Sonunda l olan 4 harfli 78 kelime var. L harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde l harfi olan kelimeler listesine ya da başında l harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖNEL
-
-
[isim]
Bir işin tamamlanması için tanınan ek süre, mehil
-
İş sözleşmesine göre işçinin işten çıkarılmadan önce belirlenen süre
-
[isim]
Bir işin tamamlanması için tanınan ek süre, mehil
- OVAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Yumurta biçiminde olan, yumurtamsı, söbe, beyzi
-
Kapalı, dışbükey ve uzunca (bütün eğriler), özellikle elips gibi iki simetri ekseni olan (simetrik eğri)
-
[sıfat]
Yumurta biçiminde olan, yumurtamsı, söbe, beyzi
- ATIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Tembel
-
İşsiz, aylak
-
Etkisiz, işe yaramaz
-
Süreduran
-
[sıfat]
Tembel
- NAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış
- "Ondan öteki hayvanların kaçmadığını görünce emeline nail oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış
- OĞUL
-
-
[isim]
Erkek evlat
- "Ertesi günü kardeşimin büyük oğlu geldi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bazı kelimelerin anlamını pekiştirmek için kullanılan bir söz
- "Hinoğluhin."
-
Bir ana arıyla birlikte kovandan ayrılan, yeni yetişmiş arı topluluğu
- "Oğul arısı."
-
[ünlem]
Yaşlı kimselerin genç erkeklere söylediği bir seslenme sözü
- "Bu su onu da devirir oğul!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Erkek evlat
- FAUL
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Karşılaşmalarda rakip oyuncuya yapılan kural dışı hareket
-
[isim]
Karşılaşmalarda rakip oyuncuya yapılan kural dışı hareket
- MEAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlam, kavram, mefhum
- "Her cepheden tek mealde bir telgraf geliyor." (Aka Gündüz)
-
Ortaya çıkan şey, sonuç, netice
-
[isim]
Anlam, kavram, mefhum
- VASL
- ...
- EĞİL
- ...
- ERİL
-
-
[sıfat]
Bazı dillerde erkek cinsten sayılan (kelime), müzekker
-
[sıfat]
Bazı dillerde erkek cinsten sayılan (kelime), müzekker
- TROL
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Teknelerle suyun dibinde sürüklenerek çekilen, huni biçiminde geniş ağızlı balık ağı
-
[isim]
Teknelerle suyun dibinde sürüklenerek çekilen, huni biçiminde geniş ağızlı balık ağı
- ADİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Adaletle iş gören, adaletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adaletli
-
[sıfat]
Adaletle iş gören, adaletten, doğruluktan ayrılmayan, hakkı yerine getiren, adaletli
- ATEL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kırılmış kemiklerin düzgün bir biçimde sarılabilmesi için kullanılan türlü malzemelerden yapılmış destek
-
[isim]
Kırılmış kemiklerin düzgün bir biçimde sarılabilmesi için kullanılan türlü malzemelerden yapılmış destek
- UFUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yıldızın batması
-
Ölme
-
[isim]
Yıldızın batması
- ANAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Anüsle ilgili
-
[zarf]
Anüs yoluyla
-
[sıfat]
Anüsle ilgili
- İDİL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir
-
[isim]
Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir
- İSAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ulaştırma
-
[isim]
Ulaştırma
- AMİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Etken, etmen, sebep, faktör
- "Acaba bu cereyan ne gibi tarihî amillerin tesiriyle doğdu." (Fuat Köprülü)
-
[isim]
Etken, etmen, sebep, faktör
- OPAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Silisin hidratlı ve jelatinli bütün türlerini kapsayan değerli bir mineral, panzehir taşı
-
İnce, düzgün dokunmuş pamuklu kumaş
-
[isim]
Silisin hidratlı ve jelatinli bütün türlerini kapsayan değerli bir mineral, panzehir taşı
- AKIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us
- "Bu hikâye akıl almaz bir aptallıktan başka bir şey değildi." (Tarık Buğra)
- "O cinayeti işlemeden evvel gelip bize akıl mı danıştın?" (Peyami Safa)
- "Kadınların hâline akıl ermiyor vesselam." (Halide Edip Adıvar)
- "Yaşadığımız müddetçe bu muammaya akıl erdirmek bizim için pek kabil değildi." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Bellek
- "Hâlâ aklımda o tufan yağmuru." (Cahit Sıtkı Tarancı)
- "Bir hastalık hâli olduğu anlaşılan bu ilk sersemlikten sonra yavaş yavaş aklı başına gelmektedir." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Aklı her şeye eriyor, eli her işe yatıyor." (Atilla İlhan)
- "İşin nereye varacağını aklına getirmez."
-
Öğüt, salık verilen yol
- "Bu aklı size kim verdi."
- "Çocuğun bu geç saatte evden izinsiz çıkıp gitmesini aklım almıyor."
-
Düşünce, kanı
- "Şimdiki aklım olsaydı bu dükkânın yerine aç bir kahve!" (Ahmet Kutsi Tecer)
-
[isim]
Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us