Sonunda mak olan 8 harfli 578 kelime var. MAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde mak olan kelimeler listesine ya da başında mak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DAMITMAK
-
-
[-i]
Gaz ürünler elde etmek için, bazı katı nesneleri ısı yoluyla temel ögelerine ayrıştırmak, imbikten çekmek, taktir etmek
-
Sıvı karışımlarda, karmaşık, değişken birleşimleri oluşturan ögeleri, özellikleri belirli ürünlere ayırmak
-
[-i]
Gaz ürünler elde etmek için, bazı katı nesneleri ısı yoluyla temel ögelerine ayrıştırmak, imbikten çekmek, taktir etmek
- KIYIŞMAK
-
-
[nsz]
Karşılıklı sözleşmek, anlaşıp karar vermek
-
Biriyle yarışmaya kalkmak
- "Sen onunla kıyışamazsın."
-
Yüreklilik göstermek, cesaret etmek
-
[nsz]
Karşılıklı sözleşmek, anlaşıp karar vermek
- SOMURMAK
-
-
[-i]
Dudakları yapıştırıp kuvvetlice içine çekmek, emmek
-
[-i]
Dudakları yapıştırıp kuvvetlice içine çekmek, emmek
- ÇOKSAMAK
-
-
[-i]
Çok görmek
-
[-i]
Çok görmek
- DARALMAK
-
-
[nsz]
Dar duruma gelmek, küçülmek
-
Azalmak
- "Yıllar geçer, bir gün bakarsınız vakitler daralmış." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Zayıflamak
- "Hafızası o kadar daralmış, bir sene evvelini hatırlamıyor gibi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Güçleşmek, zorlaşmak
- "Geçimi daraldı."
-
Sıkışmak, başı dara gelmek, bunalmak
- "Daralan soluğu ile çıkamayacağı merdivenleri oğlunun da çıkmasını yasaklıyordu." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Dar duruma gelmek, küçülmek
- PARLAMAK
-
-
[nsz]
Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak
- "O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; / O benimdir, o benim milletimindir ancak." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Bir ışık kaynağından gelen ışınları yansıtmak
- "Ayna parlıyor."
-
Tutuşup alev çıkarmak
- "Pof diye gaz parladı ve zaten seyrek olan kirpiklerimi ütüledi." (Burhan Felek)
-
Mevkisi yükselmek
- "Nüfuzlu akrabalarının yardımı sayesinde bir iki senede parlamış, büyük bir hariciye memuru olmuş." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ün, san kazanmak, herkesçe tanınmak
-
Birdenbire öfkelenmek
- "En büyük zaafı da kendisine çıkar sağlayacak insanlara karşı bile yoktan yere parlayıverişleri idi." (Tarık Buğra)
-
Ortaya çıkmak
- "Feride'nin yüzünde bir çocuk sevinci parladı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak
- UYLAŞMAK
-
-
[nsz]
Birbiriyle uyuşmak, uzlaşmak, anlaşmak
-
[nsz]
Birbiriyle uyuşmak, uzlaşmak, anlaşmak
- AŞTIRMAK
-
-
[-i]
Aşma işini yaptırmak
-
[-i]
Aşma işini yaptırmak
- HOPLAMAK
-
-
[nsz]
Sevinçten, korkudan veya oyun için, bulunduğu yerde havaya doğru fırlamak
-
[nsz]
Sevinçten, korkudan veya oyun için, bulunduğu yerde havaya doğru fırlamak
- KANLAMAK
-
-
[-i]
Kana bulamak
-
[-i]
Kana bulamak
- KONULMAK
-
-
[nsz]
Koyma veya konma işi yapılmak
- "Yemeğe tuz konuldu."
-
[nsz]
Koyma veya konma işi yapılmak
- OYLATMAK
- ...
- SAĞALMAK
-
-
[nsz]
Sağlığa kavuşmak, iyileşmek
-
[nsz]
Sağlığa kavuşmak, iyileşmek
- UNLANMAK
-
-
[nsz]
Una bulanmak
-
Una bulaştırılmak
-
[nsz]
Una bulanmak
- DOLUKMAK
-
-
[nsz]
Göz yaşarmak, ağlayacak duruma gelmek
-
[nsz]
Göz yaşarmak, ağlayacak duruma gelmek
- YATIRMAK
-
-
[-i]
Bir kimsenin bir yere yatmasını sağlamak
- "Çocuğu bir kenara yatırdım ve kadını omuzlarından tutup bir taşa dayadım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[-i]
Uyutmak
- "Gece beni en üst katta bir odada yatırdılar." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Eğmek, yatık duruma getirmek
- "Yağmur ekinleri yatırdı."
-
[-i]
Konuk etmek
-
Parayı, işletmek amacıyla bir yere vermek
- "Eline geçen serveti ... emlaka yatırıyordu." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Parayı bir kuruluşa vermek, teslim etmek
- "Telefon parasını PTT'ye yatırdım."
-
Bir yiyeceği korumak veya tatlandırmak amacıyla tuz, soğan, yağ vb.nde bir süre bekletmek
- "Pastırmayı çemene yatırmak."
-
[-i]
Düzeltmek, bastırmak, yassıltmak
- "Kemal Rıfat avucunun içiyle saçlarını yatırıyor." (Atilla İlhan)
-
Harcamak
- "Sınırlı hoca aylığının yarısını her ay kitaplara yatırır." (Haldun Taner)
-
[-i]
Bir kimsenin bir yere yatmasını sağlamak
- YOKLAMAK
-
-
[-i]
El ile dokunarak incelemek
- "Hem kendimi hem etrafımda gördüğüm eşyayı elimle yokladım." (Refik Halit Karay)
-
Bakmak, gözden geçirmek, kontrol etmek
-
Durum, bilgi, niyet vb.ni belirlemeye veya anlamaya çalışmak
- "Kalbimi ne zaman yokladımsa ona dair bir iz bulamadım." (Sermet Muhtar Alus)
-
Ziyaret veya sağlığını sormak amacıyla birine gitmek
- "Ara sıra da birimizden biri yukarı çıkarak Sevim'i yokluyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ara sıra etkisini göstermek
- "İlaç aldığım hâlde ağrılarım yine beni yokluyor."
-
Aramak, araştırmak
- "Odaların köşe bucağını yoklamaya başladılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
El ile dokunarak incelemek
- SATILMAK
-
-
[nsz]
Satma işi yapılmak
- "Belki babam, güvercinlerin satıldıklarını iyi karşılamayacaktır." (Memduh Şevket Esendal)
-
Para veya çıkar karşılığı, gizlice karşı tarafa hizmet etmek
-
[nsz]
Satma işi yapılmak
- TOMURMAK
-
-
[nsz]
Ağacı dibinden kesmek
-
Ağaç ve asmalarda filiz vermek üzere gözler kabarmak, tomurcuklanmak
- "Ağaçlar çiçekliydi, çoğunda meyveler tomurmuştu." (Tarık Dursun K)
-
Şişip kabarmak
-
[nsz]
Ağacı dibinden kesmek
- BURULMAK
-
-
[nsz]
Ekseni çevresinde döndürülmek
-
Sancımak, ağrımak
- "Bağırsaklarım buruluyor."
-
[-e]
Alınarak küskünlük göstermek, gücenmek
- "Yavere burulduğumu sezdirmeden başka bir laf açtım." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Ekseni çevresinde döndürülmek