Sonunda mak olan 8 harfli 578 kelime var. MAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde mak olan kelimeler listesine ya da başında mak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKTARMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek
-
[-i]
Bir şeyin yolunu, yönünü değiştirmek
-
[-den]
Bir dilden başka bir dile çevirmek, tercüme etmek
-
Bir lehçeyi başka bir lehçeye uyarlamak
-
Toprağı altı üstüne gelecek biçimde iyice bellemek
-
İletmek, bildirmek
- "Derdini size aktarıp arınmış, sizi zehirleyip bırakmıştır." (Haldun Taner)
-
Bir tekniğe göre biçimlendirmek, uyarlamak
-
Bir kitabı başından sonuna kadar okumak
-
[-i]
Çatı kiremitlerinin kırık ve bozuk olanlarının yerlerine sağlamlarını koymak
- "Kiremitleri aktarmak."
-
[-i]
Alıntılamak
- "Onun yerine Salah Birsel'in bir şiirini aktaracağız." (Salâh Birsel)
-
[-i]
Bir şeyi bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek
- KARGIMAK
-
-
[-i]
Birine, Tanrı'nın, insanların sevgi ve ilgisinden yoksun kalıp nefretlerine uğraması dileğinde bulunmak, ilenmek, lanet etmek, lanetlemek
-
[-i]
Birine, Tanrı'nın, insanların sevgi ve ilgisinden yoksun kalıp nefretlerine uğraması dileğinde bulunmak, ilenmek, lanet etmek, lanetlemek
- SAÇILMAK
-
-
[nsz]
Saçma işi yapılmak
-
Etrafa dağılmak, yayılmak
-
Açılıp saçılmak
-
[nsz]
Saçma işi yapılmak
- SAKLAMAK
-
-
[-i]
Elinde bulundurmak, tutmak
- "Okul kitaplarımı saklıyorum."
-
[-i]
Kaybolmaması, görünmemesi için gizli bir yere koymak
- "Paralarını kasada saklıyor."
-
Görünmesine engel olmak, ortalıkta bulundurmamak
-
[-i]
Bozulmadan doğal durumları ile durmasını sağlamak, korumak, muhafaza etmek
- "Eti buzdolabında saklamak. Peyniri tuzlu suda saklamak."
-
[-i]
Gizli tutmak, duyurmamak
- "Bu haberi ondan saklamışlar."
-
[-i]
Birine vermek için ayırmak
- "Bu kitabı size sakladım."
-
[nsz]
Korumak, esirgemek
- "Allah saklasın."
-
[-i]
Elinde bulundurmak, tutmak
- TAYLAMAK
-
-
[nsz]
Kısrak doğurmak
-
[nsz]
Kısrak doğurmak
- VAKLAMAK
-
-
[nsz]
"Vak" diye ses çıkarmak
-
[nsz]
"Vak" diye ses çıkarmak
- AYRIŞMAK
-
-
[nsz]
Birbirinden ayrılmak, birliği bozmak
-
Moleküller, türlü etkenler sebebiyle geçici olarak daha yalın atom veya moleküllere bölünmek
-
[nsz]
Birbirinden ayrılmak, birliği bozmak
- KATILMAK
-
-
[nsz]
Katma işi yapılmak
- "Süte su katılmış."
-
Bir topluluğa girmek, iştirak etmek
- "Üç dört ev ötedeki boş arsada çocukların oyunlarına katıldım." (Necati Cumalı)
-
Ortak olmak, benimsemek
- "Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak özenindeydi." (Çetin Altan)
-
[nsz]
Katma işi yapılmak
- LIĞLAMAK
-
-
[nsz]
Sel, akarsu, ince çamur, birikinti getirip yığmak
-
[nsz]
Sel, akarsu, ince çamur, birikinti getirip yığmak
- YIPRAMAK
-
-
[nsz]
Aşınıp eskimek, incelmek
-
[nsz]
Aşınıp eskimek, incelmek
- BURULMAK
-
-
[nsz]
Ekseni çevresinde döndürülmek
-
Sancımak, ağrımak
- "Bağırsaklarım buruluyor."
-
[-e]
Alınarak küskünlük göstermek, gücenmek
- "Yavere burulduğumu sezdirmeden başka bir laf açtım." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Ekseni çevresinde döndürülmek
- CIVITMAK
-
-
[-i]
Cıvık duruma getirmek
-
[nsz]
Bir işi yakışık almayacak bir duruma getirmek
- "Ali Rıza içince cıvıtırdı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Ciddiyetten uzaklaşmak
-
[-i]
Cıvık duruma getirmek
- KAKILMAK
-
-
[-e]
Kakma işi yapılmak
- "Dedeye -yeni şakirdiniz efendim- diyerek çekilip gidince kız odanın ortasında kakılıp kaldı." (Halide Edip Adıvar)
-
[-e]
Kakma işi yapılmak
- KALINMAK
-
-
[nsz]
Kalma işi yapılmak
- "Akşama kadar orada kalınır mı?"
-
[nsz]
Kalma işi yapılmak
- PAKLAMAK
-
-
[-i]
Arıtmak
-
[-i]
Arıtmak
- SAĞALMAK
-
-
[nsz]
Sağlığa kavuşmak, iyileşmek
-
[nsz]
Sağlığa kavuşmak, iyileşmek
- YANILMAK
-
-
[nsz]
Tanımayarak, niteliğini iyi anlamayarak aldanmak
- "Bazen insanlar o kadar birbirlerine benziyor ki insan yanılıyor." (Mahmut Yesari)
-
Sonucunu düşünmeden veya bilmeden uygunsuz bir davranışta bulunmak
-
[nsz]
Tanımayarak, niteliğini iyi anlamayarak aldanmak
- YANŞAMAK
-
-
[nsz]
Gevezelik etmek, tatsızlık etmek
-
[nsz]
Gevezelik etmek, tatsızlık etmek
- RUJLAMAK
-
-
[isim]
Ruj sürmek
-
[isim]
Ruj sürmek
- DONANMAK
-
-
[nsz]
Giyinip kuşanmak, süslenmek
-
[-le]
Yayılıp kaplanmak
- "Baharda ağaçlar çiçeklerle donandı."
-
[-le]
Işıklı duruma gelmek, ışıklarla bezenmek
- "Bu gördüğünüz yol şenlik gecesi gibi ardı arası kesilmez sıra sıra otomobillerin fenerleriyle donanırdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Gerekli nesneler bir araya getirilip süslenmek, gösterişli duruma getirilmek
- "Kırk türlü kuru yemişle donanmış masanın ortasına dikilmiş bir ince, ufak mum vardı." (Aka Gündüz)
-
[nsz]
Giyinip kuşanmak, süslenmek