Sonunda mak olan 8 harfli 578 kelime var. MAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde mak olan kelimeler listesine ya da başında mak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KAM

2 Harfli Kelimeler

AK, AM, MA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AŞILAMAK

  1. [-i] Vücutta bağışıklık yaratmak veya yerleşmiş bir hastalığa karşı koyabilmek için hazırlanmış bir aşıyı vücuda vermek, aşı yapmak
  2. Başkasına hastalık geçirmek
  3. Elde edilmesi istenilen herhangi bir ağacın bir parçasını anaç üzerine kaynaştırarak üretmek
  4. Soğuğa sıcak, sıcağa soğuk su katmak
  5. Birtakım düşünce veya duyguları başkasına benimsetmek, telkin etmek, etkilemek

BULUŞMAK

  1. [nsz] Bir araya gelmek
  2. Karşılaşmak
  3. [-de] Önceden belirlenmiş bir yer ve zamanda bir araya gelmek
    • "Ertesi gün yine pastacıda buluştular." (Peyami Safa)
  4. Kavuşmak
    • "Yâr ile buluşsak bir tenha yerde / Duyarlar rakipler söz olur gider." (Âşık Veysel)

KOŞULMAK

  1. [nsz] Koşmak (II) işi yapılmak
    • "Manda ve öküz koşulmuş yük arabalarının seyrekleşmesini beklemek lazımdı." (Refik Halit Karay)
  2. [-e] Sürülmek, gönderilmek
  3. Herhangi biri koşmak (I)
    • "Bu işin arkasından çok koşuldu."

DAMITMAK

  1. [-i] Gaz ürünler elde etmek için, bazı katı nesneleri ısı yoluyla temel ögelerine ayrıştırmak, imbikten çekmek, taktir etmek
  2. Sıvı karışımlarda, karmaşık, değişken birleşimleri oluşturan ögeleri, özellikleri belirli ürünlere ayırmak

GÜROYMAK
...
KAMAŞMAK

  1. [nsz] Güçlü bir ışık sebebiyle göz bakamaz olmak
    • "Işıktan gözlerimiz kamaşıyor." (Refik Halit Karay)
  2. Ekşi bir şey sebebiyle diş uyuşup tedirginlik vermek

KIZILMAK

  1. [nsz] Kızma işi yapılmak, kızgın, öfkeli duruma gelmek

KURULMAK

  1. [nsz] Kurma işine konu olmak veya kurma işi yapılmak
    • "Kurulmuştu benim adıma bir saray / Çevresini dolanmış gümüşten bir çay." (Ahmet Muhip Dranas)
  2. [-e] Rahatça oturmak, yerleşmek
    • "Yırtık pırtık giysili serserilerin peykelere kurulduğunu görünce çok şaşırmıştır." (Salâh Birsel)
  3. Övünür biçimde davranışlarda bulunmak, kasılmak
    • "Adam amma da kuruluyor."

POFLAMAK
...
TAVLAMAK

  1. [-i] İşlenilecek bir nesneye gereken ısıyı veya nemi sağlamak, tav vermek
  2. Yolsuz ve kolay kazanç umudu vererek dolandırmak
  3. Ümit vererek kandırmak, kendine bağlamak, aldatmak
  4. Karşı cinsin gönlünü çelmek, kandırıp elde etmek
    • "Hiçbir namuslu insan kendisine gönül vermiş bir kızdan, tavladım, diye söz etmez." (Orhan Kemal)

BURULMAK

  1. [nsz] Ekseni çevresinde döndürülmek
  2. Sancımak, ağrımak
    • "Bağırsaklarım buruluyor."
  3. [-e] Alınarak küskünlük göstermek, gücenmek
    • "Yavere burulduğumu sezdirmeden başka bir laf açtım." (Refik Halit Karay)

COPLAMAK

  1. [-i] Copla vurmak, copla dövmek

KARLAMAK

  1. [nsz] Kar yağmak

DOLUNMAK
...
HARCAMAK

  1. [-i] Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak, sarf etmek
    • "İki maaşımı hastalığına harcadığım talebe, sonbaharla beraber ölmüştü." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bir şey yapmak için kullanmak, tüketmek
    • "Bu beş ton demiri bu yapıya harcadık."
    • "Bu yemek için bir saatimi harcadım."
  3. Birinin değer ve onurunu kırıcı bir durum yaratmak
    • "Bir delilik yaptı ve otobüsteki kız uğruna Arzu'yu harcadı." (Muzaffer Uyguner)
  4. Manevi yönden kötü duruma düşürmek, feda etmek
    • "Çoluk çocuğu uğruna kendini harcadı."
  5. Yok olmasına, ölmesine sebep olmak

