Sonunda le olan 4 harfli 38 kelime var. LE ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde le olan kelimeler listesine ya da başında le olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EL, LE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- JÖLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Meyve suyunun şekerle kaynatılmasıyla istenilen yoğunlukta elde edilmiş şekerleme
-
Et suyunun soğuduktan sonra gevşek ve esnek bir kıvam almış durumu
- "Tavuk jölesi. Dana jölesi."
-
Saçın düzgün bir biçimde uzun süre kalmasını sağlayan yağlı, parlak ve yapışkan madde
-
[isim]
Meyve suyunun şekerle kaynatılmasıyla istenilen yoğunlukta elde edilmiş şekerleme
- YELE
-
-
[isim]
At, aslan vb. hayvanların ensesinde veya boynunda bulunan uzun kıllar
- "O aslan yelesine benzer saçlar şimdi süt beyaz olmuş." (Haldun Taner)
-
Balıklarda sırt yüzgeci
-
[isim]
At, aslan vb. hayvanların ensesinde veya boynunda bulunan uzun kıllar
- ŞALE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Uzun saçaklı çatısı olan alçak dağ konutu
-
[isim]
Uzun saçaklı çatısı olan alçak dağ konutu
- BİLE
-
-
[bağlaç]
Da, de, dahi
- "Bir damlası bile deniz hakkında bize ilmî bir fikir vermeye yetişir." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Birlikte
-
[zarf]
Üstelik
- "Konuşmadılar bile."
-
[bağlaç]
Da, de, dahi
- HELE
-
-
[bağlaç]
Özellikle
- "O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör / Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör." (Melih Cevdet Anday)
- "Hele bak, nasıl çalışıyor."
- "Hele bir dinlemesin."
-
"Sonunda" anlamıyla geciken davranışları bildirmek için kullanılan bir söz
-
Uyarma, korkutma veya söz verme anlatan bir söz
- "Sınıfını geç hele öyle bir hediye alacağım ki."
-
[bağlaç]
Özellikle
- ÖĞLE
-
-
[isim]
Gün ortası, öğlen
- "Ertesi gün öğleye kadar nasıl vakit geçireceğini bilemedi." (Peyami Safa)
-
Öğle ezanı
-
Öğle namazı
- "Öğleyi de kılar, sonra ağıla çıkarım." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Gün ortası, öğlen
- AİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik
-
Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk
- "En büyük cevizin altını kalabalıkça bir aile kaplamıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü
- "Bizim ailenin Mısır'la olan münasebetini bilirsiniz, belki..." (Haldun Taner)
-
Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü
-
Eş, karı
-
Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü
-
Temel niteliği bir olan dil, hayvan veya bitki topluluğu
-
[isim]
Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik
- KALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen
-
Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş
-
Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer
-
Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer
-
[isim]
Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen
- VALE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İskambil kâğıtlarında oğlan, bacak
-
Otellerde görevli acemi ve genç eleman
-
[isim]
İskambil kâğıtlarında oğlan, bacak
- ÖYLE
-
-
[sıfat]
Onun gibi olan, ona benzer
- "Ben öyle bir şey demedim." (Refik Halit Karay)
- "Öyle veya böyle, bir amatör, bir heveskâr işte." (Tarık Buğra)
- "Bana öyle gelirdi ki çocuklar yalnız kışın büyürler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
O yolda, o biçimde, o tarzda
- "... öyle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki insanı çileden çıkarıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[zarf]
O denli, o kadar, o derece
- "Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de kasavetlenmeyesin öyle." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[ünlem]
İçinde "ne, nasıl" vb. sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatan bir söz
- "O ne biçim iş öyle! O nasıl hayvan öyle!"
-
[sıfat]
Onun gibi olan, ona benzer
- PİLE
- ...
- BALE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Belli hafif figürlere, adım atışlara, çoğunlukla sahne düzenine ve müziğe dayalı gösteri türü
-
Bu tür gösteri yapan sanatçı topluluğu
- "Devlet Opera ve Balesi."
-
[isim]
Belli hafif figürlere, adım atışlara, çoğunlukla sahne düzenine ve müziğe dayalı gösteri türü
- KÖLE
-
-
[isim]
Savaşta tutsak alınan, yabancı ülkelerden zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan veya başkasından satın alınan erkek, kul, esir, abd
-
Birinin emri altında bulunan, özgür olmayan kimse
- "Oğlum köleniz."
-
Herhangi bir şeye aşırı derecede bağlı olan kimse
- "İçkinin kölesi. Paranın kölesi."
-
[isim]
Savaşta tutsak alınan, yabancı ülkelerden zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan veya başkasından satın alınan erkek, kul, esir, abd
- FULE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Adım aralığı
- "Şimdi geniş fulelerle bayır aşağı koşarken, aferin be, hamlamamışız, diyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Adım aralığı
- KULE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çoğunlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı
- "Şu muazzam kule bir mühendisin hayaliydi." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Cihannüma
-
[isim]
Çoğunlukla kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı
- KELE
-
-
[isim]
Boğa, tosun
-
[isim]
Boğa, tosun
- GELE
-
-
[isim]
Tavla oyununda elinde kırık taşı bulunan oyuncunun attığı, uygun olmayan zar
- "Gele atmak."
-
[isim]
Tavla oyununda elinde kırık taşı bulunan oyuncunun attığı, uygun olmayan zar
- VOLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Havadan gelen topa, futbolda sıçrayarak ayağın üstüyle, teniste raket ile vurma
- "Nefis bir vole Hacettepe kalecisinin ellerinde sönüyor." (Haldun Taner)
-
[isim]
Havadan gelen topa, futbolda sıçrayarak ayağın üstüyle, teniste raket ile vurma
- FİLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yün, pamuk vb. ipliklerden düğümlerle oluşmuş ağ
-
Alışverişte öteberi taşımak için kullanılan, ilmeklerden oluşan ağ torba
-
Saçların dağılmaması için kullanılan ağ biçiminde örgü
-
Ağ
-
[isim]
Yün, pamuk vb. ipliklerden düğümlerle oluşmuş ağ
- ÇİLE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Zahmet, sıkıntı
- "Dargınlık insanların bütün ömrünü dolduran bir çile, bir ezadır." (Refik Halit Karay)
- "Âşıkın olmaz mı çile çekmesi / Çilenin olmaz mı boyun bükmesi." (Seyrani)
- "Yirmi beş senedir Beykoz'daki o tekke gibi evde çile dolduruyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Karşı taraftan konuşanın kolağası Mustafa Kemal oluşu hepsini çileden çıkarır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Dervişlerin kırk gün süre ile kendilerine uyguladıkları zahmetli ve perhizli dönem
-
[isim]
Zahmet, sıkıntı