Sonunda la olan 4 harfli 28 kelime var. LA ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde la olan kelimeler listesine ya da başında la olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HELA
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Tuvalet
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Tuvalet
                    
                    
- BELA
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum
                    
                    - "Kumar, toplum için büyük bir beladır."
- "Geceleyin belanı arama, haydi nerden geldinse bas git oraya." (Etem İzzet Benice)
- "Yurtlarına bela getiren bu kadını, ayıplamıyor kentin uluları." (Azra Erhat)
- "Solda sıfırlar önemsiz sanılır ama sağda sıfırlar da öyle zaman gelir ki bela olur." (Aydın Boysan)
 
- 
                    
                        Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse
                    
                    - "Hayatta dipdiri yanmak belasından da kurtulmuştum." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
- 
                    
                        Hak edilen ceza
                    
                    - "Allah belasını verdi."
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum
                    
                    
- LALA
- 
    Kelime Kökeni : Farsça - 
                        [isim]
                    
                        Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse
                    
                    - "Mekteple ev arasında daima bir lalanın refakatinde gidip gelmeye alıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
- 
                    
                        Şehzadelerin özel eğitmenleri
                    
                    
- 
                        [ünlem]
                    
                        Padişahların vezirlerine seslenirken kullandıkları bir söz
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse
                    
                    
- SELA
- ...
- SILA
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Bir süre ayrı kaldığı bir yere veya yakınlarına kavuşma
                    
                    - "Ara sıra memlekete, sılaya gitmek lazım." (Refik Halit Karay)
 
- 
                    
                        Gurbetteki bir kimse için doğup büyüdüğü ve özlediği yer
                    
                    - "Bakarım bakarım sılam görünmez / Ara yerde yıkılası dağlar var." (Karacaoğlan)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir süre ayrı kaldığı bir yere veya yakınlarına kavuşma
                    
                    
- LİLA
- ...
- MOLA
- 
    Kelime Kökeni : İtalyanca - 
                        [isim]
                    
                        Yorgunluğu gidermek için duraklama
                    
                    - "Köye gidinceye kadar iki yerde mola verdik."
- "Otobüs, yol üzerinde bir kasabanın çarşısında yarım saat mola vermişti." (Reşat Nuri Güntekin)
 
- 
                    
                        Koyuverme
                    
                    - "Halatı, mola ettiler."
 
- 
                    
                        Voleybol ve basketbolda takımların oyun içinde taktik alışverişleri yapmak için aldıkları dinlenme
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yorgunluğu gidermek için duraklama
                    
                    
- HALA
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Babanın kız kardeşi, bibi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Babanın kız kardeşi, bibi
                    
                    
- SALA
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Müslümanları bayram veya cuma namazına çağırmak, bazı yerlerde cenaze için kılınacak namazı haber vermek amacıyla minarelerde okunan dua
                    
                    - "Su salası, gündüz, vakitli vakitsiz verilirdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Müslümanları bayram veya cuma namazına çağırmak, bazı yerlerde cenaze için kılınacak namazı haber vermek amacıyla minarelerde okunan dua
                    
                    
- ZULA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kaçak ve yasak şeylerin saklandığı gizli yer
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kaçak ve yasak şeylerin saklandığı gizli yer
                    
                    
- BİLA
- ...
- KALA
- 
    - 
                        [zarf]
                    
                        Kaldığında
                    
                    - "Frankfurt'a gece yarısından sonra ikiye yirmi kala vardık." (Ahmet Haşim)
 
 
- 
                        [zarf]
                    
                        Kaldığında
                    
                    
- TELA
- 
    Kelime Kökeni : İtalyanca - 
                        [isim]
                    
                        Kumaşla astar arasına konularak giysinin dik durmasını sağlayan kolalı bez
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kumaşla astar arasına konularak giysinin dik durmasını sağlayan kolalı bez
                    
                    
- BALA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Yavru, çocuk
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yavru, çocuk
                    
                    
- BULA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Yenge, amca veya dayı karısı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Yenge, amca veya dayı karısı
                    
                    
- AYLA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Ayın ve bazı yıldızların dolayındaki ışık çevresi, ay ağılı, ayevi, hale
                    
                    
- 
                    
                        Bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çevresi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Ayın ve bazı yıldızların dolayındaki ışık çevresi, ay ağılı, ayevi, hale
                    
                    
- PALA
- 
    Kelime Kökeni : İtalyanca - 
                        [isim]
                    
                        Kavisli, kısa, uç bölümü geniş, kabzasına doğru daralan bir tür kılıç
                    
                    - "Belindeki kısa palasıyla ve omuzunda gri tüfeğiyle masanın kenarına oturdu." (Falih Rıfkı Atay)
- "Üstelik gazetecilikte de yıllarca pala çaldı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Biz de az çok pala sürttük." (Mehmet Akif Ersoy)
 
- 
                    
                        Kürek vb. araçların, enli ve yassı bölümü
                    
                    
- 
                    
                        Bir yere çaprazlama konulan yassı kiriş veya kereste
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kavisli, kısa, uç bölümü geniş, kabzasına doğru daralan bir tür kılıç
                    
                    
- İLLA
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [zarf]
                    
                        Ne olursa olsun, hangi şartta olursa olsun, her hâlde, ille, illaki
                    
                    - "İlla seni evine kadar geçireceğim diye ayak diriyor." (Haldun Taner)
 
- 
                    
                        Hele, özellikle
                    
                    
 
- 
                        [zarf]
                    
                        Ne olursa olsun, hangi şartta olursa olsun, her hâlde, ille, illaki
                    
                    
- ABLA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Bir kimsenin kendinden büyük olan kız kardeşi
                    
                    
- 
                    
                        Büyük kız kardeş gibi saygı ve sevgi gösterilen kız veya kadın
                    
                    - "Hatırda kalan şey değişmez zamanla / Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye abla!" (Ahmet Muhip Dranas)
 
- 
                    
                        Genelev veya randevuevi işletmecisi kadın, çaça, mama
                    
                    - "Bir akşam gel benimle, gidelim bir sarhoşluk edelim, ablaları şöyle bir dolaşalım." (Memduh Şevket Esendal)
 
- 
                    
                        Erkeklerin kız veya kadınlara seslenirken söyledikleri söz
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir kimsenin kendinden büyük olan kız kardeşi
                    
                    
- CİLA
- 
    Kelime Kökeni : Arapça - 
                        [isim]
                    
                        Bir şeyi parlatmak için kullanılan kimyasal bileşik
                    
                    - "Çocukluk günlerin hatırası zihinlerine cila vermişti." (Reşat Nuri Güntekin)
 
- 
                    
                        Parlaklık
                    
                    
- 
                    
                        Gereksiz süs, gösteriş
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Bir şeyi parlatmak için kullanılan kimyasal bileşik
                    
                    
