Başında n olan 5 harfli 144 kelime var. N harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde n harfi olan kelimeler listesine ya da sonu n harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında n bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- NİYAZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yalvarma, yakarma
- "Şeyh, sonu gelmez bir ibadet ve niyaz hâlinde, gözleri kapalı, okuyor, üflüyordu." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yalvarma, yakarma
- NACAK
-
-
[isim]
Sapı kısa, küçük odun baltası
- "Silahsız kaldık, köylüler bize dipçik, üvendire, nacak yetiştirdi." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Sapı kısa, küçük odun baltası
- NEFTİ
- ...
- NEFİY
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sürme, sürgüne gönderme
- "Bu nefiy hadisesinin dehşeti konakta, için için hissolunurdu." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Olumsuzluk
-
Olumsuz kılma
-
Yadsıma
-
[isim]
Sürme, sürgüne gönderme
- NOKTA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çok küçük boyutlarda işaret, benek
-
Bazı harflerin üzerine konulan ufak işaret
-
Yer
- "Köşkten çıktık ve bahçenin her noktasını uzun uzun durup konuşarak dolaştık." (Ahmet Haşim)
-
Konu, konu ile ilgili önemli bölüm
- "Genç adam, o noktada alaka uyandırıcı bir şey keşfetmiş gibiydi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Nöbetçi bulunan yer
- "Orada polis noktası var."
-
Nöbetçi, gözcü, bekçi
- "O yokuşun başındaki küçücük karakolun her gece çıkardığı noktayı unutuyorsunuz." (Ömer Seyfettin)
-
Sınır, derece, radde
- "Savaşın gerçekleşme noktasına yaklaştığı sırada..."
-
Cümlenin bittiğini anlatmak için sonuna konulan, küçük benek biçimindeki noktalama işareti (.)
-
Hiçbir boyutu olmayan işaret
-
Orta nokta
-
[isim]
Çok küçük boyutlarda işaret, benek
- NÜFUS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kişi
- "Burada beş nüfus var."
- "Kızının çocuklarının nüfusunu çıkartacağım." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir ülkede, bir bölgede, bir evde belirli bir anda yaşayanların oluşturduğu toplam sayı
- "Nüfus sayımı. Nüfusu çoğalmak."
-
Ortak bir özellik gösteren kimselerin bütünü
- "Tarım nüfusu. Gecekondu nüfusu."
-
[isim]
Kişi
- NAHAK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Haksız, gereksiz
- "Talihin sana bilasebep verdiği nahak bir mükâfatın kıymetini takdir edemiyorum." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Haksız, gereksiz
- NAKIS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan
-
Özrü, kusuru olan
-
[isim]
Eksi
-
Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan biçimde
- "Nakıs kalan bilgilerimizi ikmale uğraşırlar." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[sıfat]
Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan
- NASIP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Atama
-
[isim]
Atama
- NÖBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıra, keşik
- "Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız."
- "Geceleyin nöbet bekleyen muhafızlara ve hizmetçilere görünmeden ... inermiş." (Refik Halit Karay)
-
Sıra ile yapılan görev, iş
- "Karlı dağlar başında nöbet geceleri, siper içlerindeki yağmurlu uzun günler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Hastalık sebebiyle titreme, yüksek ateş
- "Bir aralık nöbeti artmış olacak, kebenin altından arabacıya seslendi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Vakit vakit ortaya çıkan aynı türden fizyolojik bozuklukların bütünü
- "Bir sıtma nöbeti içinde titreyerek olduğu yere çöreklendi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kez, defa
- "Akşamları gelince sofra kalktıktan sonra çocuklarla bir nöbet daha oyun oynanır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Resmî yerlerde veya önemli kimselerin kapısında belli vakitlerde çalınan mızıka
-
[isim]
Sıra, keşik
- NAZIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan uyaklı söz dizisi, manzume, şiir, koşuk
-
[isim]
Hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan uyaklı söz dizisi, manzume, şiir, koşuk
- NESNE
-
-
[isim]
Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi olan her türlü cansız varlık, şey, obje
- "Ağzımıza koyduğumuz şey değil, tadını tuzunu bildiğimiz nesne değil." (Sermet Muhtar Alus)
-
Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç
- ""Ali bir kitap almış" cümlesinde "kitap" nesnedir."
-
Öznenin dışında kalan her konu, obje
- "Her nesne ve olaya alaycı bir gözle bakmak ilkesinden yola çıkar bu görüş." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi olan her türlü cansız varlık, şey, obje
- NİĞDE
- ...
- NASIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
En çok el ve ayağın sürekli sürtünmelere uğrayan noktalarında üst derinin kalınlaşması ve sertleşmesiyle oluşmuş deri
- "Ellerinde nasır, yüzlerinde nur / Yarına ümitle yürüyenlere / Bir selam uçuralım." (Orhan Veli Kanık)
- "Tütün alıcılarının nasırına basmamak, gölgelerini bile çiğnemeden dolanıp da geçmek gerektiğini biliyordu." (Necati Cumalı)
-
[isim]
En çok el ve ayağın sürekli sürtünmelere uğrayan noktalarında üst derinin kalınlaşması ve sertleşmesiyle oluşmuş deri
- NÖRON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Asıl hücre ile protoplazma uzantılarından ve bir silindir eksenden oluşmuş sinir hücresi
-
[isim]
Asıl hücre ile protoplazma uzantılarından ve bir silindir eksenden oluşmuş sinir hücresi
- NİKAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüz örtüsü, peçe
-
[isim]
Yüz örtüsü, peçe
- NAFİA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yeri bayındır duruma getirmek için yapılan işlerin tamamı, bayındırlık işleri
-
[isim]
Bir yeri bayındır duruma getirmek için yapılan işlerin tamamı, bayındırlık işleri
- NÜSHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri
- "Bu yazma eserin üç nüshası daha var."
-
Gazete, dergi vb.nde sayı
- "Geçende Sarıkamış'ta çıkan Varlık gazetesinin bir nüshası geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Benzer, aynı, kopya
-
[isim]
Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri
- NEMÇE
- ...
- NEMSE
- ...