Sonunda mak olan 7 harfli 180 kelime var. MAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde mak olan kelimeler listesine ya da başında mak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KAM

2 Harfli Kelimeler

AK, AM, MA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KAŞIMAK

  1. [-i] Vücudun herhangi bir yerindeki kaşıntıyı gidermek için tırnakla veya başka bir şeyle deriyi hafifçe ovmak
    • "Baktı ki doktor sakalını kaşıyarak susuyor." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Araştırmak, incelemek
  3. Sinirlendirecek söz söylemek
    • "Bir saat sonra ayrılmak zorundaydık; bu nedenle birbirimizi kaşımamaya çok özen gösteriyorduk." (Ayşe Kulin)
  4. Herhangi bir konuyu yeniden gündeme getirmek

SARKMAK

  1. [-e] Aşağıya doğru uzamak veya uzanmak
    • "Oluklardan kol gibi buzlar sarkıyordu." (Tarık Buğra)
  2. Karşı cins ile ilişki kurmayı veya arkadaş olmayı istemek
  3. Yolunu uzatmak, uğramak

UYARMAK

  1. [-i] Bir kimseye bir davranışta bulunmamasını söylemek, ikaz etmek
    • "Mustafa Kemal Paşa gittikten sonra gelen mebuslar beni uyarıyorlardı." (Falih Rıfkı Atay)
  2. Görevini gereği gibi yapmayan kimseye nasıl davranması gerektiğini hatırlatmak, ihtarda bulunmak
  3. Bir canlının herhangi bir organını dıştan bir etki ile görev yapmaya zorlamak
  4. Öğütle yola getirmeye çalışmak
  5. Uyandırmak
    • "Demek oluyor ki iş dönüp dolaşıp büyük halk kitlelerini uyarmaya dayanıyor." (Haldun Taner)

KALKMAK

  1. [nsz] Gitmek üzere yerinden ayrılmak
    • "Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız."
  2. [-den] Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak
    • "Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı." (Halit Ziya Uşaklıgil)
  3. [-den] Uyanarak yataktan ayrılmak
    • "İstemeye istemeye, altüst olmuş yataktan kalktım." (Ömer Seyfettin)
  4. Yukarı doğru yükselmek
    • "Terazinin bir gözü inince öbürü kalkar."
  5. Taşıtlar yola çıkmak
    • "Tren saat onda kalktı."
  6. [-den] Uçmak, havalanmak
    • "Uçak pistten kalktı."
  7. Yerinden ayrılıp yol almaya başlamak
    • "Çıkın arabaya, kalkacak şimdi, kalacaksınız buracıkta!" (Osman Cemal Kaygılı)
  8. [-e] Hayvan iki art ayağı üzerinde dik durum almak
    • "At, art ayakları üzerine kalktı."
  9. Kabarmak, ayrılmak
    • "Masanın kaplaması kalktı."
  10. Derlenip götürülmek
    • "Ne zaman kalkacağını, nereye gömüleceğini bilmek, bildirmek mümkün değil." (Memduh Şevket Esendal)
  11. Hasta iyileşerek gezecek duruma gelmek
    • "Hasta bir haftaya kadar kalkar."
  12. Varlığı, hayatı son bulmak
    • "Halifelik kalktı."
  13. [-den] Yok olmak, artık bulunmamak
    • "Ortalıktan kar kalkınca..."
  14. [-e] Girişmek, başlamak, davranmak, yeltenmek
    • "Gözlüklerini takmadan okumaya kalktı." (Necati Cumalı)
  15. Geçerli olmamak, geçerliğini yitirmek, geçmez olmak
    • "Yasanın bu maddesi kalktı."
  16. Uygulanmaz olmak
    • "Sıkıyönetim kalktı."
  17. Güncelliğini yitirmek
    • "Bu âdet çoktan kalktı."
  18. [-e] Bir durumdan başka bir duruma geçmek
    • "Dörtnala kalkmak."
    • "Tırısa kalkmak."
  19. [-den] Başka yere gitmek, taşınmak
    • "O yıl, çok geçmeden piyade taburu bizim ilçeden başka ilçeye kalktı." (Necati Cumalı)
  20. [-e] Ayakta beklemek
    • "Mektepte cezaya kalkmış gibi duruyorsun." (Falih Rıfkı Atay)

KARAMAK

  1. [-i] Hor görmek
    • "Merhametin çoktur beni karama / Beni görüp mah yüzünü bürüme." (Karacaoğlan)
  2. Karalamak, kara çalmak, lekelemek
  3. Kötülemek, yermek

KORUMAK

  1. [-i] Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
    • "Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." (Orhan Seyfi Orhon)
  2. Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmek
    • "Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu." (Reşat Enis)
  3. [-i] Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek
    • "Yurdu korumak."
  4. [-i] Tehlikeli, zararlı durumları önlemek
    • "İlaçla meyveleri korudu."
  5. [-i] Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek
    • "Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi."
  6. [-i] Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek
    • "Geleneklerini koruyorlar."
  7. [-i] Karşılamak, denk gelmek
    • "Bu işin geliri masrafını korumaz."

