Sonunda li olan 4 harfli 34 kelime var. Lİ ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde li olan kelimeler listesine ya da başında li olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
L İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
İL
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EVLİ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Evlenmiş olan (kadın veya erkek)
                    
                    
- "İlk tanıştığı adamlara derhâl evli olup olmadıklarını sorar." (Refik Halit Karay)
 
 - 
                    
                        Herhangi bir sayıda ev bulunan (yer)
                    
                    
- "Yirmi evli bir köy."
 
 - 
                    
                        Evi olan
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Evlenmiş olan (kadın veya erkek)
                    
                    
 - TALİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        İkinci derecede olan, ikincil
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        İkinci derecede olan, ikincil
                    
                    
 - DELİ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
                    
                    
- "İki genç, deli gibi birbirlerini seviyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
 - "Deli oluyordu çocuklara, onlarsız edemiyordu."
 - "Teğmenin, teyzem dediği, altmışlık, altmış beşlik, suratı hâlâ düzgünlü, kirpikleri hâlâ sürmeli, deli saraylı gibi bir kadıncağızmış." (Haldun Taner)
 - "Kitap delisi. Oyun delisi. Sinema delisi."
 
 - 
                    
                        Coşkun, azgın (hayvan, duygu vb.)
                    
                    
- "Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi çevireceğini bilemiyordu." (Tarık Buğra)
 - "En bildiği derste bile kopya çeker, çekmezse hasta olur, deliye döner." (Haldun Taner)
 
 - 
                    
                        Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın
                    
                    
- "Ben delinin biriyim, ateşe girerim." (Falih Rıfkı Atay)
 - "Patronun deliye döndüğünden habersizce geldi, elindeki şemsiyeye yapıştı." (Rıfat Ilgaz)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
                    
                    
 - ŞİLİ
 - ...
 - VALİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bir ilde devleti temsil eden en yetkili yönetim görevlisi, ilbay
                    
                    
 - 
                    
                        Satrap
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir ilde devleti temsil eden en yetkili yönetim görevlisi, ilbay
                    
                    
 - SİLİ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Kilim, yünden dokunmuş yaygı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kilim, yünden dokunmuş yaygı
                    
                    
 - AKLİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Akılla ilgili, akla dayanan, akılsal
                    
                    
- "Akli muvazenesi pek sağlam bulunmadığı için serbest bırakıldı." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Akılla ilgili, akla dayanan, akılsal
                    
                    
 - ETLİ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        İçinde et bulunan
                    
                    
- "Etliye sütlüye karışmamak ve hiçbir ideal için hiçbir mücadeleye katılmamak onun mizacıdır." (Peyami Safa)
 
 - 
                    
                        Eti çok olan
                    
                    
- "Etli koyun."
 
 - 
                    
                        Dolgun, kalın
                    
                    
- "... aşağıya sarkan kalın, etli, ıslak dudakları vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 - 
                    
                        Yenecek kısmı çok olan (meyve)
                    
                    
- "Etli, lezzetli bir zeytin."
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        İçinde et bulunan
                    
                    
 - BELİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Farsça
- 
                        [edat]
                    
                        Evet
                    
                    
 
 - 
                        [edat]
                    
                        Evet
                    
                    
 - PİLİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Kumaş, kâğıt vb.nde bir bölümün öbürünün üzerine gelmesiyle oluşan kıvrım, kırma
                    
                    
- "Gayet ince pililer külahın tepesinde birleşiyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kumaş, kâğıt vb.nde bir bölümün öbürünün üzerine gelmesiyle oluşan kıvrım, kırma
                    
                    
 - CELİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Açık, aşikâr
                    
                    
 - 
                    
                        Parlak, cilalı
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Açık, aşikâr
                    
                    
 - ASLİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Birincil
                    
                    
- "... kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür." (Anayasa)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Birincil
                    
                    
 - İLLİ
 - ...
 - GALİ
 - 
    
Kelime Kökeni : İtalyanca
- 
                        [isim]
                    
                        Alçak ve altı düz gemi
                    
                    
 - 
                    
                        Gemilerin üst güvertelerinde ve palavralarında bulunan mutfak
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Alçak ve altı düz gemi
                    
                    
 - ABLİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Rumca
- 
                        [isim]
                    
                        Yatay serenlerin ucuna bağlı bulunan ve bunları sağa, sola veya ortaya çevirmek için yararlanılan halat veya palanga
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yatay serenlerin ucuna bağlı bulunan ve bunları sağa, sola veya ortaya çevirmek için yararlanılan halat veya palanga
                    
                    
 - EŞLİ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Eşi olan
                    
                    
 - 
                        [zarf]
                    
                        Eşi ile birlikte
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Eşi olan
                    
                    
 - İSLİ
 - 
    
- 
                    
                        İsi olan, islenmiş, is bulaşmış
                    
                    
- "Alevlerin ortasında, dibi isli bir kazan." (Haldun Taner)
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        İs verecek biçimde (yanmak)
                    
                    
 
 - 
                    
                        İsi olan, islenmiş, is bulaşmış
                    
                    
 - VELİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bir çocuğun her türlü davranışından sorumlu olan kimse
                    
                    
 - 
                    
                        Ermiş
                    
                    
- "Anadolu'da hele Rumeli'de her yol üstünde, her tepede görülen türbelerde yatan veliler..." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir çocuğun her türlü davranışından sorumlu olan kimse
                    
                    
 - ELLİ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Kırk dokuzdan sonra gelen sayının adı
                    
                    
 - 
                    
                        Bu sayıyı gösteren 50, L rakamlarının adı
                    
                    
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Beş kere on, kırk dokuzdan bir artık
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kırk dokuzdan sonra gelen sayının adı
                    
                    
 - ENLİ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Eni büyük olan, geniş
                    
                    
- "Kenarları gençliğinde işlediği enli dantellerle çevrili patiska örtülü minderlerde oturuyordu." (Cahit Uçuk)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Eni büyük olan, geniş