Sonunda mek olan 7 harfli 126 kelime var. MEK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde mek olan kelimeler listesine ya da başında mek olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KEM
2 Harfli Kelimeler
EK, EM, KE, ME
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖĞÜTMEK
-
-
[-i]
Bir araçla tane durumundaki nesneleri bir araçla ezerek un durumuna getirmek
- "Bu değirmen, günde ancak kırk elli çuval öğütebilirdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ezmek, çiğnemek
-
[-i]
Bir araçla tane durumundaki nesneleri bir araçla ezerek un durumuna getirmek
- BELEMEK
-
-
[-i]
Çocuğu kundaklamak
-
Beşiğe yatırıp bağlamak
-
Bulamak, bulaştırmak
-
[-i]
Çocuğu kundaklamak
- ÖZLEMEK
-
-
[-i]
Bir kimseyi veya bir şeyi görmeyi, kavuşmayı istemek, göreceği gelmek
- "Ben bütün hayatımda bu sadeliği özledim." (Peyami Safa)
-
[-i]
Bir kimseyi veya bir şeyi görmeyi, kavuşmayı istemek, göreceği gelmek
- DENEMEK
-
-
[-i]
Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için bir insanı, bir nesneyi veya bir düşünceyi sınamak, tecrübe etmek
-
Bir işe, başarmak amacıyla başlamak, girişimde bulunmak, teşebbüs etmek
- "Ayağa kalkarak üç adım ötedeki musluğa kadar gitmeyi denedi." (Peyami Safa)
-
[-i]
Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için bir insanı, bir nesneyi veya bir düşünceyi sınamak, tecrübe etmek
- SERPMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
-
Belli bir yere dağılacak biçimde dökmek
- "Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpiştirmek
- "Yağmur serpiyor. Kar serpiyor."
-
Vermek, saçmak
-
[-i]
Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
- BERTMEK
-
-
[nsz]
Bertilmek
-
[nsz]
Bertilmek
- ÜFÜRMEK
-
-
[-i]
Üflemek
-
Üfleyerek bulunduğu yerden uzaklaştırmak
- "Pencereden ince bir rüzgâr, güneş tozlarını tül perdelere üfürüyor." (Atilla İlhan)
-
[nsz]
Esmek
- "Kapının altından rüzgâr üfürüyor."
-
[nsz]
Üfleyerek çalmak
- "Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü, üfürmeye başladı." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Abartarak konuşmak
-
[-i]
Üflemek
- ÇİLEMEK
-
-
[nsz]
Yağmur çiselemek
- "O baharın renkleri, güzellikleri ve ihtirasları bir nisan yağmuru hâlinde çiler dururdu." (Aka Gündüz)
-
Nemlenmek, ıslanmak
-
Bülbül şakımak
-
[nsz]
Yağmur çiselemek
- EDİLMEK
-
-
Etme işine konu olmak, yapılmak
- "Birine yardım edildi. Birinden rica edildi. Onunla münakaşa edildi."
-
Etme işine konu olmak, yapılmak
- TÜLEMEK
- ...
- EZİLMEK
-
-
[nsz]
Ezme işine konu olmak
- "Altın tas içinde kınam ezildi / Gümüş tarak ile zülfüm düzüldü." (Halk türküsü)
- "Etrafındakiler hanımefendiye karşı bir suç işlemiş gibi ezilip büzülüyorlar." (Halide Edip Adıvar)
-
Açlık sıkıntısı duymak
- "İçim eziliyor, bir bardak süt içeyim."
-
[nsz]
Ezme işine konu olmak
- ÜRÜŞMEK
-
-
[nsz]
Hep birden ürümek
-
[nsz]
Hep birden ürümek
- DİŞEMEK
-
-
[nsz]
Diş çıkarmak
-
[nsz]
Diş çıkarmak
- ÇÜRÜMEK
-
-
[nsz]
Genellikle mikroorganizmaların etkisiyle, kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmak
- "Sen toprakta çürürsün canım kardeşim / Ben ayakta." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Sağlamlığını, dayanıklılığını yitirmek
- "Onun gelişine kadar da kağşamış, çürümüş, küflenmiş yapı ayakta kalamazdı." (Tarık Buğra)
-
Vurulma veya sıkışma yüzünden vücutta lekeler oluşmak
-
İnsan yıpranmak, çökmek
-
Bir düşünce temelsiz ve kanıtsız kalmak
-
[nsz]
Genellikle mikroorganizmaların etkisiyle, kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmak
- İÇERMEK
-
-
[-i]
İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek
- "Yarım Adam adlı romanı ise kültür yoğunluğu içeren değerli bir denemedir." (Haldun Taner)
-
Bir şey, başka bir şeyin varlığını gerektirmek, biri ötekini ister istemez düşündürmek, tazammun etmek
- "Cins kavramları tür kavramlarını, tür kavramları birey kavramlarını içerir."
-
[-i]
İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek
- İŞİTMEK
-
-
[-i]
Kulakla algılamak, duymak
- "Doktorun sesini işitince koştu, yanakları kırmızı, gözleri parlıyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
Haber almak
-
[nsz]
Kendisine söylenilmek
- "Gayet sert bir adam olan hesap hocasından boyuna azar işitiyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Kulakla algılamak, duymak
- ESLEMEK
-
-
[-i]
Önem vermek, aldırış etmek
-
[-i]
Önem vermek, aldırış etmek
- DİLEMEK
-
-
[-i]
Birinden bir şeyin yapılmasını istemek, rica etmek, arzu etmek
- "Yalnız bu hususta beni bağışlamanızı dilerim." (Memduh Şevket Esendal)
- "Duygu, düşünce, dilediğim gibi yaşamak özgürlüğümü korumak isterim." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Biri için bir dilekte bulunmak
- "Karadakiler her lisandan hayırlı yolculuklar dilediler." (Refik Halit Karay)
-
Kendi düşünce, görüş ve isteğini yapmak
-
[-i]
Birinden bir şeyin yapılmasını istemek, rica etmek, arzu etmek
- ENENMEK
-
-
[nsz]
Eneme işi yapılmak, erkekliği giderilmek
-
[nsz]
Eneme işi yapılmak, erkekliği giderilmek
- SÜRTMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi bastırarak diğer bir şeyin üzerinden geçirmek
- "Cemal ellerini hızlı hızlı birbirine sürttü." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Galiba bu tarihî günün yüzü suyu hürmetine, Beyoğlu'nda sürtüp durdukları yanlarına kâr kaldı idi." (Haldun Taner)
-
Dokundurmak
-
[nsz]
Başıboş dolaşmak, yararsız dolaşmak
- "Çocukçağız birkaç gün sokaklarda sürtmüş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Bir şeyi bastırarak diğer bir şeyin üzerinden geçirmek