Sonunda man olan 5 harfli 23 kelime var. MAN ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde man olan kelimeler listesine ya da başında man olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A M N Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
NAM
2 Harfli Kelimeler
AM, AN, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SEMAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Diş köklerini kaplayan sert madde
-
Bir metalle temas durumunda ısıtılan ve yüksek sıcaklıkta ayrışarak taşıdığı elementlerden bir veya birçoğunu o metalin yüzeyine yayan madde
-
[isim]
Diş köklerini kaplayan sert madde
- KEMAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dört telli, çenenin altına dayayarak çalınan yaylı saz
- "Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Yay
-
[isim]
Dört telli, çenenin altına dayayarak çalınan yaylı saz
- AZMAN
-
-
[sıfat]
Aşırı gelişmiş
- "Adam azmanı."
-
Azma
- "Kurt azmanı bir köpek."
-
[isim]
Kerestelik tomruk
-
[sıfat]
Aşırı gelişmiş
- AKMAN
-
-
[sıfat]
Bozulmamış, saf, temiz
-
[sıfat]
Bozulmamış, saf, temiz
- GÜMAN
- ...
- YAMAN
-
-
[sıfat]
Güç, etki veya beceri bakımından alışılmışın üzerinde olan (kimse)
- "Sen yaman bir inkılapçı olacaksın Yıldız." (Aka Gündüz)
-
Kötü, korkulan (kimse)
-
Alışılmadık, olağanın dışında
- "Köhne çatısı yaman bir gürültü ile birdenbire sarsıldı." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[sıfat]
Güç, etki veya beceri bakımından alışılmışın üzerinde olan (kimse)
- ZAMAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit
- "Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım." (Ömer Seyfettin)
- "Nihayet yalnız kaldığım bir zamanı avlayarak yanıma yaklaşıyor." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Kaybolmuş şeyleri bulurum ama sen zamanı geçirmişsin, saatini bulamadım." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Bu sürenin belirli bir parçası, vakit
- "Efendiler, az söylemek çok yapmak zamanı gelmiştir." (Atilla İlhan)
-
Belirlenmiş olan an
-
Çağ, mevsim
- "Gül zamanı. Çocukluk zamanı."
-
Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit
-
Dönem, devir
- "Eski müdür zamanında hayli şımarmış olan bu miskin ve ukala herifi sepetledi." (Haldun Taner)
-
Bir süre ile ilgili durum ve şartlar
- "Sigarasını efkârlı olduğu zamanlar yaptığı gibi sık nefeslerle çabuk çabuk içiyordu." (Haldun Taner)
-
Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram
-
Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı
- "Geldi, gelmiş, geliyor, gelecek, gelir."
-
Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri
-
[isim]
Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit
- DUMAN
-
-
[isim]
Bir maddenin yanması ile çıkan ve içinde katı zerrelerle buğu bulunan kara veya esmer renkli gaz
- "Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım." (Bekir Sıtkı Erdoğan)
- "Ama yerine göre karşısına dikilenlere de duman attırır." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ortalığı duman görür, duman etmek isterdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Havalanan tozların veya sisin oluşturduğu bulanıklık
- "Köyünün üstüne boz bir duman çökmüştü." (Yahya Kemal)
- "Sonra sen gazetende istediğin gibi ver dumanı." (Atilla İlhan)
- "Anadolu notları arasına bugün dumanı üstünde bir Rumeli notu sıkıştırıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Adamın kafasını katiyen aydınlatmamalı, karıştırmalı ve dumana boğmalısınız." (Halide Edip Adıvar)
-
Kötü, yaman
- "İşimiz duman. Hâlimiz duman."
-
Esrar
-
[isim]
Bir maddenin yanması ile çıkan ve içinde katı zerrelerle buğu bulunan kara veya esmer renkli gaz
- TUMAN
-
-
[isim]
Don, şalvar
-
[isim]
Don, şalvar
- UÇMAN
-
-
[isim]
Pilot
-
[isim]
Pilot
- KUMAN
- ...
- ALMAN
- ...
- İDMAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vücudun gücünü artırmak için yapılan alıştırma
- "Evinden yalnız idman yapmak için çıktığına eminim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir spor dalında yapılan alıştırma, hazırlık çalışması, alıştırma, çalışım, egzersiz, antrenman
-
Herhangi bir duruma veya şeye alışkanlık kazanma
- "İçkide Tosun Ağa kadar değilse de hemen ona yakın idmanı vardı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Vücudun gücünü artırmak için yapılan alıştırma
- ŞAMAN
- ...
- SAMAN
-
-
[isim]
Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara yedirilen ufalanmış sapları
- "Saman altından su yürüten, ürkek, kaypak görünüşlü insanoğlunu tanımışlığı var." (Yahya Kemal)
- "Saman gibi bir yaşamdı günlük yaşamım ama her şey dışarıdan bakılınca hiç de kötü değildi." (Erhan Bener)
-
[isim]
Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara yedirilen ufalanmış sapları
- ROMAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İnsanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî tür
- "Hikâyem tıpkı hayalî, hissî bir roman kadar gariptir diye başladı." (Ömer Seyfettin)
-
Bu türde yazılmış eser
-
[isim]
İnsanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî tür
- LİMAN
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Gemilerin barınmalarına, yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine yarayan doğal veya yapay sığınak
- "On beş gün sonra, geldiği gibi büyük törenle limanımızdan ayrıldı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Gemilerin barınmalarına, yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine yarayan doğal veya yapay sığınak
- UZMAN
-
-
[sıfat]
Belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan (kimse), mütehassıs, kompetan
- "Biz de işte para kazanmanın, iyi yaşamanın uzmanıyız dostum." (Haldun Taner)
-
Belli bir bilim dalında lisansüstü öğrenim derecesine sahip kimse
-
[isim]
Bilirkişi
-
[sıfat]
Belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan (kimse), mütehassıs, kompetan
- ORMAN
-
-
[isim]
Ağaçlarla örtülü geniş alan
- "Bitmez tükenmez bir orman, bir çalılık içinde gidiyorduk." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bu ağaçların bütünü
-
[isim]
Ağaçlarla örtülü geniş alan
- KAMAN
- ...