Sonunda l olan 5 harfli 327 kelime var. L harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde l harfi olan kelimeler listesine ya da başında l harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EYLÜL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yılın otuz gün süren, dokuzuncu ayı
-
[isim]
Yılın otuz gün süren, dokuzuncu ayı
- HEZEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şaka, alay, mizah
-
Bir şiiri veya şiir parçasını şakalı bir anlatıma çevirme
-
[isim]
Şaka, alay, mizah
- MELÜL
- ...
- VARİL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çoğunlukla sıvı maddeleri koymak için kullanılan, metalden yapılmış, silindir biçiminde, üstü kapalı kap
- "Yetmişer kiloluk varilleri raylar üzerinde yuvarlayarak tıngır tıngır getiriyorlar." (Aka Gündüz)
-
Petrol ölçü birimi (158,8l litre)
-
Bir kabın içine aldığı madde miktarı
- "Petrolün varili 25 dolara yükseldi."
-
[isim]
Çoğunlukla sıvı maddeleri koymak için kullanılan, metalden yapılmış, silindir biçiminde, üstü kapalı kap
- EVVEL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Önce
- "Hikâyeye girmeden evvel uzun uzun gevezelikler yapmamalıyız." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Korkma, evvel Allah, seni üşütmeyiz. Ben sana odun bulur getiririm." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
İlk, önceki, geçmiş
-
[zarf]
Önce
- FEKÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Patates gibi bazı bitkilerin yumrularında bulunan nişasta
-
[isim]
Patates gibi bazı bitkilerin yumrularında bulunan nişasta
- İNCİL
- ...
- ÇAKAL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)
-
Kurnaz, yalancı, düzenci, aşağılık kimse
-
[sıfat]
Titiz, huysuz, görgüsüz
-
[isim]
Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)
- MASAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle halkın yarattığı, hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür
- "Masal olsun roman olsun, ikisi de anlatı sanatıdır." (Necati Cumalı)
-
Boş, boşuna söylenmiş söz
- "Müttefikler karşı hücuma geçtikten sonra, milleti aynı masalla uyutmak olanaksızlaştı." (Haldun Taner)
-
Değersiz, önemsiz şey
- "Yaratıcı gücü kalmayan bir yazıcı bir masaldan başka nedir?" (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Genellikle halkın yarattığı, hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür
- OTSUL
-
-
[sıfat]
Otsu
-
[sıfat]
Otsu
- ÜÇGÜL
-
-
[isim]
Bir tür yonca
-
[isim]
Bir tür yonca
- YEREL
-
-
[sıfat]
Yöresel
-
Gözlem yerine veya gözlemcinin bulunduğu yere göre tanımlanan
-
Sınırlı bir yerle ilgili olan, lokal
-
[sıfat]
Yöresel
- MODEL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Resim, heykel vb. yapılırken baka baka benzetilmeye çalışılan nesne veya kimse, örnek
-
Bir özelliği olan nesne veya kişi
- "Sadakat modeli."
- "Bir tuğla işçisi kerpiç kalıbını kapmış, karısının sırtında model çıkarmış, kadın ciyak ciyak." (Aka Gündüz)
-
Biçim
- "Bu elbisenin modelini beğenmedim."
-
Giysi örnekleri içinde toplayan dergi
- "Bu biçimi modelden aldık."
-
Otomobil vb.nde tip
- "Eski mi eski, otuz dokuz model bir taksisi vardı." (Necati Cumalı)
-
Benzer, örnek
- "Bu çocuk babasının küçük bir modeli."
-
Örnek olmaya değer kimse veya şey
-
Manken
- "Paris'in en son, en pahalı modelleri gibi giyinmişler." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Resim, heykel vb. yapılırken baka baka benzetilmeye çalışılan nesne veya kimse, örnek
- TİKEL
-
-
[sıfat]
Cüzi, kısmi
- "Bizim sinemamıza getirdiği özel, tikel duyarlığın sanki ayırtında bile değildi." (Selim İleri)
-
Bir türün bütün bireylerine değil de bir veya birkaç bireyine ilişkin olan, cüzi, tümel karşıtı
-
[sıfat]
Cüzi, kısmi
- MEFUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yapılmış, işlenmiş
-
Bir işin etkisinde olan
-
[isim]
Tümleç
-
[sıfat]
Yapılmış, işlenmiş
- SEBİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kutsal günlerde karşılık beklemeden hayır için dağıtılan içme suyu
-
Genellikle camilere bitişik özel bir biçimde yapılmış, karşılık beklemeden hayır için içme suyu dağıtılan taş yapı, sebilhane
-
Meyan kökü şerbetini bir hayır için dağıtma
-
[isim]
Kutsal günlerde karşılık beklemeden hayır için dağıtılan içme suyu
- BADAL
- ...
- MAKUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Akla uygun, akıllıca
- "Makul bir düşünce."
- "Öyle bir gazetenin yazarına da biraz daha makul, biraz daha dürüst, biraz daha geniş düşünceli olmak yaraşır." (Orhan Veli Kanık)
-
Akıllıca iş gören, mantıklı
- "Makul bir adam."
-
Belirli
- "Tutuklanan kişilerin makul süre içinde yargılanmayı ... isteme hakları vardır." (Anayasa)
-
Aşırı olmayan, uygun, elverişli
- "Ev için makul bir fiyat istedi."
-
[sıfat]
Akla uygun, akıllıca
- METAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çok yüksek elektrik ve ısı iletkenliği, kendine özgü parlaklığı olan, oksijenli birleşimiyle çoğunlukla bazik oksitler veren madde, maden
-
Dizgi makinelerinde satırları oluşturmak için eritilen antimon ve kurşun alaşımı
-
[isim]
Çok yüksek elektrik ve ısı iletkenliği, kendine özgü parlaklığı olan, oksijenli birleşimiyle çoğunlukla bazik oksitler veren madde, maden
- İŞGAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yeri ele geçirme
- "Çuhahane bir kumaş fabrikasıydı, İstanbul'un işgali sırasında İngilizler yaktılar." (Burhan Felek)
- "Ertesi gün Kanaltepe-Sivrihisar hattını işgal ettik." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir kimseyi işten alıkoyma, engelleme, oyalama
- "Buraya geldiğim günden beri beni işgal eden en mühim şey kendimi alıştırmak, ısındırmak cehdidir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Uğraştırma
-
[isim]
Bir yeri ele geçirme