Başında na olan 5 harfli 56 kelime var. Na ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde na olan kelimeler listesine ya da sonu na ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında na bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- NADİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yaptığı bir davranıştan pişmanlık duyan, pişman
- "Bunlar denizden çıktıklarına nadim olarak yine denize dönmeye karar verir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Yaptığı bir davranıştan pişmanlık duyan, pişman
- NAKIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bozma, çözme
-
Kırma
-
[isim]
Bozma, çözme
- NANAY
-
-
[isim]
Yok
- "Bende para nanay."
-
[isim]
Yok
- NAKİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım
-
Göç, taşınma
- "İşte, nakil masrafı da avucumda, diyerek otuz lirayı saydı." (Sermet Muhtar Alus)
-
Anlatma, söyleme, hikâye etme
-
Bir görevden başka bir göreve atanma, tayin
-
Yazı veya resmin aynısını başka bir şeyin üzerine yapma, kopya etme
-
Başka dilden bir eseri kendi diline çevirme, tercüme etme
-
[isim]
Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım
- NAZAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Genizsil
-
[sıfat]
Genizsil
- NAHOŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Hoş olmayan, hoşa gitmeyen, kötü, çirkin
- "Öteden beri denemişimdir, bu, daima bana bir nahoş vaka haber verir." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Hoş olmayan, hoşa gitmeyen, kötü, çirkin
- NAMUS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık
- "Öyleyse evvela, senin istediğin dava görülmüş olur. Yani hırsız olmadığın meydana çıkar. Namusun temizlenmiş olur." (Ömer Seyfettin)
-
Dürüstlük, doğruluk
-
[isim]
Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık
- NAMAZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İslamın beş şartından biri olan ve Müslümanların günde beş vakit, dinî bakımdan belirlenen kurallara göre yapmak zorunda oldukları ibadet, salat
- "İki rekât namazı nerede olsa kılarız." (Peyami Safa)
- "Bu adamlar birer ikişer gidip bir odada namazlarını kıldılar, gene geldiler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Arabalar uzaktan görününce köyüne, adamına göre kâh derviş, kâh sofu olur, hemen namaza dururdu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir akşam uyudu / Uyanmayıverdi / Aldılar götürdüler / Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
İslamın beş şartından biri olan ve Müslümanların günde beş vakit, dinî bakımdan belirlenen kurallara göre yapmak zorunda oldukları ibadet, salat
- NAHİV
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söz dizimi
-
[isim]
Söz dizimi
- NAZİK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Başkalarına karşı saygılı davranan
- "Nazik adam."
-
İnce yapılı, narin
- "Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen, kötüleşebilen
- "Nazik bir bitki."
-
Gerekli önlemler alınmadığında daha kötü olan, kritik
- "Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Dikkat isteyen, özen gerektiren
- "Nazik bir iş."
-
[sıfat]
Başkalarına karşı saygılı davranan
- NATUK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Düzgün, güzel ve kolaylıkla söz söyleyen
-
[sıfat]
Düzgün, güzel ve kolaylıkla söz söyleyen
- NATÜR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tabiat, doğa
-
[isim]
Tabiat, doğa
- NAKIS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan
-
Özrü, kusuru olan
-
[isim]
Eksi
-
Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan biçimde
- "Nakıs kalan bilgilerimizi ikmale uğraşırlar." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan
- NAÇAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Çaresi olmayan, çaresiz
- "Bu eski kafanın nasihatlerinden yıldığı için pek naçar kaldığı anlarda bu kapıyı çalar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Zavallı, düşkün
-
[sıfat]
Çaresi olmayan, çaresiz
- NASIL
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[zarf]
Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz
- "Ben dudaklarımın ucuna gelen bir suali nasıl sorduğumu, niçin sorduğumu bilmiyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Acele etmez ağırdan alır, nasıl ki bu akşam da ağırdan alıyor." (Memduh Şevket Esendal)
- "Nasıl olmuşsa gece anam şişenin kırıldığının farkına varmamış." (Memduh Şevket Esendal)
- "Ölüm nasıl olsa gelecek diye düşündü." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir hareketin yapılış biçimine duyulan şaşkınlığı belirten bir söz
- "Falih Rıfkı Atay gibi en güzel Türkçeyi yazan bir muhabirin kaleminden bu satırlar nasıl çıktı?" (Orhan Seyfi Orhon)
-
İşin zorunlu olduğunu belirten bir söz
- "Bu yaptıklarından sonra ona nasıl kızmam?"
- "Okula nasıl gitmez!"
-
Ne kadar çok
- "Seni nasıl seviyorum."
-
Elbette, kesinlikle
- "Bak nasıl sınıfını geçecek!"
-
"Ben sana dememiş miydim, gördün mü?" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Nasıl, kitap kiminmiş?"
-
"Ne dediniz?" veya "iyi mi, beğendiniz mi?" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Nasıl, bir daha söyler misiniz?"
-
[sıfat]
Ne gibi, ne türlü
-
[zarf]
Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz
- NAHİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Zayıf, cılız, çelimsiz
- "Elleri çok ince, lades kemiklerinden yapılmış gibi nahif parmaklar..." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Zayıf, cılız, çelimsiz
- NALAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
İnleyici, inleyen
-
[sıfat]
İnleyici, inleyen
- NADAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bilgisiz, cahil
-
Nobran, kaba, kötü
- "Heyhat ki iyiler gider, nadanlar kalır." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Bilgisiz, cahil
- NAZIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir yere doğru bakan (ev, oda vb.)
- "Küçük fakat çok şirin bir oda, gölgelik, denize nazır." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bakan
- "Eski nazırlardan birisine ilk defa burada rastladım." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Bir yere doğru bakan (ev, oda vb.)
- NAFİA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yeri bayındır duruma getirmek için yapılan işlerin tamamı, bayındırlık işleri
-
[isim]
Bir yeri bayındır duruma getirmek için yapılan işlerin tamamı, bayındırlık işleri