Başında la olan 5 harfli 44 kelime var. La ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde la olan kelimeler listesine ya da sonu la ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında la bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- LAKİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[bağlaç]
Ama, fakat
- "Halis bir şiir fena okunabilir lakin sahte bir şiir iyi okunamaz." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[bağlaç]
Ama, fakat
- LAVTA
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Mızrapla çalınan, gövdesi uttan küçük bir çalgı
-
[isim]
Mızrapla çalınan, gövdesi uttan küçük bir çalgı
- LAGÜN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Deniz kulağı
-
[isim]
Deniz kulağı
- LAKOZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Hanigiller familyasından yuvarlak kuyruğu bulunan bir balık türü (Epinephelus zeneus)
-
[isim]
Hanigiller familyasından yuvarlak kuyruğu bulunan bir balık türü (Epinephelus zeneus)
- LAZER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çok güçlü pırıltılar oluşturan, değişik alanlarda kullanılan ışık kaynağı
-
[isim]
Çok güçlü pırıltılar oluşturan, değişik alanlarda kullanılan ışık kaynağı
- LAMEL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Mikroskopla yapılan incelemede bazen lamların üstüne kapatılan dört köşe, küçük ve ince cam parçası
-
Çok ince tabaka
-
[isim]
Mikroskopla yapılan incelemede bazen lamların üstüne kapatılan dört köşe, küçük ve ince cam parçası
- LAGOS
- ...
- LAHİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Duvarları taş veya tuğladan, üstü taş bir kapakla örtülü mezar
- "Firavun'un açık lahitlerindeki boğuk yankıları dinledim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Taş veya mermerden oyma mezar
-
[isim]
Duvarları taş veya tuğladan, üstü taş bir kapakla örtülü mezar
- LANET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanrı'nın sevgi ve ilgisinden yoksun olma, beddua
- "Başıma yağan bu ana laneti beni ürpertiyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Bu nesil öyle zamanlar geçirdi ki doğduğuna lanet etti." (Falih Rıfkı Atay)
- "Hele sevgilisinin de hastalandığı bu korkunç haftalarda, fabrikanın cinayetlerine ne kadar lanet okuyor, biraz da kendisi vasıta olduğundan dolayı ne derece ıstırap çekiyordu." (Refik Halit Karay)
- "Bir sabah lanet olsun dedim, yaptığım iyilik gözüne dizine dursun!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Ters, berbat, çok kötü
- "Lanet filozofum diyerek ortaya çıkıp Allah'a ve kullara karşı hezeyan eden tımarhanelik herifler!" (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Tanrı'nın sevgi ve ilgisinden yoksun olma, beddua
- LAKAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad
- "Arkadaşının taktığı bu lakabı, Ger Ali, soyadı kanunu çıkınca isminin başından alıp sonuna koydu mu bilmiyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad
- LATİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan
- "Bu latif yere rüzgâr nüfuz edemez, güneyin kızgın ateşi orayı yakamazdı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan
- LASTA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kuzey Avrupa'da kullanılan, 2000 kg'a yakın gemi yüklerine ve büyük miktardaki ticaret mallarına değer biçmeye yarayan kütle ölçü birimi
-
[isim]
Kuzey Avrupa'da kullanılan, 2000 kg'a yakın gemi yüklerine ve büyük miktardaki ticaret mallarına değer biçmeye yarayan kütle ölçü birimi
- LAHOS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Hanigillerden, Akdeniz ve Ege'de yaşayan lezzetli bir balık, kaya hanisi
-
[isim]
Hanigillerden, Akdeniz ve Ege'de yaşayan lezzetli bir balık, kaya hanisi
- LAVAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir işlem sonrası, metal yüzeyleri su ile yıkama
- "Nuruosmaniye Semti'ndeki kârgir evinden, hastalarına lavaj yaparken, siyah çarşafını taktırarak bir kupa arabasına bindirip acele gitmişlerdi." (Refik Halit Karay)
-
Bir organı su vererek yıkayıp temizleme
-
[isim]
Bir işlem sonrası, metal yüzeyleri su ile yıkama
- LAMBA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Petrol gibi yanıcı bir madde yakarak veya elektrik akımıyla içindeki teller akkor durumuna geçerek ışık veren alet
- "Bir gaz lambasının ışığında önüme serdiğim haritayı tetkik ediyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Radyo ve televizyonlarda kullanılan, havası boşaltılmış veya içine düşük basınçlı bir gaz doldurulmuş cam, seramik veya çelikten ampul
-
Kapı, pencere kenarlarına açılan, genellikle dik açılı girinti
-
[isim]
Petrol gibi yanıcı bir madde yakarak veya elektrik akımıyla içindeki teller akkor durumuna geçerek ışık veren alet
- LAKÇI
-
-
[isim]
Laka veya vernik süren işçi
-
[isim]
Laka veya vernik süren işçi
- LAĞIV
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kuruluşun faaliyetine son verme
- "Şehremaneti lağvına karar vermiş, dediler." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Hükümsüz kılma, feshetme
-
[isim]
Bir kuruluşun faaliyetine son verme
- LAGAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Zayıf, çelimsiz
- "Babam önde bir lagar beygir sırtındadır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Zayıf, çelimsiz
- LAHZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zamanın bölünemeyecek kadar kısa bir parçası, an
- "Top gürleyip oruç bozulan lahzadan beri / Bir nurlu neşe kapladı kerpiçten evleri." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Zamanın bölünemeyecek kadar kısa bir parçası, an
- LANSE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Önceleme
-
[sıfat]
Önceleme