APARMAK

  1. [-i] Almak, alıp götürmek
    • "Geçme namert köprüsünden, ko aparsın su seni." (Evliya Çelebi)
  2. Gizlice almak, alıp kaçmak, çalmak
    • "Sözü geçen para ehemmiyetsiz bir şeydi ve müdür muavini, onu çok ustalıkla aparmıştı." (Haldun Taner)

BOYAMAK

  1. [-i] Boya sürerek veya boyaya batırarak renk vermek
    • "Rastıkla, yanağındaki beni de boyadı."
  2. Ağır söz söylemek, aşağılamak

SINAMAK

  1. [-i] Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi veya bir düşünceyi yoklamak, denemek, tecrübe etmek
  2. Bilgisini, yeteneğini, yeterliliğini veya niteliğini yoklamak, imtihan etmek

ALIŞMAK

  1. [-e] Bir işi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilmek
    • "Muhtaç değiliz ama ben çalışmaya alıştım." (Etem İzzet Benice)
  2. Yadırgamaz duruma gelmek
    • "Havaya alışmak. Bulunduğu çevreye alışmak."
  3. Uyar duruma gelmek, uygun gelmek, intibak etmek
    • "Bu mesleğe alışmış gibi görünüyor." (Nezihe Araz)
  4. Sürekli ister olmak
    • "Tütüne alışmak. Eğlenceye alışmak."
  5. Bağlanmak, ısınmak
    • "Birdenbire ona alıştığını hissediyor ve bu işe ayrıca şaşıyordu." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
  6. Bağımlılık kazanmak
    • "İlaca alıştı. Dayağa alıştı."
  7. Evcilleşmek, ehlîleşmek
  8. [nsz] Tutuşmak, yanmaya başlamak

ARITMAK

  1. [-i] Temizlemek, temiz duruma getirmek, paklamak
  2. Katışıksız duruma getirmek, tasfiye etmek

IRGAMAK

  1. [-i] Çabuk olmak, davranmak
  2. Oynatmak, kımıldatmak

ONAŞMAK

  1. [nsz] Karşılıklı rıza göstermek, razı olmak

ISIRMAK

  1. [-i] Dişleri arasına alıp sıkmak
    • "Dolu bir kadeh içti ve meze yerine alt dudağını ısırdı." (Aka Gündüz)
    • "Isıracak köpek dişlerini göstermezmiş zaten, ne zaman iyisini gördük?" (Emine Işınsu)
  2. [nsz] Dişleriyle koparmak
    • "Koparın bir tane de ısırın bakın..." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Rüzgâr sert esmek, keskin bir biçimde etkilemek
    • "Ayaz insanın yüzünü ısırıyordu." (Tarık Buğra)
  4. Kumaş dalamak, kaşındırmak

OYNAMAK

  1. [nsz] Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak
    • "Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek
    • "Babalar çocuklarının yanında rakı içer, kumar oynarsa çocuklar da ayyaş ... olurlar." (Burhan Felek)
  3. Kımıldamak, hareket etmek
  4. [-le] Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak
  5. Bir film, oyun vb.nde rol almak
    • "Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı." (Yusuf Ziya Ortaç)
  6. Film gösterilmek
    • "Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor?"
  7. Tiyatro eseri sahneye konmak
    • "Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış." (Memduh Şevket Esendal)
  8. Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek
    • "Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim." (Peyami Safa)
  9. İnsan gerekli görevini yapacak hareketten yoksun olmak
    • "Hastanın bacağı oynamıyor."
  10. Sarsılmak, yeri değişmek
    • "Depremde yapı oynadı."
  11. Sporla ilgili çalışmalara katılmak
    • "Tenis oynamak."
  12. Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak
    • "Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti." (Refik Halit Karay)
  13. Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak
    • "Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla." (Necati Cumalı)
  14. Değişiklik göstermek
    • "Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar."
  15. [-le] Tehlikeye düşürmek
    • "Benim sağlığımla oynama."
  16. Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek
  17. [-le] Rastgele yön vermek, aldatmak
    • "Talih bizimle oynuyor."
  18. [-le] Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak
    • "Koca adamla oynamaya utanmıyor musun?"
  19. Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak

OKLAMAK

  1. [nsz] Ok gibi fırlamak
  2. [-i] Okla vurmak

YALAMAK

  1. [-i] Bir şeyin üzerinden dilini sürüp geçirmek
    • "Komşu köşklerden kopup gelen fasulye kokulu bir rüzgâr yüzümüzü yalayıp geçti." (Haldun Taner)
  2. Dilini gezdirerek bir şeyin üzerindekini almak
    • "Kara üzüm tıkınıyor ya, parmak uçlarına bulaşan görünmez balını, teker teker yalıyor." (Atilla İlhan)
  3. Sıyırarak, dokunarak geçmek
    • "Bir güneş parçası binanın yüzünü yalayarak açık kapılardan içeri giriyor." (Refik Halit Karay)
  4. Dalgalar geminin içine girmeyip yalnız bordasını sıyırarak geçmek

BURKMAK

  1. [-i] Bir şeyi burar gibi ekseni etrafında döndürmek
    • "Birinin kolunu burkmak."
  2. [nsz] Burkulmak
    • "Ayağım burktu."
  3. Acı vermek, üzmek
    • "Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı." (Tarık Buğra)
  4. Bazı yiyecekler, ağza kekre tat vermek

DONAMAK

  1. [-i] Süslemek, tezyin etmek

KURUMAK

  1. [nsz] Islaklığını, nemini yitirerek kuru duruma gelmek
    • "Çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." (Halide Edip Adıvar)
  2. Bitki, suyu çekilip cansız duruma gelmek
  3. Akarsu, göl vb.nin suyu kalmamak
    • "Kurumuş dere gibi taşlık bir yerden geçtik." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  4. Bazı nesneler yumuşaklığını yitirmek, sertleşmek
    • "Darı ve mısır yemekten bağırsakları kurumuştu." (Refik Halit Karay)
  5. Cılızlaşmak, sıskalaşmak, zayıflamak
    • "Karısı hırçınlıktan kurumuş bir kadın." (Memduh Şevket Esendal)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü