Sonunda l olan 5 harfli 327 kelime var. L harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde l harfi olan kelimeler listesine ya da başında l harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

MOBİL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Hareketli, taşınabilir
  2. [isim] Parçalar hâlinde yapılmış olup hava hareketleriyle kımıldayan heykel

TATİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kanun gereğince çalışmaya ara verileceği belirtilen süre, dinlenme
    • "Yurdumuzda hafta tatili iki gündür."
    • "Üniversite haziranda tatile girecek."
  2. Okul, meclis, adliye vb. kuruluşların çalışmasını durdurduğu veya kapalı bulunduğu dönem
    • "O zamana kadar inşaatı tatil edeceksiniz, dediler." (Haldun Taner)
  3. Eğlenmek, dinlenmek amacıyla çalışmadan geçirilen süre
    • "Beni tatili geçirmek üzere evlerine davet ettiler." (Sait Faik Abasıyanık)

HAMİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Elinde bulunduran, üzerinde taşıyan
    • "Hamil olduğu mektubu gösterdi."

GASİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ölü yıkama

RESUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kendisine kitap indirilmiş peygamber
  2. Haberci

DEĞİL

  1. [isim] Cümle içinde art arda kullanılan iki veya daha çok özneyi, tümleci, yüklemi, aralarından bazılarına olumsuzluk kavramı vererek birbirine bağlayan veya yüklemin olumsuz çekimini sağlayan kelime
    • "Bu direniş çetin değil, haşin değil, yürek burkucuydu." (Tarık Buğra)
    • "Ben parasında değilim, yeter ki iyi bir şey olsun."

DİVAL

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Altı mukavva ile beslenmiş, üstü sırmalı işleme

HATIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ağırlığı yatay olarak dağıtmak ve duvarların düşey doğrultudaki çatlamalarını önlemek için yatay olarak boydan boya yerleştirilen ahşap, tuğla veya beton bağlama ögesi
    • "İki saattir eski, sararmış hatılları sayıyordu." (Ömer Seyfettin)

İHLAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bozma, zarar verme
    • "Sükûneti ihlal etmeyiniz!"
  2. Yasa ve düzene uymama

FAKÜL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Benek

KAZIL

  1. [isim] Kıldan bükülmüş, çuval dikmekte kullanılan ip, sicim

KORAL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Dinî ezgi
  2. Kaynağı dinî ezgi olan orkestra parçası

İNZAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İndirme, indirilme

İÇSEL

  1. [sıfat] İçle ilgili, içe ilişkin, dâhilî
    • "Sızlatıcı bir içsel acıyı da dile getirir şair." (Selim İleri)

MAVAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yalan, uydurma söz
    • "Bu sürgünlük mavalı neyin nesi? Aslı astarı var mı? Ya varsa ne yaparım ben?" (Atilla İlhan)

DOĞAL

  1. [sıfat] Doğada olan, doğada bulunan
    • "Doğal olarak kendisinin de o bir adımdan daha çok yaklaşmasına izin vermiyordu." (Necati Cumalı)
  2. Doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel
  3. Kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı
    • "Doğal liman. Doğal sınır."
  4. Yapmacık olmayan
  5. Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi
  6. Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan
  7. Katıksız, saf

GORİL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Afrika'nın Ekvator bölgesinde ormanlarda yaşayan, iri ve güçlü bir maymun türü (Gorilla gorilla)
  2. Koruyucu

MİSİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Eş, benzer
    • "Misli görülmemiş bir refaha, bir saadete ermiştim." (Refik Halit Karay)
    • "Bu sonbahar sabahında Gülhane Parkının misli menendi yoktur." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Miktar
  3. Defa, kez, kat
    • "Ona edeceğiniz her hareketi yüz misli ile size iade ederim." (Aka Gündüz)

DAVUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Büyük ve enlice bir kasnağın iki yanına deri geçirilerek yapılan, tokmak ve değnekle çalınan çalgı, bateri
    • "Hafif sesli bütün aletleri susturup davulu sabaha kadar vurdurmak istiyorum." (Falih Rıfkı Atay)

GÖNÜL

  1. [isim] Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı
    • "Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi." (Orhan Seyfi Orhon)
    • "İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar, gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Gözünü ve gönlünü avutmak için türlü hoppalıklar yapıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Gözlerin kızarmış, niye ağladın? / Bir başkasına mı gönül bağladın?" (Yusuf Ziya Ortaç)
  2. İstek, arzu
    • "Okumaya gönlün var mı?"
    • "Çok yüklendiler zavallıya, biraz da gönlünü almalı..." (Tarık Buğra)
    • "Atölyelerde bu işe gönül veren idealist öğretmenler ders vermekteydi." (Cahit Uçuk)
    • "İlk tanıştığımız günden beri bana karşı gösterdiği yakınlıkla gönlümü çelmiş bulunmaktaydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü