunda kaldı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bu komediye nihayet vermek, buraya bir daha gelmemek üzere çıkıp gitmek isterdim." (Halide Edip Adıvar)
-
[zarf]
-den başka bir şey değil
- "Ama bu, nihayet bir nüktedir." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Son
- NİTEKİM
-
-
[zarf]
Gerçekten, hakikaten
- "Arkanda idi, nitekim köşke kadar arkandan ayrılmadı, daima arkanda bulunacak." (Refik Halit Karay)
-
Sonuç olarak
- "Nitekim, kendisi de bunu anlamış gibi vapurda bütün yolculuğumuz boyunca bir köşeye çekilip oturmuş." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[zarf]
Gerçekten, hakikaten
- NİFAKÇI
-
-
[isim]
Arabozan kimse
-
[isim]
Arabozan kimse
- NİZAMLI
-
-
[sıfat]
Düzenli, tertipli
-
Tüzüğe uygun
-
[sıfat]
Düzenli, tertipli