TISLAMAK

  1. [nsz] Kaz, kedi, yılan "tıs" diye ses çıkarmak
  2. "Tıs" diye ses çıkarmak
    • "Laf ederken tıslıyorum, dişleri çektirdik." (Atilla İlhan)
  3. Ağır yük altında iniltiye benzer sesler çıkarmak
  4. Haksızlığını anlayıp susmak, sesi soluğu kesmek

YAYILMAK

  1. [nsz] Yayma işine konu olmak veya yayma işi yapılmak
  2. Hastalık, pek çok kimseye geçmek veya bulaşmak
  3. Genelleşmek
    • "O zamanlarda saz, halkın bütün sınıfları arasında iyice yayılmıştı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  4. Genişlemek, büyümek
    • "... bu Buket'in şöhreti de arkadaşları arasında derhâl yayılmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  5. Serilmek, döşenmek
    • "Odaya bir kilim yayıldı."
  6. Koyun, inek vb. otlamak
  7. Rahat bir biçimde, sere serpe oturmak
  8. Ayrıntıya girmek, açılmak
    • "Türlü yönlerden ele alınabilecek olan bu konuda şimdilik pek yayılmak istemiyorum." (Orhan Veli Kanık)

BULUNMAK

  1. [nsz] Bulma işine konu olmak
    • "Yerde para bulundu."
    • "Nuri'ye gelince bulunmaz bir Hint kumaşı sayılmazdı o da." (Oktay Rifat)
  2. [-de] Herhangi bir durumda olmak
    • "Hayırlı bir işe yardımda bulunmuş oluyorsunuz." (Refik Halit Karay)
  3. [-de] Bir yerde olmak
    • "İçinde bulunduğumuz tarihte Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu." (Atatürk)

KARIŞMAK

  1. [-e] İki veya ikiden çok şey bir araya gelip birbirinin içinde dağılmak, birbirinin içine girmek
    • "Araba sallana sallana içim bağrım birbirine karıştı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Düzensiz, dağınık olmak
    • "Yanıma her tarafı titreyerek sapsarı, sakal bıyığa karışmış bir hâlde geldi." (Refik Halit Karay)
  3. [nsz] Bulanmak, duruluğunu yitirmek
    • "Hava birden karıştı. Zihnim karıştı."
  4. [nsz] Açıklığını yitirmek, anlaşılması güçleşmek
    • "Kaymakam işin karıştığını anlayarak..." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Müdahale etmek, araya girmek
    • "Sokakta herkes kadın kıyafetine karışmak hakkını kendinde görürdü." (Falih Rıfkı Atay)
  6. Engellemek, araya girmek
  7. Bir araya gelmek, katılmak
    • "Bingazi'deki muharebeye karışmak için beraber yola çıktığım arkadaş Kahire'de hastalanmıştı." (Ömer Seyfettin)
  8. İlgilenmek, müdahale etmek, el atmak
    • "Ben, dedim, başkalarının soy adlarına nasıl karışabilirim?" (Memduh Şevket Esendal)
  9. Yetkisinde bulunmak, bakmak, iş edinmek, işi olmak
    • "Bu işe belediye karışır."

PATLAMAK

  1. [nsz] Nesneler, iç basıncın etkisiyle ve çoğunlukla büyük ses çıkararak dağılmak, infilak etmek
    • "Dinamit patladı."
    • "Patlama, geliyorum!"
  2. Yırtılıp açılmak
    • "Gözlerim gene ayakkabılarıma kaydı, yanları patlamıştı." (Orhan Kemal)
  3. Yarılmak
    • "Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Görünür duruma gelmek, ortaya çıkmak, yeşermek
    • "Tomurcuklar patladı."
  5. Top, taşıt lastiği vb. şeyler değişik nedenlerle havası inmek
  6. Ansızın tehlikeli bir şey meydana gelmek
    • "Fırtına patladı."
  7. Çok sıkılmak, sıkıntı ve sabırsızlığını belli etmek
    • "Sanıyorum ki istimi fazla gelmiş kazanlar gibi hırslarından patlayacaklar." (Osman Cemal Kaygılı)
  8. Aşırı tepki göstermek
  9. Ansızın bir gürültü duyulmak
  10. Herhangi bir durum veya bir değerin yitirilmesine yol açmak, mal olmak

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü