Sonunda nık olan 25 kelime var. NIK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde nık olan kelimeler listesine ya da başında nık olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler

12 Harfli Kelimeler

DARMADAĞINIK

10 Harfli Kelimeler

BUSBULANIK

9 Harfli Kelimeler

KARAYANIK

8 Harfli Kelimeler

MANCINIK, TOPLANIK

7 Harfli Kelimeler

BULANIK, DAĞINIK, DOLANIK, KAÇINIK, KAPANIK, SIĞINIK, TIKANIK, YAYINIK

6 Harfli Kelimeler

ARINIK, CIRNIK, ÇIRNIK, UYANIK, ZIRNIK



5 Harfli Kelimeler

KANIK, KINIK, SANIK, SINIK, TANIK, YANIK

4 Harfli Kelimeler

ANIK


Kelime bulma makinesi

I K N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KIN

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DARMADAĞINIK

  1. [sıfat] Darmadağın

BUSBULANIK

  1. [sıfat] Çok bulanık
    • "Gözleri busbulanık, rengi, kapaklar şiş şiş." (Mehmet Akif Ersoy)

KARAYANIK

  1. [isim] Şarbon

TOPLANIK

  1. [sıfat] Toplantı durumunda bulunan

MANCINIK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Top yapımının bilinmediği çağlarda, kale kuşatmalarında, ağır taş gülle fırlatmakta kullanılan basit bir savaş aracı
    • "Ok, mancınık gibi silahlar nasıl eskimişse bugünün tankları, uçakları da eskiyebilir." (Nurullah ataç)
  2. İpekçi çıkrığı

SIĞINIK

  1. [isim] Sığınmacı

KAÇINIK

  1. [sıfat] Köşesine çekilmiş, insan içine çıkmak istemeyen (kimse)

YAYINIK

  1. [sıfat] Pürüzlü yüzeyde yansıyan (ışık)

DAĞINIK

  1. [sıfat] Geniş bir alana yayılmış olan
  2. Bir arada olmayan, birbiriyle bağlantısız
  3. Düzeni bozuk, düzensiz, karışık
    • "Kadın yatağın içinde saçları dağınık, dimdik oturuyordu." (Peyami Safa)
  4. Hoş görünmeyen, uyumsuz
    • "Bağırarak konuşmaktan hoşlanmaz, dağınık kıyafetle, kocasına bile görünmez bir kadın." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Düşüncelerini toparlayamayan
    • "Şu anda kafam çok dağınık."

BULANIK

  1. [sıfat] Bulanmış olan, duru olmayan
    • "Koltuğuna oturdu, Haliç'in bulanık sularına daldı." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Bulutlu, kapalı (hava)
  3. Açık seçik görünmeyen, net olmayan
    • "Bulanık görüntü."
  4. Donuk, anlamsız, fersiz (bakış)
    • "Dimdik oturuyor, bulanık ve ıslak gözlerle ona bakıyordu." (Peyami Safa)
  5. Niteliği tam anlaşılmayan
    • "İzmir-Bursa yolculuğundan dönüşümde ben böyle bulanık bir politika havası içinde bulmuştum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

TIKANIK

  1. [sıfat] Tıkanmış olan
    • "Her adımın bir merdiven basamağındaki boğuk ve tıkanık gürültüsü kulağında sonu gelmeyen bir akisle uzuyordu." (Peyami Safa)

KAPANIK

  1. [sıfat] Kapanmış
  2. Sisli, bulutlu
    • "Bütün varlığı bu kapanık havada tıpkı bahçenin son gülleri gibiydi." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
  3. İç karartıcı, ruh sıkıcı
    • "Yağmurlardan, rutubetten içinde paslı, kapanık ve sıkıntılı bir duygu belirmişti." (Halide Edip Adıvar)
  4. Kaçınık

DOLANIK
...
ARINIK
...
ZIRNIK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Arsenik
    • "Karın, kaynanan, çocukların hepsini yiyip sana zırnık koklatmazlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası
    • "Bizde zırnık kalmadı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

CIRNIK

  1. [isim] Set duvarlarında su akacak delik

UYANIK

  1. [sıfat] Uyumamış, bidar
    • "Uyuyor mu uyanık mı kestiremiyor, uykuyla uyanıklığın sınırlarını bulamıyordu." (Atilla İlhan)
  2. Uykudan uyanmış
  3. Açıkgöz, kurnaz, cingöz
    • "Ayrıca son derece zeki ve uyanık bir genç kız vardı." (Haldun Taner)
  4. Yapacağı işi bilen, dikkatli ve tetikte olan, müteyakkız
  5. Bilgisizlikten kurtulmuş, bilgili
    • "Zeki ve uyanık kişilerle dostluk kadar iyi bir şey olamaz." (Salâh Birsel)

ÇIRNIK

Kelime Kökeni : Bulgarca

  1. [isim] Küçük boyda kayık
  2. Üç flok yelkeni bulunan, iki yüz tona kadar olabilen, tek ve yekpare direkli yelkenli

TANIK

  1. [isim] Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse, şahit
    • "Aksini söyleyen bir tanık da çıkmamıştı." (Tarık Buğra)
  2. Duruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit

KANIK

  1. [sıfat] Kanaatkâr
  2. Tokgözlü

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü